Madem eşitliklerin oluşmasına yönelik beklentilerimizi artık tamamıyla bir kenara bırakıyoruz, o zaman en mantıklısı olan bitene “Büyüktür > Küçüktür” perspektifiyle bakarak yeni dünyayı anlamaya çalışmak olabilir.
Marka Danışmanı Ahmet Akın normal şartlar altında sektörün bir numaralı gündem maddesi olması beklenen Cannes Lions’ın bu yıl dijitalde gerçekleşen ayağı Lions Live’ı “Büyüktür > Küçüktür” anlayışıyla değerlendiriyor.
Hazırsanız Akın ile birlikte, “Büyüktür > Küçüktür” fenerini pazarlama ve iletişim dünyasının geleceğini tartışmayı ve bulmayı çok sevdiği Cannes Lions’a çeviriyoruz.
Dünya siyasetinin en önemli isimlerinden Vladimir Lenin 20’nci yüzyılın başında “Bazen onyıllar geçer ve hiçbir şey olmaz. Bazen de sadece haftalar geçer ve onlarca yıllık olay olur” diyerek adeta bugünlerde yaşadıklarımızı öngörürken, bizler şu an 100 gün sonrasında bile neler olacağını bilmiyoruz. Büyük sandığımız olaylar gözümüzde küçülürken, küçük gördüğümüz konular ise birden gözümüzde büyümeye başlıyor.
Geldiğimiz noktada henüz tam çözemediğimiz bir virüsün insanlara bulaşırken milliyet ve toplumsal statü ayrımı yapmaması dışında, ayrımcılığın olmadığı bir alan bulabilmemiz artık mümkün değil. Madem eşitliklerin oluşmasına yönelik beklentilerimizi artık tamamıyla bir kenara bırakıyoruz, o zaman en mantıklısı, olan bitene “Büyüktür > Küçüktür” perspektifiyle bakarak yeni dünyayı anlamaya çalışmak olabilir.
“Büyüktür > Küçüktür” fenerini pazarlama ve iletişim dünyasının geleceğini tartışmayı ve bulmayı çok sevdiği bir etkinlik olan Cannes Lions’a çevirebiliriz. Bu sene Cannes’da doğal olarak insanları bir araya getiremeyen organizasyon ekibi, herkese ücretsiz olarak sunduğu Lions Live ile hepimize güzel bir jest yapmasına rağmen, etkinlik ne yazık ki hak ettiği ilgi ve takdire ulaşamadı. Neyse ki “Büyüktür > Küçüktür” aradığı ilhamı Cannes Lions’ın sunduğu içerikte fazlasıyla buldu.
Unilever, P&G gibi büyük kurumların takdir edilmesi gereken öncü hareketlerinin bir sonucu olarak artık herkes varoluş amacı konuşuyor, “purpose” ile yatıyor, “purpose” ile kalkıyor. Her markanın varoluş amacını tanımladığı bir dünyada, kalabalıkların içinden ayrışacak olanlar doğuştan bir amacı olanlar veya özünde taşıdığı varoluş amacını ortaya çıkaranlar olacak; amacını çoktan seçenekle bulanlar değil.
Dünyada iyi niyet kadar güzel bir erdem yoktur diye düşünebiliriz. İyi niyetli kurumları ve insanları severiz ve onlara saygı duyarız. Diğer taraftan bu özelliğe biraz daha yakından baktığımızda birçok iyi niyetli kurum ve insanın aynı zamanda pasif ve ürkek kaldığını görüyoruz. Her alanda değişim ancak bir aktivist hareket gibi ele alındığında gerçek olabilir, iyi niyetimizi bir aktivist gibi hayata geçirebilirsek mucizeler görünür olabilir.
“#BlackLivesMatter hareketinin hızlanması için George Floyd’un son nefesini vermesi şart mıydı?” diye sormamak mümkün değil. Sadece ABD vatandaşlarının değil tüm dünya vatandaşlarının bu durumdan utanç duyması gerekiyor. Diğer taraftan Afrika’dan gelen köleleri taşıyan ilk geminin Amerika kıtasına 1619 yılında geldiğini hatırlarsak, 400 yıldır devam eden ve ABD halkının önemli bir kısmının artık genlerine işlemiş olan bu derin konuyu devletler tek başına çözemeyecek. Cannes Lions’da iyi örneklerini gördüğümüz gibi büyük kurumlar ve markalar liderlik etmeden hiçbir şey değişmeyecek.
Şiddetsiz bir dünyayı hayal edebiliriz ve onun gerçek olması için mücadele edebiliriz. Ne yazık ki şiddetin hiçbir zaman ortadan kaybolmayacağını da kabul etmek durumundayız. Evlere kapandığımız dönemde dışarıda yaşanan şiddet yer değiştirdi ve tamamıyla evlere yoğunlaştı. Evlerin içinde yaşanan şiddeti takip etmenin ve dolayısıyla şiddete yerinde müdahale etmenin daha zor olması durumu iyice karmaşıklaştırıyor ve acil çözüm bekliyor.
Dünya dominant insanların ve baskın liderlerin peşinden giderek geldiği noktadan mutlu değil. Herkes, geleneksel yollardan ilerlemeyen ve farklı yönelimleri olan bireylere doğru kendi durduğu yere göre birer adım atmaya başladı. Onların varlıklarını yok sayanlar bile haklarını tartışmaya başladılar. “Diversity” kavramına içten inananlar ise logolarının ve bayraklarının rengini değiştirecek kadar kucaklayıcı olabiliyorlar.
COVID-19 Çin’den yayılmasına rağmen bu yıl bile Çin ekonomisi küçülmeyecek ve 2021’de çok daha hızlı büyüyecek. Hollywood filmlerinde gördüğümüz gibi, her zorlukla baş etmeyi bilen, her savaştan güçlenerek çıkan, fiziksel olarak da dev cüssesi olan karakterleri andıran bu ülke her şey böyle giderse tüm dünyaya şekil verecek; hepimizin geleceğini Çin belirleyecek.
Jung von Matt’ın kurucu ortaklarından Jean-Remy von Matt’ın hepimize hatırlattığı gibi dünyanın ve markaların ihtiyacı olan momentumu duygular olmadan makineler tek başına sağlayamaz. Yeni dönemde ihtiyacımız olan kavram: Emotional Momentum; Jung von Matt’ın ifade ettiği şekliyle de EMOMENTUM. Momentumun başına o tek bir E harfini getirebilmenin büyük sorumluluğunu ve başarılı olunduğunda da gururunu sadece yaratıcı endüstriler taşıyabilir.
“Eğer o virüs bizim birlikte dans etmemize izin vermiyorsa, o zaman biz de uzaktan dans ederiz” diyen gençler P&G’nin TikTok dünyasının en popüler ismi Charli D’Amelio ile hayata geçirdiği ve 16,9 milyar görüntü alan #distancedance için 3,4 milyon orijinal video üretti.
NYU profesörü Scott Galloway’ın yaptığı bir hesaplamayla, Google’da çalışan iki yıl deneyimli bir insan ile herhangi bir network reklam ajansında çalışan sekiz yıl ve üstü deneyimi olan bir insanın ortalama geliri aynı düzeye geldi. Durum böyleyken reklam dünyasında çalışmayı seçen gençler kendilerine nasıl bir hayal kursunlar? Reklam network’leri yeni yetenekleri kendilerine nasıl çeksinler?
Son olarak da bir yaratıcılık festivalinde yaratıcılık kavramı neredeyse hiç geçmiyorsa, bu kavramı yeniden tanımlamanın zamanı çoktan gelmiştir ve bunun için geç bile kalınmıştır diyebiliriz. Avrupa’nın başarılı bağımsız ajanslarından Serviceplan, Übercreativity tanımını sahiplenerek iyi bir tanımlama yapmış: “Farklı disiplinler, yetenekler, kültürler, teknolojiler ve medya bir araya geldiğinde ve birbiriyle etkileşime geçtiğinde daha üst bir formda oluşan bir inovasyon.” İşte tam da aradığımız şey: İçinde yaratıcılık kelimesi bir kere bile geçmeyen ve o yüzden daha üst katmanda bir tanımlama olan Übercreativity.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.