MediaCat

AI strateji planı için kolları sıvama zamanı!

2023 yılında dünya çapında işlerinde üretken yapay zekâ kullanan çalışanların oranı yüzde 28 iken, Türkiye’de bu oran sadece yüzde 5,5. Türkiye’yi yönetenlerin bir an önce bir yapay zekâ stratejisi belirlemesi gerekiyor.

Digital Age Tech Summit’in 17’ncisini 16 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirdik. 2007’de başlamıştık bu etkinliğe. Bu sene DATS’ın temasını “Yarının Zekâsı” olarak belirledik. Çünkü yapay zekâya yönelik sansasyonel tartışmaları, ya mutlak iyiyi ya da mutlak kötüyü işaret eden senaryoları biraz geride bıraktığımızı ve sağduyulu bir şekilde insan-makine ilişkisini konuşabileceğimiz zamanlara geldiğimizi düşünüyoruz.

2007’de iPhone dünyaya tanıtılalı birkaç ay olmuştu ama AppStore henüz yoktu. Facebook Türkiye’de yeni yeni yaygınlık kazanıyordu. Bitcoin ve kripto paralar henüz yaratılmamış, herkes bireysel yatırımcıya dönüşmemişti.

Instagram’ın hayatımıza girmesine üç yıl, TikTok’unsa dokuz yıl vardı. Walkman’lar hâlâ üretiliyordu.

Elon Musk, teknoloji dünyasını bugünkü kadar meşgul etmiyordu.

Bugün dijital ekonomi denildiğinde aklımıza gelen hatta dünyayı onlarsız düşünmenin neredeyse imkânsızlaştığı araçların hiçbiri 17 yıl önce yoktu. Var olanlar da bugünkü hallerine henüz dönüşmemişti.

Gündem: yapay zekâ

Yapay zekâya gelince… Alan Turing’in 40’lardaki o meşhur makalesinden beri öyle ya da böyle gündemimizdeydi. Belki iş dünyasının gündeminde değil ama yaratıcı dünyanın, hayal gücümüzün gündemindeydi. Bazı gelişmeler yaşanıyordu ama vaat edilen potansiyeller hiçbir zaman endüstrinin beklentilerini karşılamadığı için finansmanı sürekli kesiliyordu.

2007 yılında yapay zekâya yönelik en büyük, en sansasyonel haber hâlâ geçmişten kalma bir haberdi. IBM’in geliştirdiği Deep Blue’nun satranç ustası Garry Kasparov karşısındaki zaferi (1997).

Bugünse çok farklı bir yerdeyiz. Ve bu yere çok kısa bir sürede geldik. Aynı anda ve tüm dünya olarak geldik, uyum sağladık.

Danışmanlık şirketi Oliver Wyman’ın bu yıl Dünya Ekonomik Forumu’nda sunduğu raporun adı “Yapay Zekâya Dair İyi, Kötü ve İkisi Arasında Kalan Her Şey” idi ve ocak ayında yayımlandı.

Raporu hazırlarken ChatGPT’ye “İnsanlığı ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak en çok etkileyen, dönüştüren inovasyon nedir?” diye sormuşlar. Aldıkları yanıtlar enteresan. İlk sırada ateş, sonra elektrik, internet, ampül, penisilin geliyor… Üretken yapay zekâ ise, havalandırmanın ve uçakların altında, 25’inci sırada yer alıyor.

Bu yanıtı ne kadar ciddiye almalıyız bilmiyorum ama bana şunu düşündürüyor. Olaylara geniş perspektiften bakmak lazım. Her ne kadar ChatGPT insanlığı en çok etkileyen inovasyonlar sıralamasında 25’inci sırada olsa da yüzyılımıza damgasını vuran gelişme kesinlikle yapay zekâdır.

Bu bir devrim. Çünkü yalnızca büyük şirketler değil, bireyler de onunla yaratabiliyor. Bireyler de gelişiminde söz sahibi ve yönlendirici olabiliyor.

Yani, aşağıdan yukarıya ivmelenen büyük bir halk hareketi aynı zamanda.

Tabii çok enteresan… Yaratıcılarına karşı isyan eden robotları hayal eden ilk kişi bir Çek oyun yazarıydı (Karel Čapek) ama bu hikâyenin ekmeğini yiyen Hollywood oldu. Ya da yapay zekânın gelişiminde devrim yaratan bilgiler, İngiliz eğitim kurumlarında üretildi ama büyük kazançlar Silikon Vadisi’ne nasip oldu.

Yani devrim olması, herkesin işin içinde olduğu bir yaratıcılık alanı olması, sert piyasa koşullarının ve rekabetin olmayacağı anlamına gelmiyor.

Peki insana ne olacak?

Sanayi Devrimi’nden bu yana, yani neredeyse 400 yıldır, yaptığımız işle tanımladık kendimizi, ürettiklerimizle varlık ve kimlik kazandık. Şimdi bu üretim alanını makinelere devredince, biz ne yapacağız? Bu bana kalırsa bizi bekleyen en büyük felsefi, politik ve hukuki sorulardan biri… Ve ne kadar erken yanıt geliştirmeye başlarsak, o kadar iyi.

Mart ayında SXSW vardı biliyorsunuz.

NYU Pazarlama Profesörü Scott Galloway bu yıl da SXSW konuşmacıları arasındaydı ve AI çağında da en önemli yeteneğin, binlerce yıl olduğu gibi, yine storytelling olacağını söyledi. Çocuklarına ve öğrencilerine de kodlama değil, hikâye anlatımı becerilerini geliştirmelerini salık veriyormuş hep.

Türkiye yapay zekâ trenini kaçırdı mı?

Pek çok uzmana göre Türkiye yapay zekâ alanında küresel liderlerle uyumlu bir kapasiteye sahip olduğu halde bir yapay zekâ stratejisi geliştirmediği ve uygun altyapı çalışmaları sağlanamadığı için geri kalıyor. 2023 yılında dünya çapında işlerinde üretken yapay zekâ kullanan çalışanların oranı yüzde 28 iken Türkiye’de bu oran sadece yüzde 5,5.

Geçtiğimiz ay açıklanan, İTÜ ICG tarafından Google için yapılan bir araştırma raporu yapay zekânın Türkiye’deki ekonomik potansiyellerine odaklanmış. Rapora göre üretken yapay zekâ yaklaşık 10 sene içerisinde tek başına Türkiye’nin yıllık GSYİH’sine yüzde 5 katkı sağlayabilir. Ancak üretken yapay zekânın uygulamaya konmasında yaşanacak beş yıllık bir gecikme, Türkiye’nin potansiyel GSYİH artışını yüzde 5’ten yüzde 1’e düşürebilir.

Yapay zekâ ve üretken yapay zekâ ekonominin yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadeleden yıllarca süren mahkeme süreçlerinin optimizasyonuna ya da vergi kaçakçılığını önlemekten altyapı tesislerimizdeki optimizasyonlara kadar pek çok alanda fırsatlar sunabilir. Yine yapay zekâ, daha gelişmiş tedavilere imkân tanırken, sağlık sektöründe kaynak açığı çıkarımını ve optimizasyonu sağlayabilir.

Türkiye’yi yönetenlerin bir an önce bir yapay zekâ stratejisi belirlemesi gerekiyor. Bunu yapmak için içeride ve dışarıda yeterince insan kaynağının olduğunu gözlemliyoruz. Önemli olan niyet!

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.