11’incisi Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Brand Week Istanbul’da ilk gün sona erdi. Katılımcılarının karşısına her sahnede dopdolu bir programla çıkan ilk etkinlik gününün ikinci yarısından öne çıkanlar karşınızda.
Prof. Dr. Metin Sitti, öğleden sonra Inspiration Hall’da gerçekleştirdiği “Vücuttaki Fiziksel Akıl: Zekânın Geleceğinde Yeni Bir Paradigma” sunumunda izleyenlere aklın sınırlarına dair farklı bakış açıları sundu.
Akıl olgusunun beyinle sınırlı olmadığının altını çizen Sitti, vücutta ve doğada görülen kendi kendini iyileştirme, tepki verme, üreme gibi özelliklerin fiziksel boyuttaki aklın bir ürünü olduğunu paylaştı. Mevzu bahis aklın hücresel boyutta da var olduğunu belirten Sitti, farklı biyolojik örneklerden bahsetti. Verdiği çok sayıda örnekten belki de en akılda kalanı etobur bitkilerdi. Sitti, üzerlerine konan böcekleri korkutup kaçırmamak için ilk algıladıklarında değil, 20 saniye sonra kapanan bu bitkilerin sergilediği davranışın kimyasal hafızalarından kaynaklandığını söyledi.
Almanya’daki Max Planck Topluluğu’nun Akıllı Sistemler Enstitüsü’nün direktörlüğünü yürüten Sitti ve ekibinin yoğunlaştığı araştırma alanları arasında tıbbi mikro-robotlar, doğadan esinlenen minyatür robotlar ve yeni malzemeler, yumuşak minyatür robotlar, fiziksel akıllılık ve mikro/nano-robotik gibi başlıklar yer alıyor. Sunumunda geliştirdikleri minyatür robotların dışarıdan yönlendirilebildiğini aktaran Sitti, beyin damarları gibi komplike yapılarda dahi kolaylıkla gezinebilen bu robotların tıpta çığır açıcı kullanım alanlarına sahip olabileceğini anlattı.
Türk edebiyatının usta kalemleri Ayfer Tunç, Latife Tekin ve Müge İplikçi, yazmaya başladıkları günden bugüne kadınlık deneyimlerinin değişimini Brand Week Istanbul sahnesinde paylaştı.
Yazmaya başlamasının ardından 40 yıllık süreç içerisinde önemli bir kadınlık bilinci edinildiğini söyleyen Ayfer Tunç, edebiyat dünyasında zamanla kadınların da kendilerini var etmeye başladığını ekledi. Tunç, “Benim genç olduğum zamanlarda kadınların sokakta olması kolay bir şey değildi. Kadınlık bilincinin gücü kadınları sokağa daha kolay çıkarıyor artık. Kadınlar direnmeyi öğrendi. Kadın yazarların artıyor olması, iletişimi ve dayanışması bana geleceğe yönelik umut veriyor” dedi.
Kitabın kendisi için bir özgürleşme aracı olduğunu ve özgürleştikçe daha çok konuşmaya başladığını söyleyen Latife Tekin, “Yoksullar ve ötekileştirilmiş insanlar hakkında yazıyordum. Bu yüzden her zaman sesim, sözüm kısılmak istendi. Mücadele ettim. Bu savaşlar beni bir yazar haline getirdi” dedi. Kadınlar yazdıkça edebiyatın daha da özgürleşeceğini söyleyen Tekin, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Biz yazdıkça erkeklerin oluşturduğu hiyerarşik anlatımlardan uzaklaşıyor yazı. Bildiğimiz anlatım biçimleri de farklılaşıyor, özgürleşiyor.”
Müge İplikçi ise Halide Edip Adıvar’ın Handan romanına dikkat çekti. İyi dil bilen, felsefeden, matematikten, sanattan anlayan Handan’ın öyküsünün tımarhanede sonlandığını söyleyen İplikçi, “Bu kadar donanımlı, zeki, bu kadar yolu açılabilecek olan bu kadını neden tımarhaneye girdi sorusunu hâlâ sormaktayım. Benim cephemden bakıldığında o tımarhaneden kurtulabilmiş değiliz. 2023’e bakıldığında benim farklı olarak gördüğüm tek şey o ki, bazen uğultu bazen çığlık gibi çıkan bazen çıkmayan o ses değişeceğiz diyor. Değişeceğiz fikri bizi bugün sizin karşınızda tutuyor” dedi.
Brand Week Istanbul’da Inspiration Hall salonunun son konuğu, aynı zamanda etkinliğin onur konuğu da olan Uğur Yücel’di. Yücel, Yekta Kopan ile keyifli ve zaman zaman alışılageldik söyleşi formatının dışına taşan bir sohbet gerçekleştirdi. “Sanatçı doğası gereği normal insan değil” diyen Yücel, Eşkıya’yı oyunculuğu bırakma sebebi olarak gördüğünü, Alacakaranlık dizisinde canlandırdığı komiser karakterini ise ayrı bir yere konumlandırdığını paylaştı.
Bir karaktere can vermek konusunda yorumlarını aktaran Yücel, “Tiyatrocu, bir kişilik ve ben o kişiliğe girmek istemiyorum” diyerek “halkı oynamak” isteğiyle konservatuvarı bırakmaya ramak kala Haldun Taner tarafından “Aristophanes oynamazsan, Shakespeare bilmezsen iyi bir kabaretist olamazsın” sözleriyle vazgeçirildiğini, oyunculuktan yönetmenliğe doğru geçiş yaptığı kariyerinde Yazı Tura adlı filmini “Yazılmış ve çekilmiş, hayatta benim yaptığım en iyi iş” sözleriyle nitelediğini aktardı. Oyuncunun yaslanacağı bir yönetmen, bir çalışanın yaslanacağı bir yönetici aradığını fakat bulamadığını, kendi projelerinde bu duruma bir çare üretmeye çabaladığını söyleyen usta oyuncu, bu çabasının nedenini ise “Çaresizliği çok hissettim ben” sözleriyle açıkladı.
Brand Week Istanbul’da günün öğleden sonraki oturumlarından “İyileşmede Dayanışmanın Gücü”nde Healing Hall sahnesinin konuklarından biri de eski futbolcu ve teknik direktör Gökhan Zan’dı. Sözlerine, “Sporcuların birleştirici bir tarafı vardır; bu kimliğimle Hatay’da bir nefes, bir sözcü olmaya çalıştım” diye başlayan Zan, Şubat depremlerini “ortak duygu seli” olarak niteledi.
“Yalnızca sevdiklerimizin değil sevmediklerimizin de kıymetini anladık” diyen Zan, Kimimiz o gün öldük kimimiz de o gün doğduk” şeklinde konuştu. Zan ayrıca bugün Hatay’da hayatın hâlâ yavaş ve yetersizlikler içinde olduğunu, gerçeğin görünenden farklı olduğunu sözlerine ekledi.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.