MediaCat

Homo narrans

Yukarıdan kurgulanan hikâyenin tabanda karşılığı, devamlılığı hayatidir. Bunun başarılamaması yani yeni çoğulcu hikâyenin çökmesi ve herkesin kendi saflarına geri dönmesi, geleceğimiz için en büyük tehlikedir.

Filipinler’deki bir avcı-toplayıcı toplulukta hikâye anlatmanın rolü üzerine yapılan bir çalışmada araştırmacılar, yetenekli hikâye anlatıcılarının varlığının kabile üyeleri arasında daha fazla işbirliğiyle ilişkili olduğunu buldular. Hikâye anlatımı, herkesin nasıl davranması gerektiğine dair beklentiler oluşturuyor ve bu da daha fazla işbirliğiyle sonuçlanıyordu. Sonra araştırmacılar, kabile üyelerine en çok kiminle yaşamak istediklerini sordular.

Yetenekli hikâye anlatıcıları olarak görülenlerin aday gösterilme olasılığı, daha az yetenekli meslektaşlarına göre iki kat daha fazlaydı. Ama en ilginci şuydu: Hikâye anlatma yeteneği, balıkçılık ve avlanma becerilerinden, tıbbi bilgi sahiplerinden itibar veya statü açısından daha öndeydi! Evrimci perspektiften bakarsak “Grubun sağ kalımı, varlığını sürdürebilmesi için ortak hikâyelerin yaratacağı birliktelik, dayanışma, fedakârlık isteği… diğer her şeyden çok daha önemli katkı sağlıyor.” diyebiliriz sanırım.

Hikâyelerin gücü

Homo narrans, “hikâye anlatan insan” diye çevrilebilir. Tarihin başlangıcından beri hikâyeler etrafında toplanıyor, örgütleniyoruz. Bu hikâyelerin gerçeklikle bağlantıları dolaylı olabilir. Tartışacağımız şey o değil. Hikâyeler daha büyük, daha esnek, daha dayanışmacı, daha fedakâr… insan toplulukları örgütleyebildiği sürece ayakta kalıyor, kendini sonraki kuşaklara aktarıyor ve bu süreç içinde değişiyor, yeniden yazılıyor.

Etrafında toplandığımız bu hikâyelerin belki en önemli özelliği geçmişe dair bir tutarlılık, gurur duyulacak başarılar, geleceğe dair bir iyimserlik, umut içermesidir. Bu bağlamda, örneğin 20 yıldır düzenli olarak bir partiye oy veren ama şu anda işlerin kötü gitmesi sebebiyle taraf veya hikâye değiştirmesini istediğiniz insanlara, 20 yıllık karanlıktan ve kötü yönetimden kurtulacağını söylemek sizin iç grubunuz için manalı olsa da karşıdan gelecekler için geçmiş 20 yıllarını, yaşadıklarını ve hissettiklerini reddetmek anlamına gelir ki, karşılanması zor bir duygusal batık maliyet oluşur. Ama örneğin bu maliyeti son beş seneye çekip kırılımı son dönemdeki kararlara ve değişimlere bağlarsanız, insanları yanınıza çok daha kolay çekebilirsiniz.

Odağı yeniden ayarlamak

Kendimize anlattığımız hikâyelerimizdeki tutarlılık arayışının bir sonucu da doğrulama önyargısı adını verdiğimiz, eldeki veriyi beklentilerimiz ve inançlarımız çerçevesinde okuma eğilimi. Şöyle açmaya çalışayım: Takip ettiğim birçok değerli ekonomist, ülkenin son beş yıldaki ekonomik sıkıntılarının çok büyük politik sonuçları olması gerektiğini öngördü ancak beklentileri gerçekleşmedi. Bu beklentilerin gerçekleşmemesinin ortak hikâyeler, fedakârlık, batık maliyet, kutuplaşma, “kazanan” sosyal statüsünden vazgeçmeme gibi açıklamaları olabilir. Ancak ekonomik verileri farklı incelemek de mümkün.

Sosyolog Utku Balaban, Birikim dergisine verdiği “Türkiye’de Yoksulluk Konusunun Popülerleşmesinin Ana Nedeni, Küçük Burjuvazinin Yoksullaşması” başlıklı söyleşide AKP oyları ile istihdam verileri arasındaki ilişkiyi analiz ediyor. Ve bize çok can yakıcı bir perspektif sunuyor. 2019 Belediye Seçimleri döneminde yüksek faiz politikasıyla düşen istihdam 2020’den beri önceki yılların çok üzerinde artıyor. Ortada ideolojik dini bir irrasyonalite değil, bilinçli bir tercih var: Enflasyonu kontrol etmek yerine istihdamı artırmak. Buna asgari ücretteki ve minimum emekli maaşındaki artışların ülke genelindeki maaş zamlarına oranını ekleyin. Ortalama maaşlar asgari ücrete yakınsıyor. İki yılda TL olarak üç kat artan minimum emekli maaşı alan kişi sayısı iki kattan fazla artmış…

Kendimizi iktidar yanlısı seçmenin kararlarının ne kadar irrasyonel olduğuna ikna edecek hikâyeler yerine, aile sigortası gibi önemli projelerin nasıl daha iyi hikâyeleştirilebileceğine odaklanmakta fayda var gibi.

Yeni bir çoğulcu hikâye

Son olarak, bizi “Biz” yapan hikâyelerimiz, “Biz – Siz – Onlar” başlıklı yazımda incelemeye çalıştığım gibi iç grubun değerleri kadar “öteki”lerin varlığı ve eylemleriyle de şekilleniyor. Biz iyileriz, bizden biri bir yanlış yaptığında bu onun bireysel eksiklikleriyle bağlantılıdır. Ama onlardan biri hata yaptığında bu, dış grubun özüne dair bir işaret verir…

Dolayısıyla eğer hikâyeleriniz çok ayrıştıysa ortak hikâyeleri tekrar kurmak ve yeni hikâyeler ile “onlar”ın safına geçmenin duygusal maliyetini azaltmak, ortaklaştırıcı özneler, liderler yaratmak zorundasınız. Bu bir kampanya dönemiyle sınırlı olacak bir iyi niyet çalışması değil, sahada örgütlenecek ve olası yenilgilerde parçalanmayacak bir gerçeklikte, samimiyette olmalıdır. Bu nedenle de yukarıdan kurgulanan hikâyenin zamana dayanıklı olması ve tabanda karşılığı, devamlılığı hayatidir. Bunun başarılamaması yani yeni çoğulcu hikâyenin çökmesi ve herkesin kendi saflarına geri dönmesi, geleceğimiz için en büyük tehlikedir.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.