MediaCat

Bireyselleştiremediklerimizden misiniz?

Bugün geleneksel geniş aile dayanışması ve denetiminden uzaklaşmış, büyük şehirlerde anonimleşmiş, özgürleşmiş ve aynı zamanda yalnızlaşmış geniş yığınlarla karşı karşıyayız.

Avrupa tarihinin karanlık sayfalarından biri olan cadı avlarının sebebinin cehalet değil matbaa olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, Daktilo1984’te İlkan Dalkuç anlattı. Matbaanın icadından hemen sonra İncil’in ardından ilk basılan kitaplardan biri Cadı Çekici isimli bir cadı tespit kitabı. Yazarı bir engizisyon görevlisi. Matbaa sayesinde “bilgi”ye erişen insanlar merkezi otoritenin yapamayacağı bir hızda ve yaygınlıkta kıyımı gerçekleştiriyorlar.

Daha önce radyonun Hitler’in iktidarına, sosyal medyanın Trump’a katkılarını bu sayfada tartışmıştık. İnsanların birbiriyle bağlantısını dönüştüren yenilikler ağ yapısını değiştiriyor ve bunun öngörülemeyen birçok sonucu oluyor. Bize aydınlanmayı da getiren matbaanın keşfi, bilgi ile aynı şekilde hurafeyi de yayarak cadı avlarına sebep oluyor; radyo bilginin, eğlencenin yayılımını devrimci bir biçimde değiştirirken popülist liderlere de avantaj sağlıyor; sosyal medya benzer biçimde sessiz yığınlara örgütlenme imkânı verirken, bu imkândan düz dünyacılar, aşı karşıtları… da bol bol faydalanıyor.

İnsanlara ve insan topluluklarına bazı özler yakıştırmaya çok eğilimliyiz ama Sosyolog ve Ağ Bilimci Nicholas Christakis şöyle basit ve güzel bir örnek veriyor: Karbon atomlarını birbirine bağlayarak kömür de elmas da elde etmek mümkün. Kömürün ve elmasın özellikleri karbon ile değil o atomların birbiriyle nasıl bağlandıkları ile alakalı. Benzer bir örneği bu yıl Brand Week Istanbul’da da sahne alan değerli Beyin Cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç veriyor: “Esas yapmamız gerekenin nöronlardan ziyade onların birbiriyle oluşturduğu bağlantısallık ağını anlamak olduğunu gördük…”

Anonim, özgür, yalnız yığınlar

Neredeyse 50 yıl önce, teyzemler Ankara’nın ilk yüksek katlı apartmanlarından birinde yaşıyorlardı. Komşuların yıllarca birbirini tanımadan aynı apartmanda yaşamalarının aile arasında şok içinde konuşulduğunu hatırlıyorum. Teknoloji gibi şehir de mimari de ağ yapısını değiştiriyor. Bizler bu ağ yapısının içindeki bireyler, nöronlar olarak açığa çıkan sonuçların aktif öznelerinden ziyade onlara maruz kalanlarız diyebiliriz.

Bugün bireyselleşme dediğimiz de bu yukarıda konuştuğumuz ağ yapısındaki değişikliklerin toplumun özellikle belirli kesimlerinde; eğitimli, beyaz yakalı, çekirdek aile ile büyük şehirlerde yaşayanlar… üzerindeki etkisiyle açıklanabilir.

İnsanın sosyal bir canlı olduğunu ve Dünya üzerindeki zamanın yüzde 95’ini avcı toplayıcı kabilelerde geçirdiğini, kabaca 150 civarı sosyal ilişkiyi aklında tutabildiğini ama büyük anlatılarla ve görsel işitsel kısa yollarla daha kalabalık ve esnek kabileler, dayanışma ağları kurarak buraya kadar geldiğini konuştuk. İşte bugün geldiğimiz noktada ağırlıklı büyük şehirlerde yaşayan, geleneksel geniş aile dayanışması ve denetiminden uzaklaşmış, büyük şehirlerde anonimleşmiş, özgürleşmiş ve aynı zamanda yalnızlaşmış geniş yığınlarla karşı karşıyayız. Geçmişin güvenli ve denetimci güçlü bağları azalmış, yerini ağırlıklı sanal sayıca çok zayıf bağlar almış durumda. Batı merkezli başarılı birey anlatısı ekonomik sıkıntılarla albenisini kaybederken, geriye binlerce yıllık dayanışma ağlarını yitirmiş ve yerine modern versiyonlarını koyamamış yığınlar kalıyor. Burada hatırlarsanız Reklamcılar Platformu’nu da konuştuk. 20 yıl önce yeni dünya düzeninin, rekabetin, “kazanan her şeyi alır”ın simgesi reklamcılar, bugün sendikalaşmaya ve birbirleriyle dayanışmaya çalışıyorlar.

“Ne bireyselleşmesi, ulan!”

Bundan 50 bin yıl önce bir insanın Afrika savanalarında tek başına sağ kalması mümkün değildi. Bugün büyük şehirlerde bu fiziksel olarak mümkün. Ancak anlamsal olarak neoliberal anlatı çöküyor, insanlar “kazanan” olma ihtimallerinin düşüklüğünü idrak ediyor, şehirli bireyler, yalnızlar bu yeni ağ yapısında yeni dayanışma ağları örgütlüyorlar, inceller de burada, LGBTİ… hak savunucuları da reklamcılar da…

Ayrıca toplumun geniş kesimlerinin geleneksel dayanışma yöntemleri de yeni ağ yapısıyla dönüşüyor. Geçen hafta başkentte bir şeyhin dergâh ziyareti izdihama neden oldu; aynı dönemde iki kamu görevlisi arasında gerçekleştiği iddia edilen bir tartışmada, profil fotoğrafları, sert bakışları, bıyıkları birbirine çok benzeyen kamu görevlileri sosyal medya aracılığıyla meslektaşlarına destek oldular. Merhum bir siyasetçimizin tonlamasıyla “Ne bireyselleşmesi, ulan!” da denebilir.

Bireyselleşme ağın bir sonucu, toplumun belirli kesimlerine yoğunlaşıyor ve bence kendini ileri atacak anlatıya, enerjiye sahip değil. Ekonomik, siyasi, toplumsal büyük dönüşümlerin eşiğinde “gezegenlerin sıraya girdiği” tarihin hızlandığı bir dönemdeyiz. Ben olsam yumurtalarımı götürüsü getirisinden fazla olan bu sepete koymazdım.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.