MediaCat

Uçlarda bir 2021

Geniş bir merkezkaç etkisi, uçlarda toparlanma. Her yerde çan eğrisi görürüz ya, normal dağılım eğrisi, işte o çan eğrisi sanki daha basık hale geliyor, merkez tenhalaşıyor, uçlar kalabalıklaşıyor…

Uçlarda bir 2021

Bitsin diye dört gözle beklediğimiz 2020 sonunda bitti. Yılın son dönemini 2021’in bize neler getireceğini tartışarak, belki hayal belki endişe ederek geçirdik. MediaCat’in Kasım 2020 kapak konusu da 2021 için 21 Trend idi. Sevgili Berkant Avcı ve DDB stratejik planlama ekibi çok detaylı bir dosya çalışmışlar ve harika bir başlık atmışlardı: Bütün Mümkünlerin Kıyısında.

Bu başlık bizi üzerinde daha fazla düşünmeye çağırıyor. Neden bütün mümkünlerin kıyısında? Trendlere genel olarak bakarsak birbiriyle taban tabana zıt, farklı trendlerin aynı anda devindiğini görüyoruz. Daha yeşil ile daha plastik, daha sade ile daha gösterişli, daha yerel ile daha evrensel, daha yakın ile daha uzak aynı anda trend olabiliyor. Bu tam olarak bizim sosyal veride ve son dönem müşterilerimiz için yaptığımız çalışmalarda gördüklerimizi destekliyor. Geniş bir merkezkaç etkisi, uçlarda toparlanma. Her yerde çan eğrisi görürüz ya, normal dağılım eğrisi, işte o çan eğrisi sanki daha basık hale geliyor, merkez tenhalaşıyor, uçlar kalabalıklaşıyor…

Uçlarda bir 2021

Aşırılıklar zamanı

Her şeyin aynı anda “daha” olduğu bir uçlar, aşırılıklar zamanı önümüzde gibi… Görebildiğim kadarıyla bunun üç sebebi var.

Birincisi; sosyal ağlarda bilginin yayılma şekli uç örnekleri daha avantajlı hale getiriyor, Sinan Aral’ın yaptığı çalışma yalan haberlerin 6-9 kat daha hızlı yayıldığını göstermişti hatırlarsanız. Orada bunun en önemli tetikleyicisinin sürpriz ve iğrenme duyguları olduğunu görüyoruz. Mutluluk, güven, umut… Bunlar çok daha yumuşak kalıyor ve daha yavaş yayılıyor. Benzer bir mekanizma burada da işliyor ve segmentlerin, öbeklerin uç örnekleri daha fazla ilgi çekiyor, bu da orta vadede merkezkaç etkisini destekliyor diye düşünüyorum.

İkincisi; yine yayılan sosyal ağların toplumsal bir etkisi: Türkiye’de neredeyse herkesin en az bir sosyal medya hesabı var ve sosyal medya bizi düzenli olarak her konuda ama her konuda görüşlerimizi paylaşmaya veya desteklediğimiz kişilerin görüşlerini yaymaya davet ediyor. Küçük-büyük gruplara dahil olup aynı kabileye ait olmanın, senkronize olmanın sanal coşkusunu yaşıyoruz. Ve en önemlisi sosyal medyada yazdıkça kendi görüşlerimizi önce taahhüt etkisiyle sabitliyor, karşıt görüşlerle karşılaştıkça bumerang etkisiyle iyice keskinleştiriyor, uca çekiyoruz. Yine merkez boşalıyor, uçlar kalabalıklaşıyor.

Ve tabii son olarak pandeminin getirdiği belirsizlik ve uzun sürmesinin getirdiği yılgınlık… Bu belirsizlik, öngörülemezlik motivasyonel ayrışmayı da körükledi gibi. Yani kontrolcüler hayatın kontrolünün zorluğunu gördükçe daha da kontrol delisi hale gelirken; madem hayat bu kadar öngörülmez, ilk fırsatta günümüzü yaşayalım, “an”a odaklanalım eğilimi de farklı kitlelerde arttı. Korku ve belirsizlikle güdülenen uyumlu, bireyselliği düşük insan grupları iyice safları sıkılaştırırken, bireyciler tamamen kendilerine dönme eğiliminde…

Uçlarda yaşamaya devam

Yazılarımda sık sık referans verdiğim Nicholas Christakis pandemi ve sonrasında nelerle karşılaşacağımızı tartıştığı Apollo’nun Oku kitabıyla ilgili verdiği röportajda, geleceğin bizi uçlara taşıyacağı savını destekliyor. Pandemi sonrasında sosyal ilişkilerde büyük bir patlama yaşanacağını, hedonizmin geniş çevrelerde hâkim olacağını iddia ediyor. Birinci Dünya Savaşı ve İspanyol Gribi sonrası Kükreyen Yirmiler denilen, büyük bir toplumsal enerjinin açığa çıktığı dönemi de örnek gösteriyor.

Ayrıca eğer 2021 içerisinde aşılama sürecini de halledebilirsek, bu, insanlık tarihinin en büyük ortak dayanışmacı başarısı da olacak. İnsanlar da diğer sosyal canlılar gibi dayanışmaya eğilimli, özellikle de kriz anlarında. Bu topraklar bu konuda güzel bir tarihe sahip. Pandemi dönemindeki yardımlaşma kampanyaları, son İzmir depremi sonrası aynı şekilde, ülkenin el ele verme potansiyelinin yüksek olduğunu gösterdi. Evet, uzun süren pandemi bizi yıprattı ama fırtına dindiğinde sığınaklardan çıktığımızda bence sadece hedonizme değil dayanışmaya da daha açık olacağız. Örneği yine maymun dostlarımızdan vereyim. 2017 yılındaki Maria Kasırgası öncesi ve sonrasında Porto Riko’daki maymun topluluklarını inceleyen Psikolog ve Sinir Bilimci Michael Platt, maymun topluluklarının kasırga sonrası çok daha dayanışmacı, yardımlaşmacı hale geldiklerini, rekabete dayalı kavgaların minimuma indiğini göstermiş.

Bir yanda hedonizm bir yanda büyük dayanışma ağları… Uçlarda yaşamayı sürdüreceğiz gibi. Markalarına “dava” arayanlara duyurmuş olalım.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.