MediaCat

“Sanata yaklaşım iyileşmeli”

Sevtap Çapan’la Türkiye’de sanata olan yaklaşımı ve farklı sanat disiplinlerine uzanan kariyer yolculuğunu konuştuk.

“Sanata yaklaşım iyileşmeli”

Oyuncu kimliğinin yanına yazdığı Peri Kız Müzikali, Memed ve Kadınım Ulan kitaplarıyla yazar sıfatını da ekleyen Sevtap Çapan’a kariyerindeki kırılma noktalarını, dünya ve Türk tiyatrosuna dair görüşlerini ve tutkusu tiyatro olan gençlere tavsiyelerini sorduk.

Tiyatrodan edebiyata uzanan bir kariyer yolculuğunuz var. Bu yolculuktaki kırılma noktalarını paylaşır mısınız bizimle?

Resim yapmayı, bağıra bağıra şarkı söylemeyi, şiir okumayı okul öncesinden itibaren çok seven bir çocuktum. Tiyatroyla tanışmam, o sahneye ilk adım atışım ve oynadığım rolle başarı belgesi kazanmam sanat yolculuğumun ilk kıvrımıydı. Ne olacağıma, ileride ne yapacağıma ise 12 – 13 yaşlarımda karar vermiştim. Devlet konsevatuvarları yerine Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne girmem ve orada aldığım eğitim de kırılma noktalarından biriydi çünkü yeni, serbest bir anlayışla özgürce keşif yapmama olanak sağladı. Sanat tarihi ödevim için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları kütüphanesine gitmem ve dönemin yöneticisinin beni görmesi de bir kırılma noktasıydı. Sonraki tüm sanat yolculuğumun sürdüğü tek tiyatro Şehir Tiyatroları oldu. Aslında tek tek saymaya kalkarsam epey uzun sürebilir çünkü benim hayatımdaki kırılma noktaları birbirinin peşi sıra gelen, birbirini tetikleyen bir özelliğe sahip. Özel hayatımdaki kararlarım bile çeşitli kırılmalara sebep oldu. Bu önemli noktalar, yaşamın bize sunduklarını hızlıca düşünüp yapmamız gereken tercihlerden başka bir şey değil çoğu zaman fakat bazen gerçekten altın tepside çok tatlı bir kurabiye Tanrı’nın eliyle bahşediliyor bize. Her iki şekliyle de yaşadım büyük kapıların kilidinin açıldığı anları.

Kendinizi en çok tiyatroda buluyor gibi görünüyorsunuz. Peki, tiyatro sanatının gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin maceranız nasıl şekillendi?

Sanatı kapsadığı tüm alanlar ile her ne kadar bir bütün olarak görsem de tiyatro kendimi en iyi hissettiğim alan. Sadece sahnede olduğum anlar değil değil bir metne, role çalışma sürecim, provalarım, araştırmalarımdan ve rol arkadaşlarım ya da yönetmenimle oyun üzerine tartışmalarımdan da son derece keyif alıyorum çünkü üretiyorum, keşfediyorum, öğreniyorum, yaşıyorum; sonra da sahne ışıkları ve alkışlarla en büyük hazzın sarhoşluğuyla huzura eriyorum. Kalplere dokunuyorum, düşüncelere giriyorum, ruhları okşuyor ya da rahatsız ediyorum. Gelişiyorken geliştiriyorum karşımdakini de. En tatlı yönü ne biliyor musunuz? Tüm bunların hayatın bir yansıması olduğunu bilmemize karşın gerçek zamanlı olması ve seyirciyle karşılıklı yaşanması! Önce koca bir gerçeği yalana, sonra koca bir yalanı tekrar gerçeğe dönüştürüyoruz ve hepimiz buna inanıyoruz.

Tiyatronun gelişimiyle ilgiliyse şunları söyleyebilirim: Dünya tiyatrosu için durum oldukça iyi; yeni metotlar, ekoller, terimler, metinler, teknikler, araştırmalar, yaklaşımlar, sanatçı hakları ve sanat politikaları ile ciddi bir gelişim içinde. Türk Tiyatrosu için aynı şeyi söylemeyi isterdim ama söyleyemiyorum. Bu derin ve cevabı acıtan bir soru benim için o yüzden. Bizim bir sanat politikamız yok. Ülke tiyatromuzun bir ekolü, tarzı yok. Eski, kırık, çevresi yağdan zift gibi kararmış, içi çizik çizik paslı bir tencerede temcit pilavını; pis, kocaman bir tahta kaşıkla çevirip duruyoruz. Yağ bizim değil, pirinç bizim değil, şehriye bizim değil, tuzun yarısı bizden yarısı dışarıdan kavuruyoruz da kavuruyoruz… Sonra da sunuyoruz envai çeşit tabaklara koyup ve insanlar hâlâ yiyor! Tiyatro özgür bir alandır, biz bu özgürlüğe genel olarak sahip değiliz. Sahnede yepyeni dünyalar kurmak için gerekli kazancı elde edemiyoruz. Sanatçıların, tiyatro insanlarının hakları yok! Özel tiyatrolar kan ağlıyor. Tiyatro meslekten sayılmıyor. Liyakat yok! Dolayısıyla gelişim de yok, uyarlama çok. Garanti işe ve ünlü takıntısına dayalı, tiyatronun amacına, yapısına uymayan bir anlayış hâkim. Gelişim mi? Kimse gelişmek istemiyor, herkes günü kurtarmanın derdinde yaşamını idame ettirmek için.

Biraz önce bahsettiğim tüm olumsuzluklara rağmen ben şanslı bir oyuncu oldum her zaman. Adımımı sahneye attığım ilk andan itibaren başroller oynadım, ödüller kazandım. MSM’de gördüğüm eğitim ufkumu genişletti, beni özgürleştirdi ve özgünlüğümü keşfetmeye yöneltti. Klasik yapının içinde İBBŞT’de 26 yıl çalıştım, buna rağmen cesaretimi, yenilik peşinde koşma hevesimi ve gelişme arzumu kaybetmedim. Profesyonel hayatıma başladığım senenin bitiminde televizyon dizilerinde ve sinema filminde oynamam da tiyatrodaki oyunculuk macerama çok şey kattı. “Oyunculuk oyunculuktur” dedim ve hâlâ bunu savunuyorum. Tiyatro oyunculuğu, kamera önü oyunculuğu, ileri oyunculuk gibi ayrıştırmalar, kavram karmaşası sadece… Şehir Tiyatroları’ndan sonra kendi özel tiyatromu kurdum. Artık kendi sanat anlayışımla genel sanat anlayışını bir potada eritip tiyatronun gelişimine fayda sağlayacak çalışmalar için kolları sıvadım.

Kadına verilen değerin giderek düştüğü bir ortamda, son kitabınızla okurlarınıza bir ses, nefes olma gayretindesiniz. Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz, “Kadınım Ulan” neler vaat ediyor okuyucularına?

Teşekkür ederim nazik sözleriniz için. Aslında verdiğim karar “kitap yazmak” değil de onca yıldır yazdıklarımı “kitaplaştırma” kararıydı. Bu kararı da özel basın danışmanımın ciddi ısrarı sonucu verdim. İyi ki ısrar etmiş kıymetli Mine Alpan. Çocukluğumdan beri yazarım fakat profesyonel anlamda ise 2008’den beri yazdığımı söyleyebilirim. Sinopsis ve senaryolar yazdım. İlk metnim “Peri Kız Müzikali” oldu. Sahnelenmesi, basılması ve bana 2021’de Yılın Yazarı Ödülü getirmesiyle tescillendiği için net olarak müzikali yazdığım tarihi baz alıp 2011’den beri yazdığımı söyleyebilirim.

Ataerkil yapı ve inanışlar ki özellikle bizim dinimizin yanlış değerlendirilmesiyle oldukça sakıncalı olan inanışlar, “kadın”ın hayatını bir çileye dönüştürüyor. Dünyada da kadına bakış fevkalade değil ama dediğiniz gibi bizim ülkemizde kadına verilen değer oldukça düşük. Ben her şeyden önce bir insan olarak görüyorum kadını yani kendimi de. Fakat bunu anlatmamız lazım, bunun için de erkekleri karşımıza değil yanımıza almak şart. Ben edebiyatla ve sanatla iç içe biri olarak, bunu anlatmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Kadınım Ulan kitabımın, kapak adı da aynı başlık altındaki yazım da bahsettiğimiz değersiz kılınma durumumuza bir başkaldırı. Türü deneme olduğundan “kadın” sorunlarına sıklıkla değinsem de çeşitli konulara dokunuyor kitap. Yazılarımla okurlarıma vaat ettiğim şey; sevgi sunan, vicdanlı, iyilik dolu, cesaretli, tutarlı, saygın, onurlu bir duruş için kendimizi keşfe çıkmak fikri. Dünyada olup bitene seyirci kalmamak fikri… Benim kendimi ve düşüncelerimi, yaklaşımımı aktardığım meseleler hayatın içinde hepimizin zaman zaman ya da sürekli karşılaştığı şeyler. Herkes kendi çıkarımını yapmalı, tek bir kelime dahi ışığı çoğaltmamız için yeterli olabilir. Erkekler “Kadınım Ulan” diyen kadına “Önce insansın biliyorum ve gerçekliğini kabul ediyorum” diyebilir o zaman.

Bugüne kadar Peri Kız Müzikali, Memed ve Kadınım Ulan kitaplarını yazdınız, üçü de aslında birbirinden farklı türlere temas ediyor. Bu kitaplar hayatınızdaki hangi ortak noktalara dokunuyor, yazmaya başlarken nasıl bir motivasyonla ilerlediniz?

Evet, üç farklı edebiyat türü… Her birinin yazım tekniklerinden, kurallarından tutun da edebiyat yazınındaki yeri, saygınlığı apayrı. Her tür kendi içinde inanılmaz zorlu, incelikli ve derinlikli. Benim her birini yazabiliyor olmamsa bilgi birikimim, kendimi üç türe de yakın hissetmem, tecrübem ve sürekli gelişime açık olmamla ilgili olabilir.

Sorunuza gelince, şunu sıklıkla düşünüyorum son zamanlarda: Bizler, tüm insanlar özümüzde aynıyız. Sadece bazılarımız yolunu kaybediyor. Kurulu bir sistemin içine doğmuş minicik bebekleriz hâlâ aslında. Ben Sevtap Çapan’ın kendi ortak noktalarına odaklanmıyorum. Ben “Sevtap Çapan ile tüm dünya insanlarının ortak noktaları ne?’ sorusundan hareketle yola çıkıyorum. Elbette kendi yaşadıklarım, öğrendiklerim, gördüklerim, okuduklarım, izlediklerim, duyduklarım ve hissettiklerimin etkisiyle şekilleniyor her şey ve elbette yaşadığım coğrafyanın insanına hitap etmek mühim ama bunu yaparken dünya insanının temel ihtiyaçlarını tabana yerleştiriyorum. Kısacası kendi anlayışımla evrensel olanı bütünleme çabası içindeyim.

Kitap yazma düşüncesi ise başlı başına bir motivasyon benim için. Sadece içimden yükselen büyük bir arzuyla yazmaya karar veriyorum ve oyunculukta yaptığım gibi araştırmalarımı yapıp yüreğimin sesini dinliyorum, seviyorum ve inanıyorum yaptığıma.

Türkiye’de kültür sanatın gelişimi adına nasıl adımlar atılmalı sizce? Bu alanda ilerlemek isteyen gençlere ne gibi önerileriniz olur?

Açıkçası ben sanatı bağımsız olarak düşünüyorum. Kültür işin içine girdiğinde bizi oldukça sınırlıyor ve yürünecek yemyeşil ovalar aşılamayacak karlı dağlara dönüşüyor. Daha doğrusu toplumun, kültürümüzün de gelişmesi için sanatı biraz esnek bırakmak gerektiğine inanıyorum. Belirli değerleri yerle bir etmek değil kastım, kültürel değerleri korurken vizyonumuzu genişletmek gerekli ki ilerleme kaydedebilelim. Dünyaya açılabilecek işlere imza atabilelim. Misal Hindistan kendi kültürünü sanat yoluyla da büyük bir başarı göstererek sergiliyor. İhtiyacımız olan sanatta evrensel bir dil oluşturabilmek, bir ekol yaratabilmek ve sanata, sanatçılara saygınlık kazandırabilmek. Bunun içinse sanata yaklaşımın iyileştirilmesi şart.

Gençlere gelecek olursak; onlar her daim umudumuz. Kendilerine bir hedef belirlemelerini öneriyorum. Sanatı seçeceklerse heves ile değil, ikinci iş olarak görerek değil, layığıyla ve tüm kalpleriyle sanatta var olmak niyetiyle sanat yolculuğuna başlamalarının gerekli olduğunu; aksi takdirde seyirci olarak kalmalarının topluma ve sanata daha faydalı olacağını belirtmek isterim. Edebiyatta ilerlemek isteyenler için de aynı düşüncedeyim. Seçerek, hedef koyarak ve kendilerini eğitip geliştirerek ilerleyebilirler. Yolları açık olsun!

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.