Yeni tüketici yeni toplumsal değerler

MediaCat Live’ın dördüncü buluşmasında, “Elveda Tüketim: Tüketiciden Sonra Kim Gelecek?” teması altında tüketim ve tüketici kavramlarıyla birlikte genç kuşaklar konu edinildi.

Konferansın ilk paneli Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın moderatörlüğünde Publicis Istanbul Yönetici Kreatif Direktörü Can Faga, Arçelik Türkiye Pazarlama Direktörü Mehmet Tüfekçi ve P&G Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asya Pazarlama Direktörü Onur Yaprak’ın katılımlarıyla “Tüketim kültüründen vatandaşlık kültürüne” başlığı altında gerçekleşti.

“Milenyum işi anlatılar: Başka bir dünya mümkün… mü?” başlıklı ikinci panelin moderatörlüğünü ise Kapital Medya İçerik Direktörü Alev Kaynak üstlenirken panelistler Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı & Universum Ortadoğu Direktörü Evrim Kuran ve Bavul Dergisi Yayın Yönetmeni & Gazeteci Önder Abay’dı.

Konferanstan çıktılar şöyle:

1. Türkiye, pandemi sürecine Avrupa ülkelerine kıyasla daha hızlı adapte oldu. Öyle ki hijyen kurallarına uyma anlamında Avrupa’da en üst seviyede.

2. Sağlık ve hijyenin önemi arttı. Söylemlerde bunu ifade etmek dahi tüketicinin satın alma tutumunu etkiledi. Örneğin, hijyenik ped söylemi ürünün satışlarının artmasını sağladı.

3. İnsanlar ürün almak için mağazalarda vakit harcamıyor. Dolayısıyla pazarlamacıların bir görevi de tüketicinin minimum zamanda maksimum şekilde doğru tercihler yapabilmesini sağlamak oldu. Bu noktada pazarlamacıların temelde yaptıkları, eskiye nazaran ürünü daha büyük paketler halinde sunmak ve bu dönemde en büyük iddia neyse onu iletişimde kullanmak oldu.

4. Ardımızda bıraktığımız olağan durum iklim krizi, çevre kirliliği, gelir uçurumları, göç dalgaları gibi pek de iç açıcı olmayan bir tablo çiziyor. Ancak COVID-19 ile bir iyilik dalgası yayılacak. Markaların topluma sunduğu ürünün faydasından daha fazlasını sunacağı bir döneme doğru yol alıyoruz.

5. Anksiyete yerini korkuyu bıraktı. İnsanlar birlik olma ihtiyacı hissetti. Markaların bu dönemde yaptığı daha fazla sorgulanıyor. Markaların tüketiciyle birlikte o mücadeleye –asıl görevi sayarak- katılması lazım. Tüketicinin aklında en çok yer edenin makarna üreticilerinin “biz bu memleketi makarnaya boğarız” sözü olması da bu güven ihtiyacını net bir şekilde ortaya koyuyor.

6. Bu dönemde markalar iletişimlerine devam etmeli. Zira iyi günde iş yapan bir markanın bu dönemde susması doğru bulunmuyor. Dolayısıyla bu sürecin sonunda Lovemark’ların değişeceğini söylemek mümkün.

7. Şu 5 trendin kalıcı olması bekleniyor: hijyen ve sağlığın önemi, dijital medya tüketimi ve alışveriş, ekonomik ve gelir durumuyla ilgili endişe, endişeye karşı umut ve gülmeye olan ihtiyaç.

8. İhtiyaçlar yeni teknolojiler doğurmaya devam ediyor. Beyaz eşyalarda UV ışınlarıyla sebzeleri daha uzun süre taze tutabilen, yiyecekleri bakterilerden temizleyen gibi tüketicinin hayatına daha çok dokunan teknolojilerin hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütülüyor.

9. Türkiye’nin gençleri gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki gençlere benzemiyor. Hatta Türkiye’deki gençleri tek bir başlık altında toplamak da mümkün değil. Gençlerin pandemiden sonraki en büyük sorunu geleceksizlik. Hayalsiz bir kitleyle karşı karşıyayız. Öyle ki Türkiye’deki gençler, bırakın diğer coğrafyaları Ortadoğulu akranlarından bile daha karamsar. O yüzden markaların yapması gereken en önemli sosyal fayda gençlere umut vermek yönünde olmalı.

10. İnsanlar kendi gerçekliğiyle barıştı. Markaların artık sloganvari reklamcılıktan uzaklaşıp ürünün gerçekliğinin, pozitif çıkarının anlatıldığı reklamlara yönelmesi gerekiyor. İnsanlar artık markaların sosyal sorumluluğunu daha çok inceleyecek. O yüzden orta sınıfa söylenen, sosyolojiden yoksun diller karşılığını bulamayacak. Öncelik sosyolojik gerçeklikleri anlamak olmalı.