MediaCat

“Değişmeyecek olan insanın gerçekliği”

Brand Week Istanbul’da ikinci gün oturumları sona erdi.

Bu yıl Haliç Kongre Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı Brand Week Istanbul’da ikinci gün heyecanı sabah oturumlarının ardından öğleden sonra dopdolu bir programla devam etti.

Prekarya gerçekleri

Inspiration Hall sahnesinin öğleden sonraki konukları arasında Ekonomist ve Basic Income Earth Network Kurucu Ortağı Guy Standing de vardı. Standing, Brand Week Istanbul katılımcılarıyla “Hey Beyaz Yakalı: Kendi İşinde Prekarya, Kendi Hayatında Paryasın” isimli sunumundan notlar paylaştı.

Gerek devlet gerek ticari gerekse de kişisel borçlanmaların kırılgan bir sistem yarattığını söyleyen Standing, sınıf sistemindeki değişimlere işaret etti. Beyaz yakalıların konumuna dair beklentilerin büyük oranda değiştiğini söyleyen Standing “prekarya” olarak adlandırdığı grubun karakteristik özelliklerini şöyle çizdi:

  • Aslen dönüştürücü bir grup çünkü farklı bir yaşam tarzı istiyorlar.
  • Esnek ve güvencesiz bir gelire sahip olmaları en önemli özellikleri. Genellikle yarı zamanlı ya da geçici işlerde çalışıyorlar.
  • “Bir şey olma, bir şeye ulaşma” hisleri yok çünkü her günleri birbirinden farklı geçiyor.
  • Kendilerinden sürekli çok çalışmaları ve ekstra işler yapmaları bekleniyor.
  • Sürekli olarak başarısızlık hissiyle yüzleşiyorlar.
  • Çok düşük gelirlere sahipler, her gün iflas etme tehlikesiyle yaşıyorlar.
  • Sürekli olarak “yalvaran, talep eden” konumundalar ve çok saygısızca bir durum.
  • Tüm bu koşullar karşısında “ayağa kalkın, sesinizi yükseltin” demek kolay değil çünkü mevcut sistem buna da izin vermiyor. Popülizm sularına sürüklenme riski yüksek.
  • Bu gerçekler bir şeyin gerekliliğini ortaya koyuyor: herkesin temel gelire sahip olması.

“Gazetecilik hayatımın YouTube’da noktalanacağından emindim”

Guy Standing’in ardından sahneyi bir medya duayeni devraldı. Gazeteci Fatih Altaylı, Brand Week Istanbul sahnesinde Next Akademi Kurucusu Levent Erden’in sorularını yanıtladı. Kariyerindeki YouTube sayfasının hikâyesiyle başlayan Altaylı, “30 yıldır televizyonda olduğum için ünlüyüm ama hiç bu kadar ünlü olmamıştım” dedi. Hayatında nelerin değiştiğiyle ilgili, “Televizyonda anlatan değil sorandım, şimdi neysem oyum. Radyo günlerimdeki gibi bir hale döndüm, her şeyi içimden geldiği gibi söylüyorum” diyen Altaylı, gazetecilik hayatının bir gün YouTube’da noktalanacağından emin olduğunu da sözlerine ekledi.

YouTube’a video yükleme noktasında “en çok izlenen saatler” kurallarına aykırı davrandığını ancak bunun “disruptive” bir tarz yarattığını belirten Altaylı “yatay genişlemeye çalışan” bir şey yapmaya çalıştıklarını söyledi. Teke Tek içinde Fatih Altaylı’ya ait içeriklerin yüzde 10’luk bir dilimi oluşturacağını, geriye kalan içeriklerin kültür-sanat yayınları yapan Levent Erden, Dinazor Dede adlı formatla Türkiye’de çocuklara bilimi sevdirmeye çalışacak olan Celal Şengör, teknoloji tarafında yayın yapacak olan Asım Şengör gibi isimlere ait olacağının haberini paylaştı. YouTube’da yer alan reklamlı modellere dair regülatif çalışmalar yapacak bir platform oluşturacaklarını da belirten Altaylı, dijitalde yer almayı planlayan ve ağırlıkla genç/bağımsız gazetecilerden oluşan bir kitleye bir platform yaratma amacında olduklarını belirtti. Altaylı aynı zamanda bazı programların seyircili olarak gerçekleşeceğini, buradan elde edecekleri geliri de bir eğitim fonuna aktaracaklarını paylaşırken; yılbaşına kadar bir uygulama da hayata geçireceklerini belirtti.

Türkiye’nin Lovemark’ları Brand Week Istanbul sahnesinde

MediaCat öncülüğünde Ipsos tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin Lovemark’ları araştırmasının bu yılki sonuçlarına göre, tüketicinin gönlünde taht kurmayı başaran markalar ödüllerine Inspiration Hall sahnesinde kavuştu.

Yalnızlık üzerinde yükselen platform

The Institute of Network Cultures Kurucu Direktörü Geert Lovink, “Platform Kültüründen Çıkış Stratejileri” sunumuyla Brands & Trends by Bonus sahnesindeydi. Lovink, platformların insanlarda, özellikle gençlerde yol açtığı fiziksel ve ruhsal yükle ilgili değerlendirmelerini paylaştı.

Sosyal medyanın zamanı ele geçirdiğini söyleyen Lovink, “Hepimiz üzgünüz. Artık sessiz anlar olmadığı için bitkinleşiyoruz. İlgi çekmek için bir şeyler paylaşma ihtiyacı hissediyoruz. Erken blog kültüründe blog’lar birer günlüktü; sosyal medya ise gerçek zamanla baş etmeye çalışıyor. Hayatın içindeki anları paylaştığımız hikâyeler bir süre sonra intikam alırcasına eski duyguları ortaya çıkarıyor” dedi.

Bir sabit olarak insanın “gerçekliği”

Brands&Trends by Bonus sahnesinin bir diğer konuğu, frog Global CCO’su Andreas Markdalen’di. Markdalen, “Geçicilik Çağında Zamansız Deneyimler Yaratmak” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Tam olarak bir yıl önce piyasaya sürülen ChatGPT’nin web3 ve metaverse gibi trendlerin aksine hâlâ ayakta olduğunu belirten Markdalen, endüstride olan ufak değişimlere yönelik tartışmaların bir anda yerini tüm insanlığı ilgilendiren; işin, etiğin, ilişkilerin nasıl değişeceği gibi konulara bıraktığını belirtti.

Bir Dünya Ekonomik Forumu araştırmasına göre, tüm dünyada tüketicilerin yüzde 73’ünün üretken yapay zekâ (GenAI) tarafından üretilen içeriklere güvendiği, GenAI’ın pazar büyüklüğünün 2030’a kadar 1,3 trilyon dolara ulaşacağının tahmin edildiği bir dünyada işin nasıl değişeceğini düşünmenin önemli olduğunu aktardı. Markdalen, anlatıların evrimleşeceği, yaratıcılığın, deneyimlerin, teknolojinin ve hikâye anlatıcılığın gelişeceği dünyada değişmeyecek olanın ise insanın gerçekliği olduğunun altını çizdi.

“Gerçeklerden kaçmak için yazmaya başladım”

Inspiration Hall sahnesi günün son oturumunda Yazar Hakan Günday, Yönetmen, Senarist ve Oyuncu Onur Saylak ve Modd Entertainment Genel Müdürü Ateş İnce’yi bir araya getirdi. Moderatörlüğünü İnce’nin üstlendiği oturumda Türkiye’de ve dünyada büyük başarı yakalayan Şahsiyet dizisinin yaratım süreci konuşuldu.

Şahsiyet’i yazarken Türkiye’de genelgeçer drama sisteminin, görsel dünya standartlarının dışına çıktıklarını söyleyen Onur Saylak, “Bireysel hafızayla toplumsal hafızanın iç içe geçtiği Agâh Beyoğlu karakterini yarattık. Bir seri katili sever hale geldik. Estetik senaryo ve ekipman kurulumu açısından güçlüydük. Bütün bunlar bir araya gelince Türkiye standartlarını aşan bir dizi ortaya çıktı” dedi.

“Gerçeklerden kaçmak için yazmaya başladım ve yazdıkça kendimle ya da bir başkasıyla konuşurken hatta kendi kendime kaldığım sessiz anlarda düşünürken dahi aklıma gelmeyecek cümleler kurmaya başladım. Yazmak, öyle düşündüğümü bilmediğim ve öyle düşündüğümü yazarken öğrendiğim bir süreç” diyen Hakan Günday, konuşmasını şöyle sürdürdü: “20 seneden fazla süredir roman, öykü gibi biçimlerde hikâyeler anlatmaya çalışıyorum. O güne kadar ne öğrendiysem vazgeçmem mümkün değildi. Şahsiyeti yaratırken de bildiğimiz yoldan gittik. Hikâyeyi anlatırken bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsan, insana dair temel sorular sormaya başlıyorsun. Öyle bir çağdayız ki bırak unutmayı, bir yanda unutturma sanayisi bir yanda yanlış hatırlatma var. Bizi biz yapan hafızamız ama hafızamızı kim yönetiyor? Başkaları yönetiyorsa bunun farkında mısın? Böyle sorular sorulunca Çin’in bir kasabasında da olsan ABD’de bir eyalette olsan da fark etmiyor. İnsanlığın birleştiği bir soru bu.”

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.