Kafa açan bir söyleşi

Tirbuşon söyleşi serisinde konuğum Prof. Dr. Serkant Ali Çetin. Bilimle dostluğumuzu pekiştirmemiz gereken günlerde Serkant Hoca’dan alacağımız çok ders var.

Kafa açan bir söyleşi

Winston Churchill savaş yıllarının yaşandığı en zorlu dönemlerde çevresine sık sık “bizi kurtaracak tek şey tirbuşon anlayışı” dermiş.

Daha az asker, daha az tank, daha az uçakla savaşı nasıl kazandılar? Kırılamaz denilen “Enigma” kodunu nasıl kırdılar? Her şeyleri daha az gibi görünse de aslında gizli bir silahları vardı: “Tirbuşon Anlayışı”, yani yaratıcılıkları.

Churchill’in peşinde olduğu gerçekten neydi? Farklı düşünebilen, geleneksel anlayışın dışına çıkabilen, probleme farklı yaklaşan, problemlere bakarken fırsatları görebilen insanlar ve onların bakış açıları…

İşte ben tam da bu yüzden çok sevdim bu anlamdaki “Tirbuşon” kelimesini. Churchill’den ödünç aldım. Ve geçtiğimiz hafta başladığımız YENİ NORMAL söyleşilerine bundan sonra “Tirbuşon Kafa Açıcı Söyleşiler” olarak devam edeceğim.

Beni Tirbuşon’u bulmak konusunda zorlayan ise çok sevgili arkadaşım Uğurcan Ataoğlu oldu. Basit bir çizim istedim. Pelin Özkan Instagram canlı yayınları için. “Bir isme ihtiyacın var” dedi. “Ya ne gerek var. Altı üstü Instagram canlı yayını” dedim ben. “Olmaz bir isme ihtiyacın var” dedi tekrar. Ve kendisine sunduğum birçok alternatifi beğenmedi. Neyse ki sonuçta “Tirbuşon” dediğimde ikna edebildim kendisini. Sonra bana bir logo yaptı. Bayıldım. Ama ne dese beğenirsiniz: “Buna bir animasyon lazım.” Benim reaksiyonum: “Ya ne gerek var? Sonuçta bir canlı yayın yani.” Ama yok. Uğurcan’ı tanıyanlar ne kadar mükemmeliyetçi olduğunu bilir. Sonuçta Baran Baran ile konuşarak animasyonu yaptırdı. Ve başta benim kafamı açtı. O kadar beğendim ki… İkinci haftasında söyleşi projem YENİ NORMAL’i kendim için yeniden markaladım. Hem Uğurcan Ataoğlu hem de Baran Baran‘a çok teşekkür ediyorum.

YENİ NORMAL ne mi olacak? O da devam edecek. Bundan sonra yazı işleri müdürümüz Haluk Kasarcı ile…

Bu hafta “Tirbuşon” kafa açan söyleşilerde değerli bir fizikçiyi ağırlıyorum. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkant Ali Çetin. Serkant Hoca bir parçacık fizikçisi. Bizim ülkemizde o kadar da önemsenmeyen ancak farkında olmasak da aslında hayatımızın içindeki en önemli bilim dalı fizik alanının dünyaca saygın isimlerinden biri Serkant Ali Çetin. Aynı zamanda CERN’de Türkiye adına ATLAS projesinde çalışan bir bilim insanı.

Bu haftaki konuğuma sordum:

  • Corona günlerini neden yaşıyoruz?
  • Doğaya daha saygılı olsaydık, bilimle daha dost olsaydık yine de bunu yaşar mıydık? Ya da bu boyutta yaşar mıydık?
  • Bilimle dost olmamız şart. Ancak neden bilim kurumları da tıpkı din kurumları gibi bilimi insanlara daha iyi anlatmıyor? Bilimsel bazı ikna kriterlerini kullanmıyor?
  • CERN’den hayatımıza giren teknolojiler ve ürünler neler?
  • Markalar neden bilimi daha fazla desteklemeli?
  • Eski hayatımıza geri döndüğümüzde yeni normlarımızda ne tür değişiklikler olacak?

Serkant Hoca son derece karmaşık gibi görünen bilimi öyle sade bir dille anlattı ki… Ben kendi adıma çok dersler çıkardım.

Her birimizin bilimsel düşünmek için bilim insanı olmasına gerek yok. Çoğumuzun işimizi yaparken gösterdiği titizlik, özen, belirlediği doğru stratejiler, hayata geçirdiği yaratıcı uygulamalar zaten bilimsel yaklaşımı benimsediğimizin kanıtı.

Benim en büyük temennim Corona Günleri bitip eski hayatımıza döndüğümüzde daha doğa dostu insanlar olabilmemiz. Bilime ve bilimsel düşünceye daha çok saygı duymamız ve onu benimsememiz.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.