Farklı nesillerin aynı dili konuşup aynı geleneğe tutunmasıyla ilgili bir soru bu. Ve filmlere, dizilere konu olan, akademiye ve araştırmalara taşınan uzun soluklu bir başlık… Türkiye’deki çok sayıda başarılı örneğin kendisini geliştirmesi gereken önemli “misyon” konuları var.
Güç oyunları, aile çatışmaları ve siyasetin merkezinde dünyanın en büyük medya ve eğlence şirketlerinden biri olan Waystar RoyCo’nun ve Roy’ların hikâyesini izlediğimiz HBO yapımı Succession’ın başarısı hâlâ taze. Ve bu denli başarılı yapımların, gerçek hayata ilham olmaması ve dersler vermemesi neredeyse imkânsız. Northeastern Üniversitesi’nde Girişimcilik ve İnovasyon dersleri veren Profesör Kimberly A. Eddleston da böyle düşünmüş olmalı ki “Examining Family Business Through Film” isimli dersinde diziyi ele aldı. 2021 yılında The Atlantic’e röportaj veren Eddleston, diziden çıkarılacak dersler için şöyle cevap veriyordu: “Bizim ‘yerleşik imaj’ adını verdiğimiz bir şey var, aileniz izin vermediği sürece geçmişinizden kaçamazsınız. Aile işinde çalışmazsanız, gelecekte kim olacağınızı, ne giyeceğinizi, ne konuşacağınızı düşünmelisiniz. Aile işi yapıyorsanız, bu tür lüksleriniz yok. İnsanlar 12 yaşınızda yaptığınız kötü bir şeyi hatırlayacak ve bu, sizi tanımlayan şey olacak. Ailenin starı ya da beyni olan kişinin üzerinde ise her zaman baskı olacak. İşe gelecek ve bazı çılgın beklentilerle baş etmek zorunda kalacak. Bilirsiniz, ‘Bizim kız da Harvard’ı onur derecesiyle bitirdi, bütün pisliği de o temizleyecek’ durumudur bu.
“Genelde aile şirketlerine verilecek en iyi tavsiyelerden biri, aileden olmayan yöneticileri içeride tutmalarıdır. Çünkü bu bizi hazırlıklı hale getirir ve en iyisi olmaya zorlar. Kullandığım bir analoji var: Okulda bir sorun yaşarsanız, akşam yemeğe, ortalığı sakinleştirecek bir arkadaşınızı getirirsiniz. Böylece anneniz ve babanız arkadaşınızın yanında size bağıramaz.”
Eddleston’ın referans verdiği başka bir yapım da The Godfather. Filmden ilhamla “Fredo faktörü” adını verdiği durumu şöyle açıklıyor: “Fazlasıyla tabulaşmış bir konu bu. İşlere tamamen ayak bağı olan ve yalnızca soy isminden ötürü orada olan kişiler vardır. Bazen yetersiz bazen normlara aykırıdırlar. Bir sürü farklı Fredo vardır. Yaptığımız araştırma gösteriyor ki aile şirketlerinin 3’te 1’i böyle birine sahip. Herkes verdiği zararları biliyor ancak aileden olduğu için onu koruyorlar.”
Kurgu ailelerden gerçeklere dönecek olursak, dünyanın en sağlam aile şirketlerinin Japonya’dan çıktığı görülüyor. 2020 yılında BBC’de yayımlanan “Why so many of the world’s oldest companies are in Japan” başlıklı makale, dünyanın en uzun soluklu şirketlerinin hayatta kalma sırlarını anlatıyordu. Japon şirketlerinin hızlı kâr maksimizasyonu yerine devamlılığa önem vermesi, işin bir numaralı sırrı olarak paylaşılıyordu. Bahsi geçen şirketlerin bazıları 200 bazıları 1000 yılı aşkın süredir ayakta. Statista’nın 2021 verilerine göre dünyanın en eski beş şirketi Japonlara ait. Tepede ise yaklaşık 1450 yıldır ayakta duran bir inşaat firması var.
Japonların şirket yönetme düsturunda, “Bu yapıyı büyük torunlarıma nasıl aktarırım?” sorusu yer alıyor. Bir ada ülkesi olmak avantaj olarak anılırken, aile şirketine sahip pek çok çocuk için, farklı bir iş hayal etmenin sözkonusu dahi olmadığından söz ediliyor. Geleneğin devamlılığını geleceğin kalbine oturtan bu bakış açısını yorumlayan MIT Profesörü Michael Cusumano, “Japonya’da şirket kapatmak ya da satmak başarısızlık ve utanç olarak görülüyor, dahası bu duygu yüzyıllar öncesine dayanıyor. Bu tür kültürel durumlar, aileleri şirketlerin devamlılığı için cesaretlendiriyor.”
Türkiye’de aile işletmesi olan çok sayıda başarılı lokal ve global şirket var. Geçtiğimiz yıl PwC tarafından Türkiye’de 34 aile şirketiyle görüşme yapılarak gerçekleştirilen Aile Şirketleri Araştırması’nın sonuçları, finansal göstergelerin ve büyüme rakamlarının güçlü olmasına rağmen hedef ve amaçlarda bazı eksiklikler olduğunu ortaya koyuyor. Bunların başında, tıpkı küresel aile şirketlerinde olduğu gibi Türkiye’deki aile şirketlerinin çoğunun sürdürülebilirlik ve çeşitlilik konularına olan ilgisinin zayıflığı geliyor. Yine şirketlerin yalnızca yüzde 29’u, inovasyon ve Ar-Ge’nin yoğun bir şekilde gündemlerinde olduğunu belirtiyor.
Tüm bunların dışında Türkiye’deki aile şirketlerinin karakteristiğine bakıldığında, yüzde 85’lik büyük bir kesimin net bir şirket misyonu olduğu; temel öncelik gruplarının hissedarlar ve müşteriler (ardından çalışanlar geliyor) olduğu; yönetim kurullarının çoğunluğunda ise aile dışından ya da farklı sektörlerden gelen kişilere yer verilmediği görülüyor.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.