Reklam sektörünün meşhur simalarından DVD'ci Metin, ajansları anlattı.
06.03.2015 - 11:09 | Arzu Nilay Kocasu
Bir dönem sipariş üzerine temin ettiği DVD’lerle tanınan, reklam sektörünün meşhur simalarından DVD’ci Metin eski mesleğini ve ajansları anlattı.
Ben bu işi 13 sene falan yaptım.
Çok kazandırdı. Filmler internet aracılığıyla izlenir olunca bırakmaya başladım yavaş yavaş. Öncesinde kazandım ama. Şöyle söyleyeyim; 1999 yılında haftada 2 bin lira falan kazanıyordum ben, hatta daha fazla. Bir haftada asgari ücretin altı katını kazanıyordum.
Bugün çıksam haftada en az 3 bin lira kazanırım.
Yakalandım. Ceza yiyecektim, o yüzden bırakmak zorunda kaldım.
Aslında ben teknolojinin üstüne de çıktım, Torrent’in de önüne geçtim. Evde hazır harddiskler vardı; sen bana “Metin ben Şubat ayından bugüne kadar tüm filmleri istiyorum” derdin, ben harddiskten girerdim Şubat’ın tüm listesini, getirir sana verirdim 500’e 600’e. Sonra baktım bu kez harddiskten harddiske kopyalıyorlar. Sonra bıraktım. Ama hâlâ arıyorlar beni.
Başlarda işler biraz daha farklıydı. Sonra baktım ki ajanslardan gelen talepler bir hayli artıyor; tam kitleyi yakalamışım. Ajanslara, futbolculara ve sosyetedeki bütün işadamlarına film vermeye başladım. Direkt adrese teslim yaptığım için sokakta, dükkanda satanlardan daha çok kazanıyordum. Adam dükkana gidip 3 – 4 tane alırken beni eve çağırdığında en az 100 – 150 tane alıyordu. Arşivim çok genişti, bir de herkesten önce getiriyordum yurtdışından.
İlk başlarda biraz daha festival filmleri ağırlıklıydı. Avrupa sineması… Reklam sektörü olduğu için bilimkurgu ve fantastik filmler.
Shot istiyorlardı, “Rusya’dan shot getirir misin” diyorlardı. Birkaç defa getirdim, reklam shot’ları getirdim birkaç ajansa verdim. Pornografik içerikli ürünler isteyenler de oluyordu.
Uyuşturucu.
Çok.
Birincisi, ben onlara güven veriyordum. Benim onlara güven vermemin tek sebebi onlarla dürüst çalışmamdı. Kimseye kimsenin ismini vermezdim. Şöyle söyleyeyim; arkadaş olmuştum onlarla. Reklamcı arkadaşlarım vardır mesela benim pek çok ajansta. Gider onlara servis yapardım, film alırlardı. Geç olurdu, “Metin bu gece burada kal istersen” derlerdi, kalırdım. Böyle böyle bir samimiyetim oldu onlarla. Şimdi benim İstanbul’a geliş hikâyem daha farklı olduğu için onlara nazaran, İstanbul’da yer altından tutun sosyetedeki en üst adama kadar hepsiyle bir irtibatım vardır benim. Önce çekinerek söylüyorlardı “uyuşturucu bulabilir miyiz” diye, “yok” diyordum, “ya senin elin ayağın uzundur” diyorlardı. Terslemişliğim vardır, temin etmedim kimseye.
Vallahi çok düşündüm. Çok film izliyorum, yazdığım senaryolar da var. Bir keresinde ajansın biri konkura hazırlanıyormuş, ajanstaki arkadaşlardan biri akşam birlikte çalışalım diye evine çağırdı beni. Gittim, bana bir şeyler anlattı, ben de izlediğim filmlerden, çocukluk anılarımdan hikâyeler anlattım. “Sen reklamcı olabilirsin aslında” dedi; “çok şey yaşadığın için, hem alt hem de üst tabakayı bildiğin için, hitap edilecek kitleyi çabuk yakalarsın” dedi.
O gün birkaç fikrimi söyledim, aradan birkaç hafta geçti aradı beni. “Metin bundan sonra aklına reklam fikri gelirse bana söyler misin?” dedi. O gün konkurda benim hikâyeyi anlatmış, çok beğenmişler ve işi almışlar. Hatta patronları bana zarf içinde bir ücret de göndermişti. “Madem size yardımcı olmuş, alın bunu Metin’e verin” demiş.
Birkaç tanesini gördüm. Neler olduğunu söylemeyeyim , 7-8 tane rahat var.
Beni çağırıp “ya sen çok film izliyorsun, kilitlendim kaldım bir bilimkurgu hikâyesi var nasıl yapabiliriz” diyorlardı. Ben de kafamda fantastik bir hikâye varsa anlatıyordum.
Gördüm. Ben anlatıyordum, böyle böyle diyordum. Bir ay sonra bakıyordum kullanılmış.
Yok, ben peşine düşmezdim. Hatta bir keresinde arkadaşlarla maç izlerken, maç arasında bir reklam başladı dondum kaldım. Arkadaşlar sordular ne olduğunu, “beni yazmış, ben anlattım bunu” dedim. Güldüler, ciddiye almadılar.