MediaCat

Çağının ötesinde

2001 yılında yola koyulan Yemeksepeti’nin çektiği küreklerin boşa gitmemesinin ardında; kurulan sağlam iş modeli, insan kaynağına olan güven ve kullanıcıyı iyi anlayabilmek yatıyor.

Çağının ötesinde

2015 yılında Alman online yemek siparişi devi Delivery Hero, Yemeksepeti’ni 589 milyon dolara (o günün parasıyla 1 milyar 596 milyon TL) satın alarak online yemek siparişi sektörünün en büyük internet satınalmasını gerçekleştirdi. Bütün manşetlerde yer alan bu haber hem Türkiye internet tarihinin hem de Ortadoğu bölgesinin en büyük internet satınalmasıydı. Yemeksepeti’nin başarısı Türk basınında bir hayli ses getirdi. Yemeksepeti vakası, Harvard Business School gibi dünyanın lider okullarında ve MBA programlarında örnek olarak ele alınmaya başlandı. Peki, Yemeksepeti’nin bu dillere destan başarısının ardında ne yatıyor?

Küçük bir garajdan dünya liderliğine

Yemeksepeti’nin kurucu ortaklarından ve şirketin CEO’su Nevzat Aydın 1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra, İşletme okumak üzere University of San Francisco’ya gider. San Francisco’da bulunduğu süre boyunca Aydın, Silikon Vadisi’nde zaman geçirir ve aklına gelen bir projeyi hayata geçirmek üzere MBA’ini bitirmeden Türkiye’ye döner. Arkadaşları Melih Ödemiş, Gökhan Akan ve Cem Nufusi’ye Türkiye’de bir online yemek siparişi web sitesi kurmaktan bahseder. Dört girişimci birikimlerini birleştirerek 2000’de bir garajda Yemeksepeti’ni kurarlar. Ocak 2001’de Yemeksepeti, bünyesindeki 26 lokantayla kullanıma açılır.

Kurulduğu ilk beş sene boyunca kâr edemeyen şirket, 2006’da yüksek hızlı internet bağlantısının, işyerlerinin yanı sıra evlerde de kullanılmaya başlanmasıyla ilk büyümesini yaşadı.

Tekrar altını çizelim, sene 2001. Türkiye’de toplumun yaklaşık yüzde 4’ünün internet kullandığı, bunu da çoğunlukla işyerlerindeki internet bağlantısı aracılığıyla yaptıkları bir sene. Öyle ki, o sıralarda Yemeksepeti’nden sipariş veren kullanıcılara “Lütfen internet bağlantınızı kapatın ki siparişinizle ilgili bir problem olursa sizi arayabilelim” diye bir uyarının gittiği, lokantaların kendi bilgisayar ve interneti olmadığı için siparişlerin faksla iletildiği bir dönem.

Kurulduğu ilk beş sene boyunca kâr edemeyen şirket, 2006’da yüksek hızlı internet bağlantısının, işyerlerinin yanı sıra evlerde de kullanılmaya başlanmasıyla ilk büyümesini yaşadı. Kurulduğu ilk yılda günde 40 – 45 sipariş alan Yemeksepeti, 2007’ye gelindiğinde günde 10 bin sipariş alacak büyüklüğe erişmişti. 2011 yılında ise internet kullanıcılarının e-ticareti benimsemesiyle beraber Yemeksepeti ikinci büyümesini yaşadı. Yemeksepeti’nin açıkladığı verilere göre, 2011’in son çeyreğinde platform, 6 bini aşkın lokantayı bünyesinde bulunduruyordu ve 1 milyona yakın kullanıcısı vardı.

Bugünkü veriler Yemeksepeti’nin büyük başarısını sayılara döküyor. Şirketin 2017’de açıkladığı verilere göre, şu an Yemeksepeti’nin yaklaşık 8 milyon üyesi bulunuyor. Yemeksepeti, Türkiye’nin 67 şehrinde ve KKTC’de hizmet veriyor. Şirket aynı zamanda Lübnan, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’da da Foodonclick.com adı altında hizmet veriyor. Yakın zamanda Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan pazarlarına da giriş yapan Yemeksepeti’nin hedefi “yemek denince akla gelen ilk marka” olmak. Bu hedef doğrultusunda şirket çeşitli projeler üretiyor. Mesela, 2014’te açılan içerik portalı Yemek.com kullanıcılara yemek tarifleri, mekân önerileri, yemekler hakkında özel bilgiler ve yemekle ilgili çeşitli eğlenceli içerikler sunuyor.

Basit bir yenilik

Yemeksepeti’ni başarılı bir girişim haline getiren pek çok neden var. Bunlardan ilki ve belki de en göze çarpanı, alanındaki ilk girişim olması. İnternetin yaygın kullanılmadığı bir dönemde kurulan Yemeksepeti, Türkiye’nin ilk online yemek sipariş servisiydi ve Türkiye’de internetkullanımının yaygınlaşmasıyla beraber büyüdü.

Yemeksepeti’ni diğer online yemek sipariş hizmetlerinden ayrı kılan en önemli özelliklerden biri şirketin iş modeli.

Yemeksepeti’ni diğer online yemek sipariş hizmetlerinden ayrı kılan, uluslararası devlerin dikkatini çeken, sektöre ciddi bir yenilik kazandıran ve Türkiye’de online yemek siparişinin bir alışkanlık haline gelmesini sağlayan en önemli özelliklerden biri ise şirketin iş modeli. Rakiplerinden farklı olarak Yemeksepeti, kullanım ücretini tüketiciye değil lokantalara yansıtıyor. Yemeksepeti üzerinden verilen siparişler, platform aracılığıyla lokantaya iletiliyor. Lokanta siparişi hazırlayıp tüketiciye teslim ediyor. Tüketici lokantaya ücreti iletiyor. Lokanta da aldığı ücretten Yemeksepeti’ne komisyon veriyor. Rakip platformların aksine, tüketici ek bir sipariş ücreti ödemek zorunda kalmıyor ve siparişinin ödemesini kapıda yapabiliyor.

Bu, basit gözükse de ortaya çıktığı zamanda kullanılmayan bir iş modeliydi. Bu iş modeli, işleme dahil olan üç tarafın da kaygılarını iyi anlıyor ve bu kaygılara basit ve etkili çözümler üretiyor. Bir online platforma kredi kartı bilgilerini vermek istemeyen kullanıcıya kapıda ödeme seçeneği sunuyor. Lokantalardan ise platforma üye olma ücretinden ziyade, gerçekleşen siparişler üzerinden komisyon alarak lokantaları platforma dahil olmaya teşvik ediyor.

Geçtiğimiz aylarda Yemeksepeti, globaldeki rakiplerinin iş modelinin bir benzerini Yemeksepeti Vale adı altında Türk pazarına tanıttı. Yemeksepeti Vale aracılığıyla kullanıcılar normalde paket servisi bulunmayan lokantalardan ek bir servis ücreti karşılığında sipariş verebiliyor.

Lahmacun ve sadakat

Online yemek ısmarlama alanında Türkiye’nin ilk platformu olmanın belirli avantajları var. Yemeksepeti’nin 18 yıllık serüveni boyunca kullanıcılarından topladığı veriler, rakipleri karşısında büyük bir üstünlük elde etmesini sağlıyor. Yemeksepeti, bu verileri iyi değerlendiriyor. Mesela, ortaklık yaptığı markaları onlara en uygun kullanıcılarla buluşturuyor ve kullanıcılara kampanyalar sunuyor. Her sene sonunda “Yediklerimizle” adı altında sene içerisinde topladığı verileri analiz ederek ülke çapındaki trendleri açıklıyor. Türkiye’de yıllardır birinci sırada lahmacunun yer aldığını ekleyelim.

Yemeksepeti, insan kaynaklarına verdiği önemle de diğer şirketlerden ayrışıyor. Yemeksepeti’nin kurucu ortaklarından Melih Ödemiş, bir söyleşide Yemeksepeti’nin başarısını şöyle açıklıyor: “Bizim için başarının sırrı sabır oldu. Fikre inandık ve birbirimizden kopmadık. Şirkete inandık. Hâlâ aynı takımız, şirketi hâlâ biz yönetiyoruz.”

İnsan kaynaklarına olan bu bağlılık sadece yönetim seviyesinde kalmıyor. Nevzat Aydın, şirketin Delivery Hero’ya satışından gelen 27 milyon doları 144 çalışanına dağıtarak hem gönüllerde hem de manşetlerde “Dünyanın En İyi Yöneticisi” unvanına layık görülmüştü. Aydın, bu senenin başında açılan Yemeksepeti Park ile de çalışanlarına verdiği önemi tekrar ortaya koydu. Çalışanların istekleri doğrultusunda şekillendirilen Yemeksepeti Park’ta kafeler, oyun odaları, kütüphane, fotoğraf stüdyosu, salıncaklar, hamaklar, bilardo masası, masa tenisi, spor odası, satranç, PlayStation odası ve uyku odaları gibi alanlar bulunuyor.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.