MediaCat

Bir gün Cannes’da konuşmacı olursanız…

Hem pandemi öncesi son yıl hem de pandemi sonrası ilk yıl festivale katılmış biri olarak size naçizane birkaç tavsiyede bulunmak isterim. Merak etmeyin, yazı bir kişisel gelişim safsatası olmayacak.

Bir gün Cannes’da konuşmacı olursanız…

Cannes Lions şüphesiz sektörün en havalı etkinliklerinden. Cannes Lions sahnesinden sektöre seslenmek, her reklamcının bir gün tatmak isteyeceği bir deneyim olsa gerek… En azından benim için öyle. Gerçi ajansınız ya da müşteriniz festivalin sponsorlarından biri değilse, ne yazık ki olasılık biraz düşük. Ama diyelim ki gerçekten festival organizatörlerinin dikkatini çekecek bir konunuz ya da uzmanlığınız var ve Cannes Lions’ta 30 dakikalık bir konuşma yapacaksınız…

Dilerseniz önce “Ne yapmamalı?” sorusuyla başlayalım.

1. Basın bülteni gibi bir içerik hazırlamayın.

Binlerce euro ve onlarca saat harcayıp festivale gelen katılımcılara karşı bir sorumluluğunuz var. Üstelik o kadar konuşma arasından sizi seçmişler. Sizden ilham almayı beklerlerken o basın bültenini okumak oldu mu şimdi? Ne yazık ki bu yıl, 2019’a göre bu tip oturumların sayısı epey fazlaydı.

2. Kapsayıcılığı lafta bırakmayın.

Festivale kelimenin tam anlamıyla dünyanın her köşesinden iletişimciler geliyor. Bu yüzden herkes için alakalı bir içerik hazırlasanız hiç fena olmaz. Sadece ABD pazarında çalışmış ve çalışacak olan işleriniz evrensel birtakım öğretiler içermiyorsa bunu dünyayla paylaşmasanız mı acaba? Ne yazık ki P&G’nin global CBO’su Marc Pritchard’ın “Creativity as a Force for Growth” oturumu tam olarak böyleydi. Örnekler o kadar “Amerikan”dı ki, Pritchard’ın Old Spice işini neden gösterdiğine, salondaki birçok kişi anlam dahi veremedi.

3. Click-bait yapmayın.

İddiali bir başlık atmanın, salonu doldurmanız için size şüphesiz çok yardımı dokunacak. Peki, içeriğin bu başlığı hak ettiğinden gerçekten emin misiniz? Mesela başlığı pek havalı duran Disney Advertising ve Hyundai’nin “Question Everything” oturumunun “question” ettiği pek bir şey yoktu. Ancak biz, böyle konvansiyonel bir içeriğe neden bu kadar iddalı bir başlık attıklarını pekâlâ “question” edebiliriz.

Peki, dinleyenleri mest edecek, zihinlerinde yeni ufuklar açacak bir konuşma için ne yapmalı?

1. Çalışın.

Evet, ilk tavsiyem bu kadar basit. En dilbaz stand-up’çılar bile gösterilerine çıkmadan önce çalışıyorlar. Siz neden çalışmayasınız?

Hazırlıksız çıkılmış oturumlar hem zor akıyor hem de enerjileri düşük oluyor. Ancak çalışmayı da tabii çok abartmamak lazım. Örneğin DDB ve Molson Coors’un oturumu biraz “teatral”di. Her ne kadar içerik anlamında tatmin edici olsa da konuşmacıların abartılı sunumu, oturumun samimiyetinden çaldı.

İlla bir sunum olmasına da gerek yok. Cevaplarına değil ama moderatör-panelist kimyasına çalışılmış bir oturumun da tadı damakta kalıyor. Mesela VOX’un külyutmaz muhabiri Kara Swisher’ın Netflix’ten Ted Sarandos’u sorularıyla köşeye sıkıştırdığı oturumu soluksuz izledik. Üstelik Swisher’ın zor sorularına rağmen arada en ufak bir gerginlik dahi yoktu. Hatta enerjisi de kahkahası da yüksek bir oturumdu.

2. Samimi olun.

Belki yine beylik bir laf etmiş olacağım ama samimiyet, enerjisi yüksek, etkileyici sunumların ortak noktası. Publicis WW CCO’su Bruno Bertelli sıcak ve gerçekçi anlatımıyla bizleri mest etti.

Dünyanın başka bir yerinde, sizinle aynı mesleği icra edenlerin benzer durumlarla karşılaştıklarını görmek hem anlatılanla hem de anlatanla ânında yakınlık kurmanızı sağlıyor. Bertelli, pandeminin ilk aylarında, kapanan barların kepenklerini açıkhava mecrası olarak değerlendirerek bar sahiplerine arka çıktıkları projeyi tetikleyen şeyin, yine aynı dönemde viral olan, bir grup reklamcılık öğrencisinin “Black Mirror” için hazırladığı açıkhava işi olduğunu söyledi. Hepimiz aynı dönemde, aynı fikirden etkilenip “Biz de böyle bir iş çıkarabilir miyiz?” diye düşünmedik mi?

3. Masaya yeni bir şey koyun.

Bu “yeni bir şey” illa yeni bir teknoloji olmak zorunda değil. En temel konuları bile yeni bir bakış açısıyla ele alıp değerlendirince sizi dinleyenlere epey katkınız oluyor. Mesela Ryan Reynolds’ın oturumunda konuşulanlar reklamcılığın temel değerleriydi. Peki, bir Hollywood ünlüsünün çıkıp bu değerleri değme reklamcıdan daha tutkulu savunması? Bak bu yeni bir şey işte.

Seneye laf salatası az, ilhamı bol bir Cannes Lions haftası geçirmek dileğiyle…

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.