“Önceliğimiz insan”

Daha mutlu, daha eğlenceli, hep beraber keyif alarak daha fazla iş üretilebilecek bir ofis ve çalışma düzeni… Nisan ayında Groupe SEB genel müdürlüğüne atanan Ege Pekkınran, grubun ajandasındaki birinci gündem maddesini “insan” olarak tanımlıyor.

"Önceliğimiz insan"

Groupe SEB Türkiye’de son 10 yılda genel müdürlük görevine gelen ilk Türk ve kadınsınız. Bu atama grup ve kariyeriniz adına ne ifade ediyor?

Groupe SEB adına en çok fırsat eşitliğini temsil ediyor. Bu kararla Türk ekibine güvenin de tazelendiğini düşünüyorum. Türk genel müdürlerin yönetiminden sonra 10 yıllık bir ekspat yönetimi ve yabancı yöneticilerin ardından yönetimin tekrar bir Türk’e devredilmesi, ekibimize duyulan güvenin ve sorumluluk aktarımının bir göstergesi.

Kendi açımdan bakacak olursam da bir fırsat eşitliği temsiliyeti görüyorum. Bu pozisyon kariyer yolculuğumda bana sunulan gelişim planının bir parçasıydı. İK ve şirketin yol göstericiliği sayesinde ulaşılmış bir tamamlanmışlık duygusu, mutluluk ve aynı zamanda çok fazla sorumluluk ile gelen karışık hisler içerisindeyim.

Groupe SEB, Türkiye’deki 30’uncu yılını kutluyor. Ajandanızda ne gibi projeler var? Neleri değiştirecek, nelere yoğunlaşacaksınız?

Önceliğimiz insan. Çalışan memnuniyeti anketinde şirketimizin aldığı değerleri iyileştirmek istiyoruz. Daha mutlu, daha eğlenceli, hep beraber keyif alarak daha fazla çalışabileceğimiz bir ofis ve aslında iş çalışma düzeni önceliklerimiz içerisinde. Bunun için aldığımız hem global hem lokal bazı aksiyonlar var.

Ne gibi?

Globalde Great Place to Work programının parçasıyız, 2-3 senede bir yeniliyoruz. Sonuçlarını takip ediyoruz. Buna ek olarak şirket içerisinde oluşturduğumuz bir ekibimiz var. Bu konuda uzmanlaşmış şirket dışı bir partnerle birlikte, daha iyiye doğru dönüşüm için çalışıyoruz. Bu uygulamaya Eylül 2022’de başladık. Şirket olarak danışmanımızla bir anket sürecinden geçtik, gruplar halinde seanslara katıldık ve bunun neticesinde belirlediğimiz yol haritaları üst yönetime sunuldu. Düzeltme, iyileştirme gerektiren alanlarda toplam 56 aksiyon sundular. Biz de mart ayında bu aksiyonlar arasından hangilerini yapıp hangilerini yapamayacağımızı nedenleriyle beraber ekiple
paylaştık. 30’un üzerinde aksiyonu hayata geçirebiliyoruz, diğerlerinin bir kısmınıysa önümüzdeki yıl yapmayı hedefliyoruz. Bu aksiyonların sahipliğini ekip tarafında yönetmek için “boost agency” dediğimiz bir oluşumumuz var. Aksiyonların şirket içerisinde
alınıp alınmadığını ve süreçlerin gidişatını görmek için iki ayda bir toplanıyoruz.

Ne zamandır var böyle bir ekip?

Eylül 2022’den beri. 2023’ün ana ajandalarından biri olan insan odaklılık bu “boost agency”yi de kapsıyor. Onlar da fikirlerini söylüyorlar, bir köprü gibi düşünebiliriz bu ekibi. Ekip arkadaşlarımızdan aldıkları istek ve geribildirimleri bizimle paylaşıyorlar. Biz de kararlarımızı gerekçeleriyle birlikte kendileriyle paylaşıyoruz. Ekiple beraber baktığımızda bu yaklaşımın daha yüksek oranda bir sahiplik sağladığını düşünüyoruz. İki ayda bir toplanıyoruz, yönetim kurulu toplantılarına katılıyorlar; aksiyonlarımızı sorguluyorlar. Ardından yeni fikirler getiriyorlar. Dolayısıyla bu devinim halinde bir süreç.

Bir diğer gündem maddemiz ise belirsizlikler içerisinde kârlı ve güvenli bir şekilde iş sürdürmek, hedeflerimizi gerçekleştirmek, nakit akışımızı iyi bir şekilde yönetmek… Yani sürdürülebilir kârlı büyüme.

Türkiye ekonomisi malum. Groupe SEB’in de premium segmentte konumlanan ürünleri var. Bu segmentte bir daralma bekliyor musunuz? Nasıl rekabet edeceksiniz?

Grubumuzda yaklaşık 35 marka var. Türkiye’de ağırlıklı olarak Tefal ve WMF ile gidiyoruz. WMF’i ulaşılabilir premium, Tefal’i ise kalite-fiyat dengesinde ulaşılabilir marka olarak konumlandırıyoruz. İkinci yarıyıl için çok pesimistik bir senaryo öngörmediğimizi belirteyim. Şu doğru; Covid’den sonraki senelerde Türkiye küçük ev aletleri pazarı tam bir patlama yaşadı. Adette yüzde 80’in, euro bazında ciroda yüzde 100’ün üzerinde büyümeler gördük. İkinci yarıyıl, hem ekonomik göstergeler hem de geçen senenin bazından dolayı, bu kadar yüksek gitmeyecek. Öte yandan pazarda kaliteli ürüne ihtiyaç olacağı yönünde bir kurgumuz var. Talep ve tedarik planımızı da buna göre yapıyoruz.

WMF biraz daha premium, ulaşılabilir lüks marka kategorisine girdiği için fiyat hassasiyeti, kalite, marka algısı, tasarım ve işçilik kalitesi öne çıkan unsurlar. Bu nedenle oradaki müşteri kitlesini biraz daha sabit görüyoruz. Talep o kadar yüksek oranlarda devinim
göstermiyor. Tefal tarafındaysa, rekabet ettiğimiz markalara baktığımızda, tüketicilerimizin kampanyalara daha fazla önem gösterdikleri dikkat çekiyor. Bu da Anneler Günü, Black Friday gibi dönemlerde pazarda yoğunlaşma ve yüksek adetli ürün satışlarına yol açıyor. Bu bağlamda biz de kampanyalarla markamızı destekliyor, tedarik planımızı bu yoğun dönemlere cevap verecek şekilde hazırlıyor, ürün tedariğimizi sağlıklı bir şekilde yönetmemizi sağlayacak adımlar atmaya çalışıyoruz.

Tüm ekonomik belirsizliklere rağmen küçük ev aletleri temel bir ihtiyaç ve inovasyona, trendleşmeye müsait. Bu anlamda gelecek dönemler için ne gibi hamleler planlıyorsunuz?

Küçük ev aletleri sektörü ihtiyacın yanı sıra trendlerle, tasarımla ve sosyal medyada popüler ürün kullanımlarıyla da tetiklenen bir sektör. Airfryer, robot, dikey şarjlı süpürgeler, tam otomatik ve filtre kahve makineleri… Örneğin beş sene önce sadece Türk kahvesi makinesi konuşurken şimdi barista seçeneğinden sütü köpürten makinelere çok farklı seçeneklerden bahsediyoruz. Bu durum kategorinin aslında FMCG’ye biraz daha yakın, dinamik bir kategori olduğunu gösteriyor. Markaların hem yeni nesillere hem de değişen trendlere hitap edebilmek için inovasyona, yeni koleksiyonlara yer açmaları lazım.

Groupe SEB inovasyonla kendini geliştiren ve inovatif yönünü hep öne koyan bir grup. İnovasyon dediğimizde tüketim alışkanlıklarını tamamen değiştiren ürünleri düşünsek de gündelik hayatı kolaylaştıran, bir kere deneyimledikten sonra vazgeçemeyeceğiniz özellikler de bu kavramın tanımının birer parçası. Bu bağlamda Groupe SEB, her iki yönde de çalışmalar yapıyor. Temizlik robotları, dikey şarjlı süpürgeler ve airfryer pazarının önümüzdeki yıllarda gelişeceğini öngörüyoruz ve bu alanlara yatırım yapıyoruz. Öte yandan sızdırmayan saklama kapları, kendi kendini bileyleyen bıçaklar veya altı güvenlik testinden geçmiş düdüklü tencereler gibi gündelik hayatı kolaylaştırmaya yönelik inovasyonlar da gündemimizde. Her iki yöne uzanan çalışmalarımız sayesinde daima pazarın nabzını tutan en iyi markalardan olacağımızı düşünüyoruz.

İhtiyaçlar bağlamında kategorinizdeki kuşaklar arası farklılıkları nasıl yorumluyorsunuz?

“Groupe SEB Sahada” diye bir projemiz var. Proje kapsamında, Anneler Günü ve Black Friday döneminde tüm satış noktalarını ziyaret ediyoruz. Ayda bir kere, en az 1-2 günümüzü buna ayırıyoruz. Bu ziyaretlerde gördüğüm şu ki, gerçeklik ile kâğıt üzerinde konuştuklarımız örtüşmüyor. Örneğin hâlâ inanılmaz bir çeyiz piyasası var. Sosyal medyadan da beslenen müthiş bir züccaciye çılgınlığı var. Çok kârlı bir iş ve çok fazla satıyor. Biz renk seçimlerinde genelde arabalardan ilham alırız, kendi marka tasarım dilimiz var. Züccaciye trendleriyse tamamen Türk dizi sektöründen besleniyor. Popüler bir dizinin başrolünün evinde leopar desenli bir eşya varsa örneğin, o ay o eşya çok satıyor.

Türkiye’deki markaların işinin de tam bu noktada zorlaştığını düşünüyorum. Her bir hedef kitlenize genel bir marka mesajı vermeye çalışıyorsunuz ancak bu kolay bir iş değil. Z Kuşağı dediğimiz kesimde Bodrum’da annesinin desteğiyle beş ay tatil yapan insan da var, gerçekten tek amacı para biriktirip en iyi düdüklü tencereyi almak olan da… O nedenle geçişkenliğe inanıyorum. Ancak elbette yadsıyamayacağımız belirli gerçekler var. 25 yaşındaki bir genç ile onun annesinin üründen beklentileri farklı. O yüzden markalar çok geniş bir perspektifte, hem kemik kitlelerini kaybetmeden hem de genç nesle uyacak şeyler yapmak zorundalar. Bu da çok ciddi bir Ar-Ge ve yatırım maliyeti gerektiriyor. Bu nedenle de, her ne kadar çok fazla küçük ev aleti markası olsa da, pazar 3-5 global ve yerli oyuncu arasında dönüyor çünkü nihayetinde bu bir kapital işi ve öncelikle sürdürülebilir olmalı. Bu nedenle sadece robot üretmek ve beş yıl boyunca robot satmak yetmez. Bir sonraki hamleyi düşünmek elzem.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.