Bu yıl “Yeniden düşün. Yeniden yarat. Yeniden inşa et.” temasıyla düzenlenen Brand Week Istanbul’un dün Haliç Kongre Merkezi’nde başlayan ilham maratonu ikinci gününde de dopdolu oturumlarla devam ediyor.
Inspiration Hall, Brand Week Istanbul’un ikinci gününe Bilimkurgu Yazarı, Aktivist ve Gazeteci Cory Doctorow ile merhaba dedi. İnterneti Ele Geçirmek adlı oturuma Facebook, Amazon gibi platformların aracıları ortadan kaldırarak internette nasıl baskın iş biçimi haline geldikleri sorusuyla başlayan Doctorow, yanıtı kendi geliştirdiği Enshittification kavramı üzerinden sundu ve çözüm önerilerinde bulundu.
Enshittification kavramını, platformların önce kullanıcılarına iyi davranması ardından ticari müşterileri için işleri daha iyi hale getirmek üzere kullanıcılarını kötüye kullanması, sonunda tüm kazancı geri almak üzere bu ticari müşterileri de kötüye kullanması ve ölümü şeklindeki döngü olarak tanımlayan Doctorow, platformları kullanıcılar için daha güvenli hale getirmek adına yapılması gerekenin, platformlardaki yanlışları düzeltmek değil kullanıcıların kaçışına izin vermek olduğunu söyledi.
Doctorow’a göre, kullanıcıların kaçışına izin vermek için atılabilecek en iyi adımlar merkezi bir santralin kontrolü altında iletilerin göndericilerle rızası olan kullanıcılar arasında gidip geldiği uçtan uca kesin politika reçetesi ve kullanıcıların istediği zaman herhangi bir kayba uğramadan platform aboneliğinden çıkmasını sağlayan çıkış hakkı.
TwentyFirstCenturyBrand Partneri ve Yazar Sara Tate, danışanlarının aksiliklerle dolu yaşam hikâyelerini taşıdığı Inspiration Hall sahnesinde en zor zamanlarda ve başarısızlığın ardından kendini yeniden inşa etmenin yol haritalarını sundu.
Başarısızlığın bir işi daha iyi hale getirebileceğini ancak başarısızlıkla yeniden inşa arasındaki o zorlu dönemin nasıl atlatıldığını kimsenin konuşmadığını söyleyen Tate, “Belirsizlik sizi kaygılandırabilir ama bu, yeni fırsatların kapılarını aralayabilir. Bu süreçte yaratıcı düşünceyi beyninizde geliştirebilirseniz merak sizi bilginin ötesine taşıyacaktır. Başa gelen olumsuzlukları kabullenip beyninizde bir merak sistemi oluşturabilirseniz başarısızlığı olumlu deneyimlere dönüştürebilirsiniz. Başarıya ulaşmak için gerçekçiliği ve iyimserliği bir araya getirmek önemlidir” dedi.
Inspiration Hall sahnesinin ağırladığı isimlerden biri de “Korku İyidir, Korkmaktan Korkmayın!” isimli sunumuyla Patrick Sweeney oldu. Korkunun anatomisine dair güçlü bir tablo çizen Sweeney üç tür korku olduğunun altını çizdi: fiziksel korku (okyanusta yüzmek, kaya tırmanışı vb.), duygusal korku (şirket kurmak, gerçekleri söylemek vb.) ve içgüdüsel korku (örümcekler, köpek balıklarıyla dalış vb.).
Farklı korkuların aynı anda baş gösterdiği duruma “korku kokteyli” adını veren Sweeney, bu durumdan çıkmak için birkaç yol önerdi. Bunların en basiti şuydu: Vücudunuzda bir korku baş gösterdiğinde, 1’den 4’e kadar sayarken parmak uçlarına dokunmalı ve nefes almalı, tutmalı, sonra aynı şekilde bırakmalıyız. Bu şekilde beyne, korku havasından çıkmak için doğru sinyaller göndermiş oluyoruz.
“En iyi hayalleriniz, korkularınızın hemen ardında” mesajını veren Sweeney sunumunu şu sözlerle bitirdi: “Kendinize şunu sormalısınız; eğer korku duymasaydım neleri başarabilirdim?”
Sweeney’den sonra söz alan isim “Sana Bir Kalp Verdim: Bir Cerrahın Hayalleri, Hedefleri” isimli sunumuyla Kalp Cerrahı ve Yapay Kalp Uzmanı Dr. Dilek Gürsoy oldu.
Sunumunda kalp naklinin tarihine dair bilgiler paylaşan Gürsoy, “Bizim için önemli olan hasta, egomuz değil” dedi. Yapay kalp naklinin bir takım işi olduğunu belirten Gürsoy, “Cerrahlar, mühendisler ve veterinerlerin birlikte çalıştığı bir süreç bu” sözlerini kullandı.
“İnsanları turist olarak uzaya gönderiyoruz ama doğru düzgün bir yapay kalp ortaya çıkaramadık, bu tüm dünyanın problemi. Hâlâ 60’lı yıllarda üretilen pompaları takıyoruz, şaka gibi bir durum” diyen Gürsoy, bugünkü yapay kalpleri “erkekler tarafından erkekler için tasarlanmış” sözleriyle değerlendirerek büyük bir soruna işaret etti.
Healing Hall ikinci günün açılışını Entelektüel Atatürk adlı panelle gerçekleştirdi. Aylin Öney Tan ve Güneri Cıvaoğlu’nun, Mustafa Kemal Atatürk’ün bilmediğimiz pek çok yönünü anlattığı panelden çıkan önemli başlıklar şöyleydi:
Healing Hall’da günün ikinci oturumu “Salgıın Sonrası İyileşmenin Yol Haritası”nda bir araya gelen Gazeteci Umur Talu ile Eczacı Hale Elmas, Elmas’ın moderatörlüğünde ve Talu’nun tarih araştırmalarından hareketle, iyileşme mefhumunu tartıştı.
Pandemide, yaşananların nedenin olduğu tedirginlik ile neden olabileceği iyileşme umudunun bir arada seyreden iki duygu olarak belirdiğini ifade eden Talu, günümüz insanının iyileşme sürecindeki en büyük eksikliğinin, odağını toplumsal değil bireysel iyileşmeye vermesi olduğunu söyledi.
İyileşmeyi kolay kılan koşullardan birinin de iyi insan olmak olduğunu vurgulayan Talu, pandemi döneminde Literatür Yayıncılık etiketiyle raflardaki yerini alan “Senin Adın Corona Olsun: İnsanlığın Salgın Maceraları” isimli kitabındaki hikâyelerden hareketle, İspanyol Gribi’nin küresel anlamda toplumlar üzerinde ve dolayısıyla dünya tarihinde tetiklediği devinimlerden örnekler sunarak salgınların, tarihteki kırılma anlarında oynadığı doğrudan ve dolaylı roller nedeniyle, belgelenmesinin kıymetini vurguladı.
Enerji Ekonomisti ve Derin Teknoloji Girişimcisi Timur Topalgökçeli, Brand Week Istanbul katılımcılarıyla Brands & Trends by Bonus sahnesinde bir araya geldi. Topalgökçeli, değişen ve gelişen dünyada proaktif bir rol alma düşüncesinin Paris’te Uluslararası Enerji Ajansı’nda çalıştığı sırada tanıştığı Onward ekibi sayesinde olduğunu aktardı.
Nörostimülasyon ile önce felçli farelerin ardından da maymunların tekrar yürümelerine olanak sağlayan bir teknoloji ile tanışmasıyla başlayan yolculuğunda ilk olarak fotokatalitik hava kirliliği temizleme, enerji depolama ve hidrojen ile havacılık alanlarına eğildiğini; yüksek teknoloji içeren bu sistemleri hayata geçirmek amacıyla İstanbul’da Hello Tomorrow’u kurduğunu belirtti. “Yarını bekleyenlerden mi yoksa yarını inşa edeceklerden mi olacaksınız?” sorusunu yönelten Topalgökçeli, blokzincirinden CRISPR-CAS9’a yeni nesil teknoloji platformlarının ortaya çıkması, teknoloji giriş maliyetlerinin düşüşü ve özel sermaye artışıyla dünyanın değişime daha açık hale geldiğinin altını çizdi. Topalgökçeli ayrıca, moleküler biyoloji alanında ileri teknoloji ile çalışmalar yapmak amacıyla Viyana’da kurmuş olduğu Abundance Gate adlı şirketin hikâyesini de katılımcılarla paylaştı.
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Barış Karakullukçu moderatörlüğünde Brands & Trends by Bonus sahnesinde katılımcılar ile buluşan Unilever Chief Data Officer’ı Andy Hill, 190 ülkede 400’den fazla marka ile yer alan Unilever’in özellikle son beş yılda bir hayli dijitalleştiğini aktardı. Yaklaşımlarının makine zekâsı ile insan zekâsını birleştirmek yönünde olduğunu belirten Hill, medya harcamasından tedarik zincirinin optimizasyonuna farklı alanlarda 400’den fazla yapay zekâ temelli sistemin kullanılmaya başlandığını söyledi.
Hill, Barış Karakullukçu’nun Unilever’in hızlanan gelişmeler karşısında yetenek havuzunu nasıl oluşturduğu sorusuna yanıt olarak gerçek temel becerilere sahip kişilere önem verdiklerini, örneğin dünyanın dört bir yanında 600 veri bilimcinin ve yapay zekâ uzmanının görev aldığını aktardı. Google ve Microsoft gibi teknoloji devlerinin yanı sıra startup’larla da işbirliğine gittiklerini belirten Hill’in örneği ise doğru yapay zekâ altyapısının doğru bir şekilde kurulduğu konusunda bir güvence hizmeti veren Londra merkezli Holistic.ai oldu. Hill dijitalleşme sürecinde üst yönetimin desteğinin, fırsatların bir dönüşüm projesine entegre edilmesinin, veri heyecanlandırsa da veriyi okuyabilme becerisine sahip insanların, her noktanın ölçümlenmesinin, bahanelerden kaçınmanın ve eski sistemler ile aradaki bağı koparmanın, “gemileri yakma”nın önemine değindi.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.