MediaCat

Amerika kimi seçecek?

Belki de tarihinde ilk kez siyasi iletişimcilerin bile anlam vermediği bir seçim süreci yaşanıyor ABD’de. Öykü Ajans Başkanı Necati Özkan, 8 Kasım arifesinde ABD’nin siyasi ve toplumsal atmosferini yorumluyor.

Engagement Big Data’ya karşı

Matthew A. McMillan, Buzzmaker Başkanı

Amerika kimi seçecek?Atmosferden başlayalım. ABD seçime hazır görünüyor mu? Bunu hem adaylar hem de seçmenler açısından soruyorum…

Bana sorarsanız uzun süredir herkes hazır, ki seçim kampanyası döneminin geçen yılın başından bu yana devam ettiği düşünülürse bu gayet doğal. Hillary Clinton 2015 baharında, Donald Trump ise aynı yılın yazında adaylığını açıklamıştı. Geçen yılın Ağustos ayında başlayan “primary debate”ler, bu yılın ilk yarısı boyunca devam eden primary’ler ve şimdi de kongreler derken epeyce uzun bir süreç geçildi. Dolayısıyla insanların hazır olduğunu, hatta dürüst olmak gerekirse hazır olmanın da ötesinde, bu işin artık neticelenmesini ve hayatlarına devam etmeyi beklediklerini söyleyebiliriz. Bu ABD’deki seçim sistemiyle alakalı elbette. Burada Avrupa’dakine kıyasla hayli süreğen bir sistem var. Orada 30 veya 60 gün kadar süren “seçim dönemi” ABD’de iki yıla yayılıyor.

Peki, bizzat kampanyaları değerlendirmenizi rica etsek, özellikle de adayların online taraftaki performanslarını. Kim daha iyi bir iş çıkarıyor dersin?

Hillary Clinton bu iş için yıllardır hazırlanıyorsa da kampanya organizasyonuna geçen yılın başlarında start verdi. Kılı kırk yararak bir makine tasarladılar ve bu makinenin onlara sağladığı en büyük katkı veri analizi oldu. Her gün ama her gün devasa örnekleme sahip anketler hazırlıyorlar ve potansiyel çekişmeli seçim bölgelerini ve bu bölgelerdeki çekimser seçmen gruplarını analiz ediyorlar. Seçmenlerde mikro düzeyde yaşanan değişimleri takip edebiliyorlar. Dolayısıyla kamuoyu yoklamalarını pek de ciddiye almıyorlar çünkü her seçmeni, ikna edilebilir olup olmadıkları özelinde değerlendirip kime oy vereceklerine dair çıkarımlarda bulunabiliyorlar. Hangi seçmenlere ulaşmaları gerektiğini net biçimde biliyorlar ve bu yüzden gayet hazır olduklarını söyleyebilirim.

Trump’ın kampanyası ise alışık olduğumuz, geleneksel kampanyalardan ayrışıyor. Donald Trump reality show ve eğlence dünyasından gelen; on yıllardır iş odaklı bir “eğlence” figürü olarak varlığını sürdüren biri. Medyanın ve kişisel markasının gücünü kullanmayı planladı ve haber akışlarında kendisini merkeze alacak anlatılar geliştirerek kendisini “güçlü bir lider” olarak konumlandırdı. Bu çok büyük oranda bir markalama ve konumlandırma hamlesi. Kendilerini Donald Trump’a yakın gören seçmenler arasında yapılan bir anket, bu insanların “güçlü lider” figürlerinden hoşlandıklarını ortaya koyuyor. Donald Trump tarihte sıkça rastladığımız, bugün de aramızda olan güçlü erkek siyasetçi figürünü seçti ve kendisini böyle konumlandırdı.
Kampanyaların dijital ayaklarına gelince, Donald Trump’ın sosyal engagement rakamlarına bakılırsa net biçimde önde olduğunu görebilirsiniz…

Kendisini sevmeyen insanların dahi “negative PR”la ona ister istemez destek oldukları görüşüne katılıyor musun?

Buna belli ölçüde katılırım ancak Donald Trump’ın Facebook sayfasına gider ve yorumları okursanız troll sayısının oldukça düşük olduğunu görürsünüz. Orada 10 milyonun üzerinde, Twitter’da da birkaç milyonluk bir takipçiye sahip. Ancak bu istatistikler dijital kampanyalara dair en önemli veriler değil kesinlikle. Dijital kampanyaların en mühim yanı, adaylar arasında kararsız olan seçmenleri tespit edip onlarla konuşmak ve bu konuda henüz karar vermemiş insanları seçim günü sandıklara gitmeye ikna etmektir.

Hilllary Clinton sosyal medyayı ağırlıklı olarak insanların seçim günü sandık başında olmalarını sağlamak için kullanıyor dolayısıyla onun kampanyasında Donald Trump’ınki gibi devasa rakamlar görmememiz gayet doğal.

Bu konuda değinilmesi gereken bir başka husus Donald Trump’ın dijital kampanyası için harcadığı para. The Hill’de yayınlanan bir makale Trump’ın harcama reytinigi ortaya koyuyor. Dijitalde bağış toplamak için 8 milyon dolar harcayıp 9,5 milyon dolar toplamış durumda ki bu da çok çok yüksek bir harcama reytingi…

2000’de mail, 2008’de sosyal medya, 2012’deyse big data seçimlerde kritik rol oynadı. Bu seçimlerde kilit rol oynayacak olan değer ne olacak dersin?

Bu sorunun yanıtı Trump’ın kazanıp kazanmayacağına göre değişir. Engagement tarafında galip geldiği kesin. 9 Kasım günü cevabı merak edilen konu şu olacak, sosyal medyayı bu şekilde kullanmak ve günün neredeyse her saati televizyonda bir şekilde yer almakla geleneksel seçim kampanyalarına bir alternatif oluşturmak mümkün mü? “Eğlence”yi seçim kampanyasının ana unsuru olarak konumlandırıp kazanmak mümkün olur, “reklamın iyisi kötüsü olmaz” öğretisi kazanırsa bu seçimin hikâyesi de bu olur. Ancak seçmenlerdeki mikro hareketlilikleri görmenize imkân sağlayan big data hâlâ hikâyenin oldukça önemli bir kısmı, onu göz ardı etmemek gerekiyor.

Sence kim kazanır?

Büyük olasılıkla Hillary Clinton galip gelecek ancak bu insanların sandığından ve bence olması gerekenden düşük bir farkla gerçekleşecek. ABD’nin ilerlemesine yönelik asıl sıkıntıysa şu ki Donald Trump özellikle ırk, din ve kültür üzerine daha evvel asla ana akımda olmayan bazı fikirleri oraya sokmayı başardı. Beni asıl düşündüren şey Trump’ın bu seçimi kazanıp kazanmaması değil; 2020’de veya 2024’te kendisinin biraz daha kibar bir versiyonunun bu fikirlerle kazanması olur. Trump bir şekilde İslamiyet gibi, çeşitlilik gibi birçok değere karşı olumsuz fikirler üretti ve üzücü ama gerçek şu ki birilerinin gelip bu fikirler ve bu stille kazanması sadece zaman meselesi…

İlerlemek için sayfa numaralarını kullanabilirsiniz.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.