Gerçek bir sürdürülebilirlik idealine ulaşmanın yolu, yalnızca doğayı koruma çabasıyla sınırlı kalamaz. Dolayısıyla, insanın doğayla ilişki kurma biçimi değişmedikçe, sürdürülebilirlik de gerçek anlamda sağlanamaz.
Trump, yemin töreninin hemen ardından Amerika’nın Paris İklim Antlaşması’ndan çıkışının kararnamesini imzaladı. Tabii şaşırmadık. Fakat yine de doğayı, insanlığı, medeniyeti böylesine tehdit eden bir felaketin nasıl oluyor da önemsenmediğini, bir kez daha öfke duyarak anlayamadık. Sermayenin çıkarını, kâr maksimizasyonunu, ekonomik büyümeyi, paranın gücünü her şeyden üstün tutan neoliberal ekonomi ve Trump gerçeği bilimin, gezegenin, insanlığın gerçeklerini bir kez daha yok saydı.
Bu gelişmenin sürdürülebilirlik mücadelesine önemli ölçüde zarar vereceği son derece açık. Ama yine de iyi ile kötünün mücadelesi olarak görülmesi gereken, sürdürülebilirlik üzerine düşünmekten, çalışmaktan başka bir yol yok.
Sürdürülebilirlik meselesinde iki ileri bir geri gidilmesinin altında bir zihniyet sorunu yatıyor. Geçmişten bu yana insanın doğanın efendisi olma inancı o kadar güçlü bir şekilde var olmuş ki, izleri kaybolmuyor. Bu inancın temelleri de tektanrılı dinlere kadar uzanıyor. Eski Ahit’ te insan-doğa ilişkisi, insanın doğaya hâkim olduğu anlayışı üzerine inşa edilmiş. “Yeryüzüne egemen olun” (Tekvin 1:28) buyruğu, insanın doğayı kendine hizmet eden bir alan olarak görmesine neden olmuş. Açıkçası, insan, doğayı kendi çıkarı doğrultusunda sahiplenmeyi, sömürmeyi, bozmayı ve yok etmeyi bir sorun olarak görmemiş. Nitekim Trump’ın başını çektiği zihniyetin de sürdürülebilirlik mücadelesini romantik, gereksiz ve insanın egemenlik haklarına karşı bir mücadele olarak görmesi bu yanlış inançtan besleniyor.
Diğer yandan sürdürülebilirlik konusunu önemli bir sorun olarak görenlerin büyük bir çoğunluğu da bu zihniyetin etkisiyle doğayla eşitlikçi bir ilişki kurmak yerine onun koruyucusu, hamisi gibi bir rol üstlenmekte bir yanlışlık görmüyorlar. Bu yaklaşımın neden sorunlu olduğuna Spinoza ve çağdaş Fransız filozofu Michel Serres’in görüşleri üzerinden bakmakta yarar var.
Her iki filozof da insanın doğaya koruyacağı bir nesne olarak bakmaktan vazgeçerek onunla karşılıklı bir varoluş ilişkisi kurması gerektiğini söylüyor. Spinoza’ya göre doğa, insanın hükmedebileceği bir alan değil, onunla bir bütün olarak yaşaması gereken bir varlıktır. Spinoza’nın etik anlayışı da insanın doğayı sahiplenmesini değil, onunla uyum içinde var olması esasına dayanır. Bu açıdan bakıldığında, sürdürülebilirlik, insanın doğayı korumasını değil, aksine insan ve doğanın ortak bir varoluş çabası içinde olduğunu fark etmeyi gerektirir.
Modern felsefenin önemli isimlerinden Michel Serres de bu tek yönlü sömürüye dayalı insan-doğa ilişkisinin temelinde, evrendeki her şeyin insan ve insanın kullanımı için yaratıldığı inancının yattığını söyler. Doğayı “korumak” ya da “kontrol etmek yerine” insanın doğayla ortak bir sözleşme yaparak onunla var olması gerektiğini belirtir. Bunun, sürdürülebilirliğin etik boyutunu güçlendireceğini, insanın doğayla empati kurmasını ve yeni bir dengenin oluşmasını sağlayacağını söyler.
Serres, insanın doğayla kurduğu efendilik ve tahakküm ilişkisinin aynı zamanda insan ilişkilerindeki karşılıklılık ve ilişkiselliği de yok ettiğini düşünür. Gerçekten de insan, doğayla girdiği asalaklık ilişkisi sonucunda ondan her şeyi alıp karşılığında hiçbir şey vermeme ilişkisinden vazgeçmediği takdirde sürdürülebilirlik konusunda bir başarı sağlanamaz.
Bu görüşlerin ışığında, sürdürülebilirliğin, sadece çevreci bir politika olarak ele alınmaktan ziyade, onun felsefi bir varoluş dönüşümü olduğunu ve doğa ile organik bir ilişki üzerine temellendirilmesi gerektiğini söylemeliyiz. Gerçek bir sürdürülebilirlik idealine ulaşmanın yolu, yalnızca doğayı koruma çabasıyla sınırlı kalamaz. Dolayısıyla, insanın doğayla ilişki kurma biçimi değişmedikçe, sürdürülebilirlik de gerçek anlamda sağlanamaz.
Özetle, sürdürülebilirlikte başarı Serres’in ifadesiyle, evrendeki her şeyi kendine mal edilecek bir şey olarak gören “homo terminatör” insandan alçak gönüllü, dinleyen ve varlığa değer veren “homohumilis” insana dönüşmemize bağlı.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.