2023’te Türkiye ekonomisini şekillendirecek pek çok ana unsur var. Türkiye’nin beklediği ve rejim değişikliğinin öngörüldüğü seçim süreci de iş dünyasının nasıl aksiyonlar alması gerektiğine dair kıymetli mesajlar veriyor.
2023 senaryolarını değerlendirirken önce Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yarattığı etkiyi değerlendirmek isterim: Dünyanın pek çok ülkesi Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan olumsuz etkilense de Türkiye başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinin ekonomileri bu olumsuzluğun yarattığı fırsatlardan faydalanıyor. Bir anda Rusya ve Ukrayna’dan Türkiye, Gürcistan, Kazakistan, Polonya gibi ülkelere göç eden sığınmacılar beraberlerinde paralarını ve işlerini getirdiler. Gittikleri ülkelerde daimi ya da geçici olmak üzere yeni bir hayat kurmaya mecbur oldular. Aralık ortasında kısa bir iş gezisi için Gürcistan’daydım. Rus göçmenler vasıtasıyla Gürcistan’a ayda yaklaşık olarak 1 milyar dolar sıcak para gelmeye başlamış. Bu hızla devam ederse, Gürcistan’ın yıllık GSMH’si kadar bir rakam demek bu! Türkiye ekonomisindeki oran bu denli yüksek değil tabii ki. Ama yine de sığınmacı Rus ve Ukraynalıların satın alma kararları gayrimenkulden perakendeye, finans sektöründen turizme kadar piyasayı ve fiyatları etkiliyor.
Savaşın başladığı ilk aylarda uçaklar dolusu Rus iş insanının Türkiye’ye gelip banka hesabı açmaya çalıştıklarını, ev satın aldıklarını ya da kiraladıklarını, sahil kentlerimize yerleşerek oralardaki fiyat dengesini değiştirdiklerini gördük. Bu etki önümüzdeki yıl da devam edecek gibi görünüyor.
Savaş, doğalgaz ve petrol ürünleri lojistiği açısından Türkiye’yi Avrupa ülkeleri olduğu kadar etkilemese de enerji fiyatlarını dört kata kadar yükseltti. Bu da her alanda fiyat dengesi oluşana kadar kaotik bir durum demek.
Pandemi ve Ukrayna Savaşı sonrası Türkiye ekonomisinin makro dengeleri açısından bakıldığında, ülke nüfusunun yüzde 42’den fazlasının asgari ücret koşullarına, yüzde 32’sinin ise daha da zor koşullara mahkûm edildiği bir bozuk düzende yaşadığından bahsedebiliriz. Bugünün hiper enflasyon ortamında ülkedeki her 4 kişiden 3’ünü kapsayan bu büyük kitlenin hayatı çok zor. Çoğu günlük yaşıyor, günlük satın alıyor ve her Allah’ın günü daha uygun fiyatlı ürün bulabilmek için onlarca kuyruğa giriyor; vaktinin büyük bölümünü harcıyor. 2023’te bu büyük nüfusun mecbur bırakıldığı koşullar derinleşerek devam edeceği için, buna göre bir marka yönetimi, üretim planlaması ve fiyatlama yapabilmek gerek. Özellikle büyük ölçekli üretim, satış ve dağıtım ağına sahip markaların ve şirketlerin bu büyük fotoğrafı dikkate alarak iş yapması gerekiyor. Bu durum pazarlama ve iletişimde; marka kampanyaları yerine satış kampanyaları, algı ve itibardan çok fiyat odaklı iletişim yapmak demek. Ama fiyat odaklı iş mekanizmalarını kurmuş olan markalar adına olumlu bir şey söylemek gerekirse, ekonomi daraldıkça bunların hedef kitlesi kendiliğinden büyüdüğü için işleri, ciroları ve kârları büyüyor. Yani her halükârda bu tür işletmeler güvenli alandalar. Özellikle gıda ve perakende gibi temel ihtiyaç malzemeleri üreten ve satan şirketler, son dönemde bu nedenle tüm tahminlerin ötesinde ciro ve kârlara ulaştılar. Bu durum 2023’te de devam edecek gibi görünüyor.
Türkiye nüfusunun yüzde 10’una yakın üst segment grubuna hitap edenlerin de iktidarın makroekonomik kararlarından kaynaklanan avantajları var. Bankalardaki hesapların yüzde 80’inden fazlasına sahip olan bu grup tasarruflarını çoğunlukla yabancı para birimlerine çevirdikleri ve kur korumalı hesaplara yatırdıkları için, tüketim alışkanlıkları değişmeyecek; aksine, daha fazla lüks tüketime yönelecekler.
Özetle toplumun yüzde 75’lik bölümü temel gıda maddelerine ve ucuz temel gıda ürünlerine yönelirken; toplumun mutlu azınlığı kaliteli, pahalı ve lüks marka ürünlere ve hizmetlere yönelecek. Lüks mal ve hizmet sunan markalar için 2023 iyi bir yıl olacak.
Geriye yaklaşık yüzde 25’lik bir kesim kalıyor. Bu kesim için ürün ve hizmet üreten işletmelerin durumu biraz karışık görünüyor. Ekonomi daraldıkça, ki 2023’te daha da daralacak, bu kesim müşteri kaybetmeye devam edecek. Dolayısıyla bu gruba hitap eden işletmelerin yıllık ya da çeyreklik değil, aylık veya haftalık kararlar alması ve uygulaması gerekecek. İletişimde pazar koşullarını dikkate alan, veriye dayalı iletişim kampanyaları yapmaları gerekecek.
Son olarak; 2023 yılının en önemli değişkeni olan seçimlerin muhtemel etkisinden bahsedecek olursak: Önümüzdeki Mayıs ya da Haziran ayında 1946 seçimlerinden sonra ülkemizin en önemli seçimleri yapılacak. Çünkü bu normal bir seçim olmayacak… Siyasi analistlerin ve liderlerin belirttiği üzere bu bir rejim değişikliği süreci olacak. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini henüz kestirmek mümkün değil ama rejim değişikliği demek, birçok dengenin değişmesi demek. Siyasette, idarede, ekonomide ve paylaşımda bir türbülans demek. Dolayısıyla önümüzdeki belirsizlik dönemi, üretim, dağıtım ve satın alma kararlarının kökten etkilenmesi demek.
Seçim yaklaştıkça tüketicilerin dikkate değer bir bölümü harcamalarda frene basacaklar ve seçim sonucunu bekleyecekler. Eğer taraflardan birisinin açık ara kazanacağı netleşirse, bu frene basma durumu kısa sürebilir. Ama ben bu seçimlerin çok başa baş bir seçim olacağını düşünüyorum. O nedenle seçim sonuçlarının netleşeceği güne kadar, hem en alt gelir düzeyine sahip büyük kümenin hem yüzde 25’lik -alt orta tabaka diyebileceğimiz- kümenin satın alma kararlarını erteleyebileceğini düşünüyorum. Sadece en üst gelir düzeyine sahip olan vatandaşların kararlarını çok ertelemeden hayatlarını sürdürmeye devam edebileceklerini düşünüyorum. Çünkü onların seçme özgürlükleri var.
Kennedy’nin dediği gibi “Bütçe dediğiniz şey seçme özgürlüğüdür.” Eğer yeterince paranız varsa seçebilirsiniz. Yüzde 10’a yakın nüfusumuz, mevcut koşullarını korumaya devam edecek ve satın alma kararlarını pek ötelemeyecek.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.