Sosyalleşme ihtiyacı, statü arayışı, merak ve keşif, duyusal uyarılma-haz veya kontrol ihtiyacı… Bu motivasyonların bugün nasıl ifade edildiğini analiz ederek geleceği daha öngörülebilir yapmak mümkün.
TÜAD Araştırma Zirvesi’nde sevgili Berkant Avcı’nın moderatörlüğünde fiziksele dönüş trendini tartıştık. Pandemi ile birlikte online toplantılar, uzaktan çalışma hayatımıza girdi ve bazı şeylerin o kadar da zor olmadığı, bu yöntemlerin hayatımızı kolaylaştırabileceği ortaya çıktı. Fakat sanırım bu sefer de öbür uca savrulup öğrenmenin, alışverişin, çalışmanın vb. tamamen online olabileceği yanılsamasına kapıldık.
Herhangi bir öğretmen tanıdığınıza pandemi dönemi ve sonrası çocukların gelişimlerine dair görüşlerini sorun, büyük bir bölümü çocukların derslerini geçtiğini ama sosyal olarak pandemideki zamanı kaybettiklerini söyleyecektir: Akademik bilgileri online derslerle aktarabilirsiniz ama sosyal gelişim Zoom ekranından olmuyor. Çoğu öğrencinin duygusal ve sosyal gelişimleri ciddi şekilde sekteye uğradı. Çocukların grup dinamikleri, empati, oyun kurma gibi becerileri zayıfladı. Birçok öğretmen pandemi sonrası sınıflarda “duygusal olarak daha küçük çocuklar”la karşılaştığını belirtiyor. Hatta şakaları bile yaşlarından geride kaldı. Dolayısıyla belirli bir hibritleşme hayatımızı kolaylaştırabilir, tamamen dijital bir “öğrenme” mümkün değil diyebiliriz.
Aynı şekilde alışverişin tamamen online olacağını düşünmek aklıma şunu getiriyor, biz küçükken gelecekte insanların sadece hap içerek besleneceği anlatılırdı. Yemeği kültüründen, hazzından ve sosyalleşmeden ayıran bu abartılı yaklaşım şu anda kulağa ne kadar tuhaf geliyor değil mi? Berkant, Mimeda ekibinden aktardığı verilerle perakende trafiğinin de düzenli olarak arttığını gösterdi.
Online alışveriş dokunma, deneme, sürpriz, keşif gibi duyusal deneyimleri tam olarak karşılayamaz, dolayısıyla mağazalar hem teşhir hem deneyim hem de sosyalleşme alanları olarak, dönüşerek var olmaya devam edecekler.
Son olarak iş hayatına da bir bakalım. Uzaktan çalışma ile özellikle bireysel odak isteyen işler için büyük bir verim artışı oldu. Ancak spontane fikir alışverişleri, öğrenme fırsatları ve aidiyet duygusu ciddi şekilde zayıfladı. Bir şirket kültürü yaratmak, bağlılık örgütlemek gibi alanlarda buralarda sıkıntılar baş gösterdi. Sektörlerin ihtiyaçları da ayrışıyor tabii. Özellikle bizimki gibi birlikte yaratmaya, birlikte öğrenmeye ve kültür inşasına dayanan “sosyal” işlerde sorun daha ciddi oldu. Dolayısıyla ofisi, zorunlu gelinen bir yerden sosyal bir mekâna, bir deneyim ve paylaşım alanına çevirmek yeni dönemde daha mantıklı olacak gibi duruyor. Alex Pentland’ın aktardığı çok etkileyici bir çalışma vardı. Bir çağrı merkezinde insanların birbirleriyle etkileşimlerini kaydeden sosyometrik rozetlerle yaptıkları bu çalışmada farklı takımların aynı anda molaya çıkmasının gruplar arası deneyim aktarımını artıracağını görüyorlar. Düzenleme yapıldıktan sonra, ortak molalarda çalışanlar birbirlerine deneyimlerini informal yoldan aktarıyor ve bu sayede sosyal öğrenme sayesinde verimlilik yüzde 20 oranında artıyor.
Dolayısıyla fiziksel olan yalnızca bir “yer” değil; bir araya gelmek, temas etmek, birlikte üretmek, birbirinden öğrenmek… Yeni teknolojilerle sosyalleşme biçim değiştiriyor ve evriliyor. Herhangi bir eylemin arkasındaki kök motivasyonları doğru deşifre edebilirseniz, bu eylemin internet ve sosyal medya çağında nasıl dönüşeceğini de anlayıp yönetebilirsiniz. Sosyalleşme ihtiyacı, statü arayışı, merak ve keşif, duyusal uyarılma-haz veya kontrol ihtiyacı… Bu motivasyonların bugün nasıl ifade edildiğini analiz ederek geleceği daha öngörülebilir yapmak mümkün. Bunu fark eden ve insani bağları yeniden anlamlandırabilenler, geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyecek.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.