İnanç ve modernite bir arada

Brand Week Istanbul’un bu yılki konuşmacılarından, M Jenerasyonu – Dünyayı Değiştiren Genç Müslümanlar kitabının yazarı ve Ogilvy Noor İslami Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Shelina Janmohamed’e M Kuşağı’nı sorduk. Janmohamed’e göre, markaların genç Müslümanlarla bağ kurabilmeleri için daha fazla çaba göstermeleri gerekiyor. Öyle ki çalışmalar, Müslüman tüketicilerin üçte ikisinin Batılı markalar tarafından sürekli olarak hayal kırıklığına uğratıldığını ortaya koyuyor.

Hızlı ve genç olmaları dışında M Kuşağı nasıl bir tüketici profiline sahip? Bu kuşağın tüketimdeki payı ne?

Müslüman yaşam tarzı pazarının 26 trilyon dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor ve Müslüman nüfusu 81’den fazla ülkede olmak üzere 1 milyardan fazla. Sadece rakamlarla değil aynı zamanda harcama ve etki anlamında da hızla büyüyen oldukça genç bir demografik yapıya sahip. Markalarla bağ kurma konusundaysa hayal kırıklığına uğramış durumdalar.

Tekrarlanan çalışmalar, Müslüman tüketicilerin üçte ikisinin Batılı markalar tarafından sürekli olarak hayal kırıklığına uğratıldığını gösteriyor. Bu genç tüketiciler çok anlayışlı, çok bilgili ve bu durumdan da markaları sorumlu tutuyorlar. Kendilerine doğru ve saygılı bir şekilde hizmet edildiğini görmek istiyorlar.

Kuşağın oluşturduğu tüketim toplumu, Batı’dakinden nasıl farklılaşıyor? Bu tüketim toplumu kendi içinde bir çelişki barındırıyor mu sizce?

M Kuşağı’nın karakteristik özelliklerinden biri, inanç ve moderniteyi bağdaştırması. Araştırmalarımıza göre yüzde 90’dan fazlası inançlarının bir şekilde tüketimlerini etkilediğini söylüyor, her zaman ve her şey için değil ama bir şekilde rol oynuyor. Bu, markalar için bir başlangıç noktası. Genç Müslümanlar, markaların iletişimlerinde ya da içeriklerinde olsunlar ya da olmasınlar ama tanınmayı ve onlarla bağ kurulmasını istiyor.

M Kuşağı’na seslenebilmek isteyen markalar için en büyük zorluk nedir? Bunun için nasıl bir pazarlama stratejisi yürütmeliler?

Gözden kaçan iki temel bileşen var: stereotiplerin ötesine geçen derin içgörüler ve içten bir şekilde ilişki kurabilecekleri stratejileri uygulamaya koyma cesareti.

Hem Batı’nın hem de Doğu’nun önyargılarına karşı çıkan bu grup, kendi kimliklerini koruyarak, küreselleşen dünyanın içinde var olmayı tercih ediyor. İnanç ve modernitenin kesişim kümesi ne tür tutumlara yol açıyor?

Bu kuşak, içlerindeki Müslümanlık inancından ilham alıyor ve bunun dünyayı iyileştirecek bir güç taşıdığına inanıyor. Bu grup, bir yandan kendilerine biçilen stereotiplere ve karşılaştıkları bariyerlere meydan okurken bir yandan da azimle çalışarak dünyayı herkes için daha güzel bir yer haline getirme gayretinde. Hayırsever işler, daha gelişmiş bir sanat ve kültür ve elbette iş yaşantısı bunların parçası. Toplumlar için işleri daha iyi hale getirmek ise yaptıkları işin merkezini oluşturuyor.