Yaşadığımız depremler, bir deprem ülkesi olan Türkiye’nin hazırlıksızlığının yanı sıra konvansiyonel ile yeni medya arasındaki farkları da belirginleştirdi.
Kahramanmaraş’ta yaklaşık dokuz saat arayla gerçekleşen iki büyük deprem, 11 ilde yaşanan büyük yıkım ve tüm Türkiye’nin pür dikkat takip ettiği arama kurtarma çalışmaları, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olmasına rağmen hiçbir hazırlığının olmadığını gözler önüne serdi.
GSM operatörlerinin -kritik süre kabul edilen ilk 72 saati de kapsayan- uzun bir süre bağlantı sağlayamadığı, anaakım medya kuruluşlarının kesintisiz fakat ayıklanmış yayınlar gerçekleştirdiği ve AFAD başta olmak üzere kurumların koordinasyonsuzluktan dolayı verimli çalışamadıkları bir süreç yaşandı.
12 milyon vatandaşın doğrudan, nüfusun geri kalanının ise dolaylı olarak etkilendiği afetlerin ardından gerçekleşen sosyal medya kullanımı, sosyal medyanın hayata ne kadar dahil ve iletişimde bazı boşlukları doldurmada ne kadar elzem olduğuna iyi bir örnek oluşturdu. Özellikle de sosyal medyanın bilindik isimleri ve bağımsız gazeteciler sosyal medya kullanımları ile göz doldurdular.
Ulusal televizyon kanalları başta olmak üzere anaakım medya, 6 Şubat saat 04:17’de gerçekleşen ilk depremin hemen ardından felaketi duyurmaya başladı. Fakat toplum, günlerce kesintisiz bir şekilde süren bilgi akışına rağmen bölgenin durumu, enkaz altında kalanların yardım çağrıları, hangi bölgede neye ihtiyaç olduğu ve felakete giden yolun taşlarının nasıl döşendiği konularında bilgi almak için sosyal medyaya dikkat kesildi. Zira sosyal medya, ekrana yansıyandan katbekat daha fazla bilginin aktığı mecraydı. Düzensiz bilgi akışını bir nebze olsun toparlamayı başaran, sahada koordinasyonu destekleyen, -canlı yayınlar başta olmak üzere- başlattıkları kampanyalar ile ihtiyaçların hızlı bir şekilde giderilmesine katkıda bulunanlar ise sosyal medyada tanınan kişiler oldu.
Oğuzhan Uğur’un kurucusu olduğu BaBaLa TV’nin gerçekleştirdiği, sinema, televizyon ve sosyal medya dünyasından pek çok ünlü ismi bir araya getiren deprem bağış yayını sonunda yapılan açıklamaya göre, yayın süresi de dahil olmak üzere 72 saatte 29 milyon TL bağış toplandı. 2 milyon TL’lik tıbbi malzemenin yanı sıra çadır ve jeneratör bağışları, pek çok iş makinesinin ve yardım TIR’ının koordinasyonunun yapıldığı, 240 bin kişiyle iletişime geçildiği bilgileri de açıklamada yer aldı.
Barış Özcan ve Gelecek Bilimde YouTube kanallarının organize ettiği, merkezi ABD’de bulunan Türkiye Earthquake Relief Fund’a destek niteliğinde gerçekleştirilen Deprem Dayanışma YouTube Ortak Yayını’na ise teknoloji ve bilim alanında etkin sayısız içerik üreticisi katıldı. 100 saati aşkın bir süre kesintisiz devam eden yayın sırasında 600 bin dolardan (yaklaşık 11,3 milyon TL) fazla bağış yapıldı.
Öte yandan, 200’den fazla televizyon ve 500’den fazla radyo kanalından canlı olarak yayınlanan Türkiye Tek Yürek Ortak Yayını’nda ise bahsi geçen yayınlardan toplanan miktarın katbekat üzerinde bir meblağ, 115 milyar TL bağışlandı. Yaklaşık 6,5 saat süren yayın, özellikle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ve kamu bankalarının bağışları sebebiyle de hayli tartışıldı ve eleştirildi. Tartışmalı bir diğer husus ise bu yayının hem görece geç hem de markaları bir gösteriş yarışına sokarcasına yapılmasıydı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 30 Ekim 2020 İzmir depreminde evsiz kalan vatandaşlara yardım amaçlı düzenlediği Bir Kira Bir Yuva kampanyasını bu kez Kahramanmaraş depreminde evsiz kalan vatandaşlar için tekrarladı. Halk TV’den yapılan canlı yayınla boş evi olan ev sahiplerinin evsiz kalanlara evlerini açmaları, bu tür bir yardımda bulunamayan vatandaşların da maddi yardımda bulunmaları sağlandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 33 bin 98 aileye destek için 330 milyon TL toplandığını açıkladı.
Konvansiyonel medya kuruluşlarının yayınlarını günlerce depreme ayırmalarına ve bölge ile sıklıkla canlı bağlantılar kurmalarına rağmen, yayın ilkeleri, ideolojik hizalamaları ve çeşitli diğer sebepler dolayısıyla anlık ve yeterli bilgi veremediklerine kanaat getiren vatandaşlar, gündemi bağımsız gazetecilerin ve medya kuruluşlarının yayınlarından ve paylaşımlarından takip etti.
Deprem konulu yayınlarına alışılageldik stüdyo programları ile başlayan Cüneyt Özdemir, afet bölgelerine de gitti. Ham ve kesintisiz akan görüntüler ile televizyon yayıncılığının aksi bir habercilik ortaya koyan Özdemir’in bölgeye dair yorumları, afetzedeler ve arama kurtarma ekipleri ile diyalogları televizyon ekranlarında görülmesi mümkün olmayan farklı bir bakış açısı sundu. Özdemir’in yaptığı YouTube yayınları 1,5 milyondan fazla izlenme elde etti. Bir diğer deneyimli gazeteci Nevşin Mengü ise benzer stüdyo formatı ile izleyicilerinin karşısına çıktı; bölgeden yaptığı yayınlarda ise mikrofonu genellikle afetzedelere doğrultmayı tercih etti. Öte yandan, pek çok içerik üreticisi de güncel durumu aktarmak üzere 11 ilden yayınlar gerçekleştirdi.
Gain ve Medyascope gibi dijital platformlardan izleyicilerine ulaşan bağımsız medya kuruluşları ise gerek stüdyo yayınları gerek canlı bağlantılar gerekse de afet bölgesinden yaptıkları yayınlarla vatandaşlara bölge hakkında bilgi aktardılar.
Depremlerin ardından yaşanan süreç, bazı gerçekleri bir nebze daha belirginleştirdi. Konvansiyonel medya kuruluşlarının içerik üreticiler kadar hızlı hareket edemedikleri, ideolojik, maddi ve idari hizalanmaların ve kaygıların bilginin tüm çıplaklığı ile aktarılmasına ket vurduğu bir kez daha görüldü. Mikrofon uzatılan depremzedelerin sözlerinin kesilmesi, bazı kanalların yitip giden onbinlerce cana rağmen hazırlıksızlığın ve koordinasyonsuzluğun üstünü örtme çabaları gündemi işgal ederken, sahaya inen az sayıda muhabir aktardıkları bilgiler ve mesleği ele alış biçimleri ile toplum tarafından alkışlandı. Hazırlıksızlığı ve yıkımın boyutlarını vurgulamak üzere çekim için kullandıkları projektörlerin kapatıldığı vakit yaşanan karanlığı izleyicilere aktaran Mehmet Akif Ersoy, bu gazetecilerden biriydi.
İçerik üreticilerinin daha hızlı bir şekilde, daha geniş insan ve kurum ağına ulaşabildikleri; sahada olanların bunun üzerine bir de ihbarları bizzat yerinde inceleyebildikleri fakat dijitalde dezenformasyonun daha kolay yayılabilme ihtimali konuşulurken, bir devlet kurumu olan BTK’nın Twitter ve TikTok gibi platformlara erişimi yavaşlatması ve Ekşi Sözlük’e erişim engeli getirmesi arama kurtarma çalışmalarında ve ihtiyaç dağıtımında aksamalara ve dolayısıyla eleştirilere sebep oldu.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.