İlgi toplumunun afetle imtihanı

Deprem sürecinde iki ayrı medya oluştuğuna parmak basan Coşkun Aral’la afet haberciliğini masaya yatırdık.

İlgi toplumunun afetle imtihanı

“Biz bilgi toplumu değil de biraz ilgi toplumu olduğumuz için başımıza bir afet geldiğinde çok panikliyoruz” diyor Coşkun Aral. Habercilere her zamankinden daha büyük bir sorumluluğun düştüğü afet dönemlerinde, medyanın alması gereken konumu ve aktif vatandaşlığı usta haberciyle tartışmaya açtık.

Afet dönemlerinde kitle iletişim araçlarına düşen görevi tam olarak nasıl tanımlarsınız?

Bir haberci olarak, bugüne kadar ya savaş koşulları ya da doğal afet ortamlarında görev aldım. Bu tür alanlarda ilk önceliğimiz hayatta kalmak. Ardından, o bölgedeki sivil halkın ihtiyaç duyduğu tüm araç gereçleri bir şekilde kamuoyuna iletebilmek. Bu, tabii, zor bir olay. Bugüne kadar farklı afetlere tanık oldum. Örneğin depremi Lice’de, Varto’da yaşamıştım Türkiye’de. O zamanlar, kırsal kesimde kerpiç evlerin art arda yıkıldığı ama ölü sayısının hiçbir zaman bu boyutlara ulaşmadığı kitlesel afetlerde, Kızılay’ımız vardı. Kızılay’ın hem çadır birimleri hem yeme-içme birimleri sabahın erken saatlerinde halka ulaşmıştı. Biz de buna ilişkin haberlerimizi yapmıştık, Kızılay’ın önemini anlatmaya çalışmıştık çünkü sivil toplum örgütleri bu tür afetlerde çok ama çok önemli.

Tabii, Türkiye 1999 depreminden sonra afetlere yönelik yeni bir döneme girdi. Deprem gibi kitlesel ölümlere yol açan, insanların çöken binaların arasından kendi başlarına çıkma imkânı bulamadıkları durumlarda, insanları kurtarmak için arama kurtarma ekiplerinin önemini gördük. Bunu da bize ilk kez AKUT ve bugün kömür işletmelerinde çalışan kardeşlerimiz göstermişti o dönem. Böyle durumlarda yapılması gerekenleri bilen insan sayısı çok az. Neyin nasıl yapılması gerektiği, halkın ilk anda alması gereken önlemler, arama kurtarma çalışmaları… Tüm bunların, bilen insanların verecekleri direktifler doğrultusunda olması gerekir. Basının ise bunlarla ilgili olarak insanları biraz bilgilendirmesi gerekiyor.

Bu bağlamda diğer paydaşlara ne gibi görevler düşüyor?

Biz bilgi toplumu değil de biraz ilgi toplumu olduğumuz için başımıza bir afet geldiğinde çok panikliyoruz. Bir süre sonra da unutuyoruz ve yaşananlar tekrarlanıyor. Yalnızca depremler değil tayfunlar, seller, tsunamiler yani tüm doğal afetler dünyanın farklı ülkelerinde gündeme geliyor ama bilim insanları yaşananlardan ders aldığında tekrar gündeme gelmiyor veya daha az hasarla gündeme geliyor. Özetle STK ve bilim insanlarının bu olaylardan ders alması ve afetlerin topluma tanıtılması lazım. Özellikle bilim kurultayları aracılığıyla gençlere depremin, selin, dere yatağına inşaat yapmanın nelere yol açacağı tıpkı tarih, coğrafya anlatır gibi anlatılmalı çünkü bu bağlamda Türkiye’deki mevcut müfredatımız çok kötü. Fizik kurallarını bilemediğimiz gibi, bu tür afetlerde yapmamız gerekenler konusunda da hiç ama hiç bilgimiz yok.

Ya devletin rolü?

Devleti, siyaseti hep bir kazanç alanı olarak görmek Ortadoğu’nun bahtsızlığıdır. Bu, yalnızca bugünkü iktidarla alakalı bir durum değil. 1992’de Süleyman Demirel cumhurbaşkanıyken bizzat inşaatını üstlendiği, müteahhitliğini yaptığı Erzincan SSK binası yerle bir olmuştu örneğin.

Şu anda ben bunu kamu yatırımlarında çok ama çok görüyorum. Geçtiğimiz yıllarda eşimle birlikte Bitlis’te, deprem sonrasında konakladığımız polisevinin duvarlarında çok kalın duvar kâğıtları olduğunu fark etmiştim. Tam yatağımızın üstünde, bir tükenmez kalemle delik açılmış… Bir baktım arka taraf görünüyor. Yani polisevinin duvarı yıkılmış, çatlak değil direkt yıkılmış ama o duvarı kamu otoritelerine göstermemek için üzerini kalın bir duvar kâğıdıyla kaplamışlar.

Dolayısıyla insanların daha rahat anlaması için bizim bunları belki de teatral anlamda, insanların kafalarında daha çok yer edecek biçimde, bir şekilde anlatmamız lazım. Eğitim yalnızca okullarda değil kültürel alandaki faaliyetlerle de olabilir. Teatral olabilir, karikatür gibi olabilir. Ama Türkiye’de şu an tabii ki bunları ne sinemada ne tiyatroda ne de başka sanat alanlarında gösterme imkânımız var.

6 Şubat depreminin ardından konvansiyonel medyanın konuyu ele alış ve sunuş biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkça söylemek gerekirse iki ayrı medya oluştu yine. Biri gerçeği gördü, diğeriyse birilerinin arzu ettiği biçimde yorumlar yaptı. Sadece dar alanda, birilerine uygun, her şeyin mükemmel olduğunu gösterecek yayınlar yaptı. İşte bunlar, bölünmüşlüğün kötü bir sonucu. O nedenle, doğrusunu söylemek gerekirse bu dönem, medyayı bu bağlamda ele almak için çok da iyi bir dönem değil çünkü medyamız bölünmüş durumda.

Peki 99 depremindeki afet haberciliği ile bugünkü afet haberciliğini karşılaştırdığınızda ortaya çıkan tabloyu nasıl yorumlarsınız; o günden bugüne bu alanda nasıl bir yol aldı medya sizce?

Afet haberciliği konusunda değişmesi gereken çok şey var tabii. O günden bugüne medya nasıl bir yol aldı… Hiçbir şekilde yol almadı

Bugünkü sosyal medya araçlarının sağladığı aktif vatandaşlık rolü ve sıradan vatandaşın bir haberci gibi çalışması sizce konvansiyonel tarafta işleri nasıl bir dönüşüme uğrattı?

Hem olumlu hem olumsuz. Çünkü provokatif, manipülatif haberler de sözkonusu olabilir. Başka yerlerden alınmış görüntüler de gösterilebilir. Depremin yaşandığı yerler çok hassas bölgeler. Bizden olmayan, bize sığınmış yüz binlerce insanın yaşadığı bir coğrafyadan bahsediyorum. Onları incitmemek, onlara asla ayrımcılık yapmayacak bir üslupla konuşmak ve bir şekilde duyarlı davranmak lazım haberlerde.

Bu çerçevede yaşanacak sorunların çözümü için nasıl bir yol izlemeli?

Kontrol ve denetleme gerektiren bir durum ama denetimden kastım bugün Türkiye’deki denetim değil; yani kesmek, kısmak, içeri tıkmak değil. Gerçekten provokatif veya manipülatif bir haber yapana hak ettiği cezayı vermek lazım.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.