MediaCat

Abuklamanın şiirselliği

“Şimdi, gereken dikkati çektiğime göre, hikâyelerimi daha özgürce yazma şansım var” diyor Sıcak Kafa ve Kübra’nın yazarı Afşin Kum. Edebiyat ile beyazperde ve TV arasındaki ilişkiye bakışını kendisinden dinliyoruz.

Kalabalıkların hayatına Sıcak Kafa ile girmiş olsa da Afili Filintalar’dan bu yana edebiyatın içinde Afşin Kum. İkinci kitabı Kübra’nın da görsel-işitsel dünyada yeniden doğmasının ardından şu sıralar öykü kitabı Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru ile okurları yeni bilinmezlere sürükleyen yazar, müzik grubu Kaplumbaz’ın ilk albümüyle de kulakların pasını silmeye hazırlanıyor.

Sıcak Kafa ve Kübra’nın birer Netflix yapımına dönüşmesiyle bilinirliğiniz çok daha geniş kitlelere ulaştı. Yazmayı bir matematiğe oturttuğunuzu biliyorum. Son dönemde gelen bu “şöhret” matematiğinizdeki denklemleri değiştirdi mi? Bilinirlik, beklentilerin artması bağlamında, yaratıcılığı nasıl etkiliyor?

Sıcak Kafa’dan sonra o beklentinin çok yükseldiği hissiyle biraz gerilmiştim açıkçası… Ve Sıcak Kafa orijinal bir fikir üzerine kurulu olduğu için aklıma bir daha bu kadar iyi bir fikrin gelmeyecek olması ihtimalinin beni korkuttuğu bir dönem oldu. Sonra, Kübra’nın fikrini bulunca, o korku geçti.

Şu anda iki yönlü bir durum var benim için… Bir yanda edebi anlamda ve hikâye kalitesi açısından bu iki fikrin altına düşmeme zorunluluğu, diğer yanda ise bilinirlikle beraber gelen serbestlik. Yazarlığa bu tarz öykülerle başlamak daha hızlı ilerlememi, daha kolay dikkat çekmemi sağladı. Şimdi, gereken dikkati çektiğime göre, hikâyelerimi daha özgürce yazma şansım var.

Memleket olarak okuma alışkanlıklarımız ve tüketmekten hoşlandığımız edebiyat formları zaman zaman tartışmaya açılıyor. Şizofrengi, Hayalet Gemi ve Afili Filintalar gibi oluşumlardan bugüne uzanan yolculukta Türkçe edebiyatın dönüşümünü nasıl yorumluyorsunuz?

Burada da hem iyi hem kötü yönde düşünmek mümkün. Afili Filintalar enteresan bir buluşmaydı, önceden birbirine kapalı olan grupları bir araya getirmişti. Ardından popüler edebiyat dergileri diyebileceğimiz dergiler geldi, Afili Filintalar’ın devamı gibi düşünülebilir biraz bu dergiler.

İmza günlerine gittiğimde çoğunluğu gençlerden, üniversite öğrencilerinden oluşan; sınıfsal ve sosyal olarak çok çeşitli bir kitleyle karşılaştım. Daha önce edebiyat dediğimizde belirli bir kesimden bahsederdik, eleştirenler de bu yeni nesil yayınların edebiyatın fazla sulandırılmış hali olduğunu söylüyor. Mevcut edebiyat okuru daha hafif edebiyata yönelmiş olsa bu eleştiriler haklı bulunabilir ama bu yayınların popülerliği aslında hiç edebiyat okuru olmayan o kitlenin bir şekilde, hafifinden de olsa, edebiyatla ilgilenmesini sağlıyor aslında. Dolayısıyla bence ortada itiraz edilecek bir şey yok.

Cem Akaş ile pandemi öncesinde bir araya geldiğimizde son birkaç yılda öyküde canlanma olduğu, daha çok öykü kitabı çıktığı üzerine konuşmuştuk. Evet, öykücülük hep vardı ama kısa hikâyeler uzun anlatılara kıyasla daha çok ilgi çekiyor gibi duruyor. Siz hangisine daha yakınsınız?

Çok kesin bir tercihim yok. Kırk Üçteki Korkunç Traktör Yağmuru’nu hazırlarken yeni öyküler de yazdım, bence kitaptaki en iyi öyküler onlar oldu… Ve öykü yazmanın zevkini ilk kez aldım diyebilirim. Daha önce kısıtlı zamanlarda ve kısıtlı bir alan için yazıyordum. Aklınızda kurduğunuz bir hikâyeyi iki sayfada toparlamak, yaratıcılığı körükleyen bir yanı olmakla birlikte, ayrı bir sınav.

Aslında öykü kitapları okuyucu için biraz daha zorlayıcı. Her öyküde farklı bir dünyaya, yeniden ısınmak gerekiyor. Roman, içine girdiğinizde, sizi alır götürür. Bu nedenle öykü kitaplarının ticari anlamda potansiyeli daha düşük. Öte yandan, özellikle üslup açısından yenilikçi bir şeyler denemek isteyenler için vazgeçilmez bir alan. Adı üstünde “deneme”… Yanılma ihtimali var, evet, ama o yanılmanın maliyeti öyküde daha düşük. Çok iyi bir şey üretme ihtimaliyse yüksek. O yüzden öykücülüğün edebiyatın ilerici, yenilikçi yönünü daha iyi besleyen bir dal olduğunu düşünüyorum. Romanların formu her ne kadar yıllar içinde çok değişmiş ve halen değişiyor olsa da okuyucuyu yakalayıp sonuna kadar götürebilmesi için bazı niteliklere sahip olması lazım. Belli bir sürükleyicilik şart. Öykü ise çok serbest. Dolayısıyla oradan üslup açısından daha devrimci fikirlerin çıkma şansı daha yüksek.

Sıcak Kafa ikinci sezonu göremedi. Geçtiğimiz ay ilk sezonu yayınlanan Kübra ise haziran ayında ikinci sezonuyla geri geliyor. İkisi de iletişimden biçimlenen anlatılara sahip bu iki hikâyenin aynı kaderi paylaşmamasının nedeni nedir sizce?

Bu tamamen yapım süreçleriyle ilgili. Kübra’da iki sezonluk bir anlaşma yapıldı ve iki sezon birlikte çekildi. Dolayısıyla izlenme sayısına göre karar verilmedi.

Sıcak Kafa daha farklı. Dizi, kitaptaki hikâyeden ayrıldı, bir noktadan sonra kitabı takip etmeyi tamamen bıraktı. Sıcak Kafa dizisinde planlanan; o dünyada geçen, geçecek hikâyeleri anlatmaktı. Sonraki sezonları da yazmaya başladılar ama proje iptal olunca o çaba boşa gitti.

Bir eserin beyazperde veya TV’ye uyarlanması sırasında yaşanan “yorum farkı” temelli uzlaşmazlıkları düşündüğümde aklıma hep Stephen King ve Stanley Kubrick’in The Shining açmazı geliyor. Siz King ve Kubrick atışmasında kimden tarafsınız?

O uzlaşmazlık özelinde yorumum yok çünkü kitabı okumadım. Stephen King’in kendi çektiği versiyonu da izlemedim. Bununla birlikte kitaplar değiştirilir, değiştirilebilir… Ama bir vizyon dahilinde, görsel anlamda daha iyi olmak üzere değiştirilir. Eğer kitabı törpülüyorsanız, iyi olan bir şeyleri çıkarıp yerine kötü bir şeyler koyuyorsanız elbette iyi bir uyarlama olmaz.

Yine de genel olarak Stanley Kubrick tarafındayım çünkü iş filme dönüştükten sonra o artık yönetmenin ve senaristin sorumluluğundadır. Eserinizi değiştirmelerine müsaade ettiyseniz, ortaya kötü bir iş çıkarsa sorumluluk onlarındır, yapacak bir şey yok.

Sıcak Kafa’nın hakkının verilebildiğine inanıyor musunuz?

Bence başarılı, iyi. Ben olsam farklı yapacağım bazı şeyler var yine de. Sıcak Kafa’daki abuklama durumunun yarattığı şiirsellik ve mizahı dizinin pek kullanamamış olması benim açımdan en büyük eksiklik. Hatta ilk bölümden sonra neredeyse hiç abuklama duymuyoruz. Abuklamalar hep rabarba gibi arkada oluyor.

Bu tamamen yönetmenin tercihi, abuklamaların üzerine gitmek istemedi ama bence o daha orijinallik katardı. Tabii bu da dikkat isteyen bir şey çünkü komik duruma düşme riski var. Bizde işin mizah kısmı yapımcıları, yönetmenleri biraz ürkütüyor. Ya sulusepken komedi ya da ciddi bir şey olması gerekiyor. Halbuki en güzel eserler ikisinin arasında bir yolda ilerleyenlerden çıkıyor. Bizim sektörümüz henüz o seviyede değil, benim anladığım o. Öyle işler çıkartamıyoruz veya çok özel koşullarda çıkartabiliyoruz. Sektörün içinden gelip, o süreçleri izleyip çok derinlikli bir TV işi çıkması çok kolay değil bu şartlarda.

Bu tür yapımlar genelde mesuliyeti izleyiciye yükleyerek, “izleyici bunu talep ediyor” izahıyla hayat buluyor.

İzleyiciyle ilgili olmadığını kanıtlayan birçok örnek var. Şu ana kadar Netflix’te yapılan en başarılı iş Bir Başkadır. O da normal, geleneksel yöntemlerin çok dışında bir şekilde, tamamen yazar/yönetmenin ısrarıyla o şekilde yapılabilmiş bir iş, dediğim gibi, hem çok komik hem de çok ciddi tonunu koruyabilen bir eser. Bunun için sadece özgür düşünme becerisi gerekiyor, çok da özel bir yeteneğe ihtiyaç yok aslında bence.

Âdettendir, kapanışı yakın dönem projelerinizle yapalım. Ufukta ne gibi planlar var?

Yazmaya başlamamın çok daha öncesinden beri hayatımda olan müzik konusunda bir atılım var. Bir rock grubumuz var, Kaplumbaz. Pandemi sırasında bir araya geldik. Önümüzdeki günlerde albümümüz çıkacak, son rötuşları yapılıyor, adı Zamanlama Manidar.

Bir de üçüncü roman üzerine çalışıyorum. O da aslında Sıcak Kafa ve Kübra’nın izinden giden, çok genel hatlarıyla dilin zihni şekillendirmesi ve teknolojinin dili dönüştürmesi gibi fikirlerden temel alan, çok aydınlık başlayıp karanlığa yürüyen bir hikâye olacak.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.