“Büyük Teknoloji işi neyi icat ettiklerine değil, neyi kanalize ettiklerine bağlıdır. Yazılan ilk amatör blogdan en yeni TikTok sansasyonuna kadar… etrafındaki tüm teknoloji şirketlerinin yükselmesini sağlayan yaratıcı enerjiyi getiren taraf, kullanıcılar ve çevreleri olmuştur” diyor Taylor Lorenz.
İnternetin son 20 yılındaki devrimlerine bakıldığında genelde dev şirketlere, kuruculara, teknolojik yeniliklere ve “Big Tech”in hâkim olduğu güce odaklanma eğilimindeyiz. Fakat bu, hikâyenin sadece yarısı. Silikon Vadisi’nin yarattığı tüm platformlar ve algoritmalar için gerçek dönüşüm hep tabandan geldi. İşte Taylor Lorenz, kitabı Fazlasıyla Etkileyici’de hikâyenin unutulan o yarısına bakıyor ve şöyle diyor: “Büyük Teknoloji işi neyi icat ettiklerine değil, neyi kanalize ettiklerine bağlıdır. Yazılan ilk amatör blogdan en yeni TikTok sansasyonuna kadar… etrafındaki tüm teknoloji şirketlerinin yükselmesini sağlayan yaratıcı enerjiyi getiren taraf, kullanıcılar ve çevreleri olmuştur.”
90’lı yıllarda insanlar artık çevrimiçi olmaktan keyif almaya başlamışlardı; arkadaşlarına mesaj ve e-posta gönderebiliyor, sohbet odalarına katılabiliyor ve alışveriş yapabiliyorlardı. Hatta birkaç gazetenin makalelerini bile okuyabiliyorlardı. İnternetteki en nüfuzlu konum popüler bir forumun yöneticisi olmaktı.
O dönemde internet sitesi açmak bir alan adı satın almayı ve kodlama bilmeyi gerektirdiğinden nispeten zordu. 2000’lerin başında Blogger, Blogspot ve WordPress gibi blog platformlarının ortaya çıkmasıyla bu durum değişti.
Bunun ne kadar büyük bir devrim olduğunu vurgulamak için Lorenz şöyle diyor: “Blog çağından önce fikirlerinizi paylaşmak istiyorsanız, eski sistemin koruyucularını aşmak zorundaydınız. Editöre mektuplar, radyoya telefon etmek… Hepsinin kale gibi korunan bir kurumdaki meçhul bir otorite tarafından onaylanması gerekiyordu. Bloglarda ise durum böyle değildi. İstediğiniz şeyi… istediğiniz şekilde söyleyebiliyordunuz.”
Artık her konuda bloglar vardı. Fakat blog çağının en belirleyici figürü nerd’ler ya da iş insanları değildi. Anne blog yazarlarıydı. Bu, sosyolojik açıdan da önemli bir dönüm noktasıydı zira Taylor Lorenz’in deyimiyle “Anne blog yazarları, doğrudan ve özel olarak annelere seslenen ilk medya sesiydi.”
2000’li yılların başlarında ebeveynlikle ilgili açık açık konuşmak oldukça zordu. Hatta Lorenz’e göre, “Kadın dergileri modern annelere giderek daha az hitap eden, idealize edilmiş, çoğu zaman kadın düşmanı bir annelik versiyonunu öne sürüyordu. Aile hayatı ve çocuklar kişisel meseleler olarak değerlendiriliyordu.”
Lorenz’in aktardıklarını okudukça annelik bloglarının ortaya çıkışının kadınlar için nasıl bir tür özgürleşme olduğunu görebiliyoruz. Blogcu annelerin güçlerinin farkına varıp reklam ve sponsorluk almaya başlamaları internet ve sosyal medyanın tarihini değiştirecekti.
Arkadaşlık platformlarının çıkışı 90’lı yılların ortalarına dayanır. Ne var ki bugün bildiğimiz anlamda sosyal medyayı yaratan arkadaşlık sitelerinin en önemli üç prototipi tarihi sırayla Friendster, MySpace ve Facebook’tur.
Friendster’ın kısa sürede sunucu problemleri yaşamaya başlamasından sonra onun direkt bir kopyası olarak kurulan MySpace’i popüler kılan en büyük özelliği tamamen bir rastlantı sonucu ortaya çıkacaktı: HTML kodundaki bir hata sonucunda kullanıcılar koda kendi sayfalarından erişerek profillerini değişik yazı tipleri, neon renkler, animasyonlu başlıklar ve arka plan müziği ile özelleştirebiliyordu. Gençler buna bayılacaktı.
MySpace’in serbestliği modern fenomenlerin yolunu da açacaktı. Fotomodel Tila Tequila gibi bazı kullanıcılar açık saçık fotoğraflar yayımlayarak arkadaş sayılarını artırıyorlardı ve MySpace’ten tam destek görüyorlardı. Sonuç: Yalnızca altı ay içinde MySpace 1 milyon kullanıcıya ulaşmıştı.
Öte yandan 2004’te kurulan Facebook ise 2010 yılına gelindiğinde MySpace’i sadece tahtından etmekle kalmamış, büyük bir kısmını da yok etmişti. O noktada MySpace bir platform olarak çekiciliğini kaybetmiş olsa da en iyi kullanıcıları bir şeyin farkına varmıştı. Lorenz bunu şöyle anlatıyor:
“Sosyal medya âdeta bir şöhret makinesiydi. Milyonlarca insanı çevrimiçi olarak iletişime geçirdiğinizde, belirli kişilikler öne çıkacaktır. Ortamı geliştirecekler, viral olacaklar ve kalabalıkları çekecekler. İçerik üreticileri, sosyal medya platformlarındaki gizli kültürel gücün farkına varan ilk kişiler oldu.”
Paris Hilton ve Kardashian’lar gibi “ünlü olduğu için ünlü olan” isimlerin sosyal medyada ilk yansıması Tumblr’dan çıkan Julia Allison olacaktı.
Allison belli bir şöhrete eriştikten sonra yatırımcılardan fon toplayarak ilk ortak içerik ve işbirliği evini (content house veya collab house) kuracaktı. Daha sonra bu model Vine, musical.ly (daha sonra TikTok olacak), Instagram ve Facebook’tan çıkan influencer’lar tarafından da sık sık kullanılacaktı.
Allison’ın önemini Lorenz şöyle açıklıyor: “Julia Allison’ın kendi kuşağındaki herkesten daha iyi yaptığı şey internetteki ilgiyi artırmak ve bundan çokça para kazanmaktı. Bu iki uygulama 2000’li yılların ortalarında radikaldi. İsimsiz biri olmaktan ana akım bir başarıya dönüşmek için internetin yeni araçlarını kullanmak… Julia Allison bunu deneyen ilk kişilerden biriydi.”
Lorenz’in kitap boyunca blog’lardan MySpace’e, Instagram’dan TikTok’a sosyal medya platformları ve içerik üreticileri arasındaki ilişki hakkında anlattıklarında birkaç tema sürekli kendini gösteriyor.
Lorenz’in sözleriyle: “Tek başına bir kullanıcı, bir gecede bir platformun yönünü değiştirebilir ve teknoloji kurucuları kendi yaratımlarının nasıl kullanılacağını neredeyse hiçbir zaman öngöremezler. […] Çevrimiçi içerik üreticileri yalnızca içerik üretmez, ayrıca kendi ortamlarının normlarını ve dinamiklerini de tanımlarlar.”
Lorenz sözlerini şöyle bitiriyor: “Gelecek neslin teknoloji ürünlerine baktığımızda, kullanıcıların ellerinde bulundurdukları gücün farkına varmaları ve karar alma yetkisini Silikon Vadisi yöneticilerine bırakmamaları gerekiyor. Bağımsız sesleri güçlendiren ve geleneksel medya ile eski kurumların kusurlarını ortadan kaldıran daha iyi bir sistem yaratma şansımız bulunuyor. Teknoloji kurucuları kaynak kodunu kontrol edebilir ancak ürünü kullanıcılar şekillendirir.”
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.