Glass Lions’ın ilk jüri başkanı Cindy Gallop ile 10 yılın ardından bir kez daha başkan koltuğuna oturması vesilesiyle bir aradayız.
Bu soruda cevap verilmesi gereken birkaç farklı nokta var. Öncelikle, insanlar bana “Cindy, genç bir kadın olarak reklam sektöründe kariyer basamaklarını tırmanırken ne tür cinsiyetçi davranışlara maruz kaldın?” diye her sorduklarında, onlara şu yanıtı veriyorum: “Balık, suyun ne olduğunu bilmez.” 80’lerin sonlarında dört bir yanım cinsiyetçilikti ve bu, o dönem normal karşılandığı için, farkında olmadığım bir durumdu. O zamanlar işler öyle yürüyordu. Elbette, yıllar sonra, ardıma baktığımda bunu kesinlikle görebiliyorum… Ve sektördeki birkaç ufak istisna dışında, bugün hâlâ hiçbir şeyin değişmediğini söyleyebilirim.
Nedeni, küresel bağlamda sektörümüzün zirvesinde erkeklerin diğer erkeklerle erkekler hakkında konuştukları kapalı bir döngü olması. Zirvedeki bu erkeklerin keyfi çok yerinde. Muazzam maaşlar, devasa primler… Büyük hisse opsiyon planları… İş harcamaları için açık çekler… Pişmiş aşa neden su katsınlar ki? Eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık hakkında konuşmaları lazım tabii. Kapsayıcılıktan sorumlu “chief diversity officer”lar atamaları gerekiyor. Çeşitlilik inisiyatifleri olmazsa olmaz. “Çeşitlilik” kelimesini dillerinden düşürmemeleri lazım, özellikle kamuoyu önünde.
Ancak derinlerde, içten içe, hiçbir şeyin değişmesini istemiyorlar çünkü mevcut sistem onlar için çok iyi çalışıyor. Size eski bir fıkra anlatayım. Bir ampulü değiştirmek için kaç terapist gerekir? Sadece bir tane… Ama ampulün gerçekten değişmek istemesi lazım. Şimdi, sektörde, ampul gerçekten değişmek istemiyor. Bu nedenle kadınlara ve farklı etnik gruplara mensup insanlara yıllardır kendi sektörlerini kurmaları için çağrıda bulunuyorum. Bunu söylerken “Kendi işinizin patronu olun” diyorum ama aslında söylemek istediğim şey etrafta halihazırda olanlar gibi işler kurmaları değil, patron olmaları. Güçlü olmaları.
“Kendi sektörünüzü kurun” kasıtlı olarak kullandığım bir ifade çünkü sektörümüzdeki az önce bahsettiğim bu gruplar kendi işlerini kurduklarında o işi dilediğiniz her yerde işleyecek biçimde tasarlayabilirsiniz. İçinde büyüyüp gelişebileceğiniz bir iş kültürü tasarlayabilirsiniz. Sahip olmak istediğiniz iş-yaşam dengesini tasarlayabilirsiniz.
Çok basit. Toplumsal cinsiyet eşitliğine giden yolu kısaltmak için yapılması gereken şey şu… Sektörümüzün güçlü erkekleri, tehdit olarak gördükleri parlak kadınları kendileriyle eşit güçte olacak şekilde işe almalı.
Çünkü tam olarak yapılması gerekene işaret ediyor. Şu anda olmayan ve olması gereken tam olarak bu.
Toplumsal cinsiyet meselelerinin marka iletişiminde işlenmek için hassas meseleler olduğu fikri son derece saçma. Nedenini söyleyeyim… Çünkü biz, birincil hedefi kadınlar olan bir sektördeyiz. Kadınlar, sektörümüzün ortaya koyduğu her şeyin temel hedef kitlesini oluşturuyor; satın alanlar da onlar, satın alanları etkileyenler de. Reklam sektörünün satışı kime yaptığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin marka iletişiminde ele almak için fazla hassas olduğunu varsaymak saçma zira muhatabınız zaten kadınlar, onların sizin hakkınızdaki hisleri satışları büyük ölçüde etkiliyor. Erkekleri hedeflediğini düşünen markalar da bu durumdan muaf değil.
Dolayısıyla, dürüst olmak gerekirse, kadınların sektörün birincil hedef kitlesini teşkil etmeleri son derece önemli. Kadınlar sektörümüzün gelir kaynağı, bu nedenle onlarla kendileriyle nasıl konuşulmasını istiyorlarsa kesinlikle öyle konuşmalıyız. Dünya genelindeki tüm kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini deneyimliyor. Sektörümüzün onlara farklı bir resim göstermesini ve onların farklı bir resme yönelmelerine yardımcı olmasını istediklerine emin olabilirsin.
Soruyu ben sana sorayım. Etrafına bir bak, toplumsal etkilerin ne kadarı sürmüş ki? Sektörümüzde yaratıcılık alanında ne kadar toplumsal cinsiyet eşitliği görüyorsun? Sorunun cevabı işte burada.
Eklemek istediğim bir şey daha var… İlk sorunda 80’lerin reklamcılığın altın çağı olarak görüldüğünden bahsetmiştin. Sektörümüz, altın çağının geçmişte kaldığını düşünüyor. Ama şunu söylemek isterim… Sektörün altın çağı henüz başlamadı.
Kadınların ve farklı etnik grupların yaratıcılık, yetenek ve becerilerinin onlara diğerleriyle eşit güç sağlaması durumunda sektörde neler olacağını henüz görmedik. Dolayısıyla bizim altın çağımız hâlâ yaşanmadı. Sektörümüz gücü nihayet eşit bir şekilde dağıttığında yalnızca daha önce benzeri görülmemiş nefes kesicilikte bir yaratıcılığa tanıklık etmekle kalmayacağız, sektörümüzün para kazandığını da göreceğiz. Yani, şanlı günlerimiz henüz sona ermiş değil, şanlı günler ufukta.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.