Tarihin sinir bozucu bir dönemindeyiz: Bilgi ödül olmaktan çıkıp tehdide dönüşmeye başladı. Yazar Joseph McCormack’a göre karşı karşıya olduğumuz bu bilgi uğultusu atacağımız küçük ama kararlı adımlarla büyük ölçüde bastırılabilir.
Dikkatimiz neyi deneyimlediğimizi, deneyimlediklerimiz de hayatımızı nasıl yaşadığımızı belirler. Başka bir deyişle, hayatımız üzerinde kontrol sağlayabilmek için önce dikkatimizi kontrol etmemiz gerekir. Sayısız deneyimin bombardımanı altında kaldığımız, evden –ya da plajdan, kafeden hatta uçaktan– çalışabildiğimiz günümüzde bu her zamankinden daha geçerli.
İçinde yaşadığımız dijital çağda odaklanmak gittikçe zorlaşıyor. Akıllı telefonlar, tabletler, akıllı saatler, sayısız cihaz ve uygulama dikkatimiz için sürekli rekabet hâlinde. Hem iş hayatında hem de özel yaşamımızda sürekli tweet’ler, beğeniler, bahsetmeler ve kesintisiz bir enformasyon akışının bombardımanı altındayız. İnsanların ortalama dikkat sürelerinin kısalmış olması kimseyi şaşırtmamalı.
İşte tüm bu uğultu içinde Joseph McCormack bizi ilk önce şu soruyu sormaya davet ediyor: “Gündelik deneyimimiz her an bilgi tüketmek üzerine kurulu. Sabahtan akşama dek bu yaylım ateşinden bir an bile kurtulmanın imkânı yok. Bunların ne kadarı bizi ilgilendiriyor? Hangisi işimize yarıyor, hangileri zamanımızı ve enerjimizi boşa harcamamıza yol açıyor?”
Ama bu bir sel. O seli durduramayız. En iyi ihtimalle önünden kaçabilir ya da güvenli bir sığınak bulabiliriz. İç huzuru bulacağımız ve tekrar yaşamımızın kontrolünü elimize alacak zihinsel dinginliğe ulaşacağımız o noktaya ulaşmada McCormack bize rehberlik ediyor.
McCormack’a göre karşı karşıya olduğumuz en büyük tehdit, bilgi bombardımanı altındaki beynimizin şalterleri indirmesi. Anlatılanları duymazdan gelmek verimliliği, öğrenme becerisini ve ilişkilerimizi olumsuz etkileyebilir. Dinlediğimiz ve bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yok saydığımız şeyler sorunları daha da büyütebilir.
McCormack özellikle “Uçucu 600” adlı bir kavram üzerinde duruyor. Buna göre, beynimizin bilgi işlem kapasitesi sınırsız değil. Bir dakikada aşağı yukarı 750 sözcük işleyebiliyor. Oysa sıradan bir insan dakikada ortalama yalnızca 150 sözcük okuyabiliyor veya dinleyebiliyor. Yani esas itibarıyla beynimiz her dakika 600 sözcük fazla mesai yapıyor. İşte o kısma “Uçucu 600” adı veriliyor. Bir yandan 600 sözcükle boğuşurken dışarıdan gelen 150 sözcüğe dikkat etmek ve algılamak ise gerçek bir çaba gerektiriyor.
Artan ve tehlikeli boyutlara varan bir hızla bilgi tüketmek beynimizi değiştirip şekillendiriyor. Beynimizin en önemli özelliklerinden biri plastisite. Yani koşullara göre biçimlenebilirlik. Teknolojiyle bağımız, odaklanma ve en önemlisi düzgün düşünme becerimizi etkiliyor. Beynimizin devrelerini yeni baştan kuruyor.
Ama, diyor McCormack, “Profesyonel ve kişisel hayatımızda karşı karşıya olduğumuz gürültünün büyük kısmı, çalıştığımız ve yaşadığımız alanları yeniden yaratacak ve koruyacak küçük adımlar atarak bastırılabilir.”
Bunun ilk adımı “farkındalık yönetimi”nden geçiyor. McCormack bilinçsiz zihnimizi uyandırarak kendindeliğe (son yılların moda kavramlarından “mindfulness”) ulaşmak için gerekli zihinsel disiplini nasıl sağlayabileceğimizin ipuçlarını veriyor bize.
Ona göre, uyanık olmanın en iyi yolu, tıpkı derin bir uykudan uyanmaya çalışırken olduğu gibi, yaşamınızın sıkıcı ya da sönük görünen bazı temel alanlarında farkındalık alarmları kurmaktan geçiyor. Kendimize şu soruları sormayı salık veriyor McCormack: Çevremdeki insanları yeterince iyi tanıyor muyum yoksa ilişkilerim yüzeysel mi? İşini yapan biri olarak mı tanınıyorum yoksa bir işten diğerine atlayan, pek az iş başaran biri olarak mı? Zamanımı önemli şeylere mi yoksa gereksiz şeylere mi harcıyorum? Bu işler ortaya pek az olumlu sonuç çıkardığı hâlde enerjimin tükenmesine mi yol açıyor?
McCormack’a göre ne konuda ve nasıl odaklandığımızı daha iyi anladıkça “dikkatini vermek” sözü de daha fazla anlam kazanmaya başlıyor: “Konsantre olmayı seçtiğimiz şey yönlendirilmiş dikkattir. Zihnimizi bilerek başıboş bırakmamız yönlendirilmemiş dikkattir. Beynimizin verimsiz, sorunlu kullanımı enerjinin boşa harcanması ya da yanlış yönlendirilmiş dikkattir.”
Burada bir sonraki adım neyin önemli neyin önemsiz olduğunu belirleyebilmek. Bu noktada –özellikle teknolojiyle ilgili– anlamsız rutinlerden kurtulmamız gerektiğini belirtiyor yazar. Ayrıca süper doygunluk ve abartılı seçimler çağında, seçeneklerimizin kısa sürede bizi boğacak ve kalıcı şekilde felç edecek hâle gelebileceğinin altını çizerek kısaca şöyle diyor: “Az çoktur.”
McCormack’a göre zihinsel kontrolü ele alma yolunda karşılaştığımız en büyük güçlüklerden biri de kaçırma korkusuyla baş etmek. Beynimizi sürekli meşgul eden “Şu mesaja hemen bakmalıyım; sosyal medya gönderilerini baştan sona defalarca taramalıyım; henüz yeterince seçeneği değerlendirmedim; e-postam sürekli açık olmalı, her an cevap vermem gerekebilir” benzeri birtakım düşüncelerin, korkuların farkında olmaya çağırıyor bizi.
Bu korkuyla mücadele etmek ciddi beceri gerektiriyor. McCormack bu bağlamda ihtiyacımız olan üç şeyin özellikle altını çiziyor: sık sık bir şeyleri kaçırmayı bilinçli olarak tercih etmemizi sağlayan içsel güç ve cesaret, daha fazla yerine daha az şeyi benimseme kararlılığı, bir şeyin cazip ve önemli olduğunu söyleyen içgüdünün muhtemelen anlamsız bir gürültüden ibaret olduğuna dair güven.
McCormack’ın işyerlerini daha iyi odaklanmamızı sağlayacak şekilde tasarlamaktan başkalarını daha iyi dinleme ve anlamanın püf noktalarına, hayır demenin öneminden kendimize her gün sessiz bir alan ve zaman yaratmaya kadar pek çok “aletle” donattığı kitabında, ana vurgu insanlarla iletişim ve empati üzerine.
Zira, diyor McCormack, “Organizasyon becerilerini geliştirmek zaman ve çaba, en önemlisi de empati gerektirir. Sıkıntılı toplantılarda rehin alınan insanların üzerindeki yükü hisseder, öğrencilerin kolayca öğretmene boş gözlerle bakmaya başlayabileceklerini ve hiçbir şey öğrenemeyeceklerini bilir, ailemizin kaynaşıp yalnızlıktan kurtulmasını önemseriz.”
“Mesele insanların odaklanmalarına yardımcı olmaktan ibaret değildir –hayat zordur ve insanların hayatlarını biraz daha kolaylaştırmayı isteriz.”
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.