MediaCat

“Kendimizi dinçleştirmek zorundayız”

Brand Week Istanbul’da son gün oturumları devam ediyor.

Bu yıl Haliç Kongre Merkezi’nde katılımcılarına “Yeniden düşün. Yeniden yarat. Yeniden inşa et.” temasıyla dopdolu bir program sunan Brand Week Istanbul üçüncü ve son gününe, vefatının 85’inci yıldönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve özlemle anarak başladı.

Anlamlı bir hayatın yol haritası

Brand Week Istanbul, son gününün erken saatlerinde Inspiration Hall sahnesinde Slumdog Millionaire yazarı ve eski diplomat Vikas Swarup’ı ağırladı. Swarup, katılımcılarla “anlam yüklü” bir hayat sürmenin ipuçlarını paylaştığı “Hikâyelerle Yeniden Yaratmak: Hayat İçin Yedi Ders” oturumda, sunumuna konu olan dersleri şöyle özetledi:

  • Merak: “Beyin kasa benzer ve onu en iyi merak çalıştırır” diyen Swarup’a göre karmaşık durumların içinden çıkmak için IQ (Intelligence Quotient) tek başına yeterli değil, CQ (Curiosity Quotient) da son derece önemli.
  • Koşullara uyum: Beklenmedik koşullara çevik bir şekilde uyum sağlayabilenler daima kazanır. Swarup’a göre bunun en net örneği, pandemiden büyüyerek çıkan markaların uzaktan çalışma gibi yeni zorunluluklara hızla adapte olabilenler olması.
  • Gayret: “Çok çalışmak başarıya giden tek yol değildir” diyor Vikas Swarup. Ona göre asıl olan başarısızlıkları sindirebilmek ve vazgeçmemek.
  • Dayanıklılık: Konuşmasında başarıya hemen değil, başarısızlıklar karşısında dayanıklılığını koruyarak ulaşan Henry Ford, JK Rowling gibi isimleri örnek gösteren Swarup’a göre anlamlı bir hayatın başlıca gerekliliklerinden biri de “dayanıklılık”.
  • İlişkilere yatırım: Aileyi kimlik inşasının anahtarı olarak niteleyen, arkadaşları ise yaşamı daha eğlenceli kıldıkları için “amigo”lara benzeten Swarup, “anlamlı bir yaşam anlamlı ilişkilerle mümkün” diyor.
  • Gerçekçilik: Başarısızlıklardan ders çıkararak yola devam edebilmek için kişilerin ayaklarının yere basması şart.
  • Büyük resmi görebilmek: “Ne kadar bildiğiniz ne kadar görebildiğinize bağlıdır” diyen Swarup’a göre hayatta iyi kararlar verenler, örüntüleri ve olasılıkları daha iyi analiz ettikleri için büyük resmi görebilenler.

Kusurdaki hakikat

Ölümlü Dünya 2 vesilesiyle Inspiration Hall sahnesinde bir araya gelen Baturay Özdemir, Olgu Baran, Ali Atay ve Hazer Baycan, “Kusurlu Mükemmellik” isimli oturumda insanlığın kusursuzluk ile imtihanını ve kusurun mükemmele erişmekte oynadığı rolü tartıştı.

“Hata kapı açar, engeller başka fırsatlar sunar” diyen Ali Atay, büyük bir inançla hayat bulmuş ancak son tahlilde kötü iş çıkarılmış filmleri izlemekten çok büyük keyif aldığını söylerken, Hazer Baycan heykelden mimariye sanatın farklı dallarındaki kusurlu üretimlerin uyandırdığı bizdenlik ve samimiyet hislerine dikkat çekti. Kusurun “gerçek” hissettirdiği önermesinde hemfikir olan dörtlü, kusursuzluk hedefleyen tüm üretimlerin tektipleşmeye mahkûm olduğu inancında.

Kuşkuları aşmak için örgütlü gayrete ihtiyaç var

Günün heyecanla beklenen oturumlarından “Türkiye Gündemi: Bireyin, Toplumun ve Yakın Geleceğin İzdüşümü” için izleyicilerle buluşan Prof. Dr. Yankı Yazgan ve Bekir Ağırdır’ın sohbetinin odağındaysa güvensizlik ve belirsizlik vardı. Güven duygusu sarsıldıkça korkunun ve güvenilecek kişi ve kurum arayışının arttığını söyleyen Prof. Dr. Yazgan, kesinlik ihtiyacının karşılanmadığı koşulların odaklanma sorunu yarattığını vurguladı.

Metropoldeki gündelik hayatın endişe ürettiğini ancak daha iyi bir hayat umuduyla metropol kalabalıklarına eklemlenmeye devam ettiğimizi söyleyen Ağırdır’a göre kuşkuları aşmak için örgütlü gayrete ihtiyacımız var. Çözüm önerisini Leonard Cohen’den ilhamla verdiği metaforla açıklayan Prof. Dr. Yazgan ise duvardaki çatlaktan sızan ışığı görmek için kafamızı kaldırmamız gerektiği görüşünde: Zihinsel yorgunluktan ve beraberinde gelen korkulardan arınmak, daha iyi bir ihtimali hayata geçirebilmek için kendimizi dinçleştirmek zorundayız.

Doğaya yaklaşmak en büyük çare

Healing Hall’da günün başlangıcını Acıbadem Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metehan Özen yaptı. Günümüzde 100 sene önce bilmediğimiz birçok yeni hastalığımız olduğu bilgisini paylaşan Prof. Dr. Özen, 1950’lerden sonra astım ve alerji gibi vakaların inanılmaz hızla yükseldiğini belirtti.

Doğduğumuzda sahip olduğumuz az sayıda mikrobun hayatımız boyunca ihtiyaçlarımıza göre şekillendiğini, bugün sahip olduğumuz hastalıkların yarısının genetik, diğer yarısının ise epigenetik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özen, doğum şekli, çevre ve diğer etkenlerle şekillenen günlük yaşantılarımızın bizde yarattığı bilançonun çaresini doğaya yaklaşmak ve stresten mümkün olduğunca uzak durmak olarak verdi.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.