MediaCat

Hata yapmaya övgü

İnsanlık olarak “fail” ettiğimiz böyle bir dönemde tüm hatalarına rağmen yine de ayağa kalkıp denemeye devam eden birilerini görmekten daha etkileyici ne olabilir? Günümüzde kişinin sahip olabileceği en büyük “güç” tam da bu: Defalarca hata yapsan da kalkıp devam edebilme cesareti.

Hata yapmaya övgü

“Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum.”

Prof. Dr. Aziz Sancar

Zaman zaman karşımıza çıkan tekil örnekleri saymazsak, reklamların genellikle “hata”yı es geçip “başarı”ya odaklandığını söyleyebiliriz. Başarılı plaza çalışanlarının kullandıkları otomobiller, başarılı film yıldızlarının imzası parfümler ve başarılı, zevk sahibi insanların duruşunu yansıtan giysilerle dolu kuşağın hata yapanlarla alıp veremediği ne… idi bugüne kadar? Bugüne kadar diyorum çünkü birbirine yakın zamanlarda, tüketicisine “hatalarınla seviyorum seni” diyen markaları kuşakta görür olduk. Fanta, Apple ve Nike… Farklı kategorilerden bu üç büyük markanın “hata yapmaya övgü” niteliğindeki işlerinin benzer zamanlarda yayınlanmış olması bir tesadüf mü yoksa bu markalar, bize geleceğin mega trendine dair sinyaller mi gönderiyor? Sorunun cevabını bulabilmek için önce başka soruları yanıtlamak gerekiyor sanırım.

Başarıya kafayı takmışız

Neden başarıya kafayı takmış durumdayız ya da neden başarısızlıktan korkuyoruz? Aynı soruyu Human Motivation adlı çalışmasında İhtiyaçlar Kuramı’nı ortaya atan Amerikalı Psikolog David McClelland da soruyor ve yanıtı “reddedilme korkusu”nda (fear of rejection) aramamız gerektiğine işaret ediyor. McClelland’ın örneğiyle, “okulda başarısız olmayı dert ediyoruz” çünkü muhtemelen annemiz (ve arkadaşları) tarafından “onaylanmamak”tan çekiniyoruz. Bu durumu daha geniş bir çerçeveden ele alırsak, toplumun onayını alamama ihtimali bizi, başarısız olacağımızı düşündüğümüz şeyleri denememeye itiyor. Aynı çalışma, bağlanma (affiliation) ihtiyacı yüksek olanların başarısızlık korkusunun (fear of failure) diğer ihtiyaç gruplarına göre daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Yani toplumun onayladığı kişiler arasındaki yerimizi alabilmek için ya başarması kolay görevler üstleniyoruz ya da hemen hemen herkesin başarısız olacağı yüksek riskli görevlere atılıyoruz. Yine de başarısız olursak, başarısızlığımızı dışsallaştırıyor ya da ona kılıflar bularak zihnimizi rahatlatmaya çalışıyoruz.

Beceri ve istek

Bernard Weiner ve Andy Kukla’nın “An Attributional Analysis of Achievement Motivation” adlı makalelerinde, Atıf Kuramı’nın yaratıcısı Fritz Heider’den aktardıkları üzere bir olayın sonucuna etki eden iki ana faktör bulunuyor: kişinin becerisi (ability/can) ve deneme isteği (motivation/try). Popüler kültür ve reklam kuşağı, bahislerini ilkinden yana oynasa da, yapılan deneyler başarıya giden yolun ikinciden geçtiğini söylüyor. Bir şeyi yapmaya muktedir olup onu yapmayı seçmeyenlere karşı, yeteneklerinin sınırlarını zorlayıp çabalayanlara (sonunda hata yapsalar bile) daha çok sempati duyuyoruz. Peki, neden hata yapma cesareti gösterenleri değil de başaranları daha çok alkışlamaya meyilliyiz? Bu durumu, Carol Tavris ve Elliot Aronson “Mistakes Were Made… But Not By Me” adlı kitapta şöyle açıklıyorlar: “Hata yaptığımızı kabul edersek aptal durumuna düşeceğimize inanıyoruz.” Oysa, yine aynı kitapta defalarca vurguladıkları üzere, hatalarımıza kılıflar uydurmak yerine onları kabul edip daha çok denersek daha başarılı oluyoruz.

Öte yandan David McClelland ve David Burnham, Harvard Business Review’da yayımlanan “Power is the Great Motivator” adlı makalelerinde, kişiyi iyi yönetici kılan ihtiyacın bağlanma ya da başarı değil, güç ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. “Güç ihtiyacı” ilk bakışta zihnimizde negatif bir profil oluştursa da makalenin detaylarına indikçe anlıyoruz ki, güç ihtiyacı yüksek olan kişiler başkaları tarafından beğenilmekten çok, başkalarına etki etmeyi ve onlarda bir iz bırakmayı öncelik ediniyorlar.

Kalkıp devam etme cesareti

İnsanlık olarak “fail” ettiğimiz böyle bir dönemde tüm hatalarına rağmen yine de ayağa kalkıp denemeye devam eden birilerini görmekten daha etkileyici ne olabilir? Günümüzde kişinin sahip olabileceği en büyük “güç” tam da bu: Defalarca hata yapsan da kalkıp devam edebilme cesareti. Sanırım Nike, işte bu yüzden, son kampanyasında “Hata yapmaktan korkarsan yeni bir şey deneyemezsin” diyor. Tıpkı bundan birkaç ay evvel Apple’ın “Rahat ol, o bir iPhone” diyerek insanları döke saça yemek yapmaya davet ettiği gibi. Biraz daha geriye gidersek, Fanta’nın “Idiots Are Amazing” kampanyasında gençlere saçmalamaktan korkmamayı öğütlediği gibi… Bu örnekler önümüzdeki dönemde daha da artabilir. Zira zaman korkusuzca hata yapabilen, yine de devam edebilenlerin zamanı.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.