Pek çok analiste göre 14 Mayıs seçimleri sadece Türkiye için değil, tüm dünya için tarihi bir öneme sahip. Çünkü eğer muhalefet kazanabilirse bu seçimler sadece Türkiye’yi değil, yakın coğrafyayı da değiştirecek.
14 Mayıs’ta 64 milyonu aşkın seçmenin oy kullanacağı hesaplanıyor. TÜİK projeksiyonlarına göre potansiyel seçmen sayısı 64,1 milyon. Bu seçmenlerin 13 milyonunu 1997 sonrası doğanlar oluşturuyor. Her 5 seçmenden 1’ini kapsayan bu büyük kitle Z Kuşağı seçmen olarak tanımlanıyor ve yaklaşık 7 milyonu ilk kez oy kullanacak.
Z Kuşağı, 14 Mayıs’ta tüm sonuçları değiştirebilecek en büyük seçmen kümesi olduğu için siyasiler ve adaylar bu kümeye odaklanıyor. Ayrıca, siyasi pazarlamada ilk kez oy kullanacak seçmeni kazanmak sadece yaklaşan seçim için değil uzun vade için de önemlidir. Zira normal olarak ilk kez oy verdiğimiz bir siyasetçiye veya partiye genellikle uzun yıllar boyunca oy vermeye devam ederiz. Bu insani davranışın temelinde kişisel tutarlılık ilkesi yatar. İlk kez oy verdiğimiz siyasetçiler bizlere verdikleri söz ve değerlere ihanet etmedikçe oy verme davranışımız değişmez.
14 Mayıs seçimlerinde Z Kuşağı’nı hedefleyen siyasilerin odağının dijital medya olduğu görülüyor. Çünkü araştırmalar genç seçmenlerin geleneksel medyayı neredeyse hiç takip etmediğini gösteriyor; bu seçmenler ne gazete okuyor ne de televizyon seyrediyor. Bir başka anlatımla Z Kuşağı seçmenlerin siyasi kararları artık oturma odasında ve televizyon karşısında alınmıyor. Tercihleri ağırlıklı olarak mobil cihazlarda ve “micro-moment”larda şekilleniyor. Tam da bu nedenlerle, yıkıcı Kahramanmaraş depremi, 3 Mart’ta Altılı Masa’nın dağılması sonucu oluşan siyasi deprem ve ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday ilan edilmesiyle, genç seçmenlerde ortaya çıkan hayal kırıklığını kullanan birtakım kampanyalar görmeye başladık. Yoğun bir bot ve trol ordusunun manipüle ettiği kampanyalarla genç seçmenlerin mobilize olması araştırmalara dahi yansıyor.
Z Kuşağı’nı hedef alan bu kampanyalar seçmenin sosyal medyada tartışmalara aktif katılımından kişisel etkileşimlere kadar hemen her online platformda görülmeye başlandı. Cambridge Analytica skandalından hatırladığımız bu yöntemlerin devreye girmesi 14 Mayıs seçimlerinin sonucunu ne denli değiştirecek, şimdiden kestirilemez. Ama hem Brexit kampanyasından hem de 2016 Trump kampanyasından iyi biliyoruz ki demagoglar, bu tür teknikleri antidemokratik amaçlar için rahatlıkla seferber edebiliyor.
Pek çok analiste göre 14 Mayıs seçimleri sadece Türkiye için değil, tüm dünya için tarihi bir öneme sahip. Çünkü eğer muhalefet kazanabilirse bu seçimler sadece Türkiye’yi değil, yakın coğrafyayı da değiştirecek. Belki de bu yüzden, yeni seçmene dönük olarak izlediğimiz söz konusu manipülatif kampanyaların bütçesiyle ve teknolojisiyle dış kaynaklı olma ihtimali de var. Eğer seçime bu kadar kısa bir zaman kalmışken muhalefet ile iktidar arasında hâlâ yüzde 58-42’lik bir denge varsa, iktidar bileşenleri adına yapılacak en akıllı hareket cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bırakmaktır. Bu amaçla yerli ve yabancı güçlerin muhalefet blokunu parçalamak üzere Cambridge Analytica yöntem ve araçlarını devreye sokmuş olmaları olasıdır.
Tüm bunlara rağmen muhalefet kampanyası her kesimden seçmenin hayatını nasıl iyileştireceğini inandırıcı bir hikâyeyle anlatabilirse değişim mümkün olabilir. Yine de seçim güvenliğinin sağlanması hayati olacak. Çünkü epeydir rakiplerin oyu ile kazanmayı alışkanlık haline getirmiş bir yapı iktidarda. Gencinden yaşlısına, kentlisinden köylüsüne değişim isteyen herkes için 14 ve 28 Mayıs’ta seçim güvenliği alanında sorumluluk üstlenmekten daha anlamlı görev yok. Bu topraklarda hukuk, özgürlük, demokrasi ve refah istiyorsak başka çaremiz yok.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.