Her şey geçer

Felis Ödülleri’nin 20’nci yıldönümüne ilişkin görüşlerini kaleme alan Tuğbay Bilbay, “Baş döndürücü bir 20 yıldı” diyor. Bilbay, kişisel ve sektörel hafızasından süzülen duyguları ve idealleri paylaşıyor bizler için…

Yeniyi çok önemsemekle birlikte, aslolan bilginin yaşam çarkının değişmeyenlerinde olduğunu anlatır, çevremdekileri de bu değişmeyenler arasındaki ilişkileri kavramaya yönlendirmeye çalışırım. İnsan ve onun temel motivasyonları, zaafları binlerce yıldır değişmemiştir. Bir yaratıcı için en sarsılmaz bilgi hâlâ insan ve onun değişmeyen doğasındadır. Bu doğayı da en iyi hikâyelerden öğreniriz. Akıldışılığa yatkın bir doğadan ve onun ürettiği evrensel bir hikâyeler matriksinden bahsediyorum. Eski Ahit’te “Önce ne olduysa, yine olacak. Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak. Güneşin altında yeni bir şey yok” der Kral Süleyman. İyi bakan göz bunun böyle olduğunu bilir.

Yanılsamalarımız

Benim neslim bu işe girerken bir dünya özlemini tüm dünya ile paylaştığını zannediyordu. Hatta markalara, insanlığa yararlı işler, roller biçmiştik. Bir ara insanlığa katkıda bulunmayan büyük marka yok gibiydi. Aynı nesil ülkemizin de demokratikleşeceğine, her şeyin gitgide ve el ele daha iyiye gideceğine, geleceğimizin bu güzel verimli topraklarda olduğuna inanıyordu. Bugün ne kadar safmışız diyorum. Bugün hikâyenin karanlık tarafındayız. Her yanımız savaş. Bizde adalet, hukuk, ahlak kelimelerinin içi boşaldı. Daha kötüsü anlam arayışından, ülkümüzden vazgeçmiş gibiyiz. O yüzden burada bunu yazma ihtiyacı duydum: Vazgeçemeyiz! Bu rezil karanlık da geçecek. Çünkü her şey geçer.

Yaşamın, insanlığın zamanla ilerlediğine dair yanlış bir kanımız var. Sanki teknoloji değiştiğinde bir şeyler ileri gidiyor gibi bir düşünce. Tarihin sonunda olduğumuzu zannettiren bir düşünce. Bu çok büyük bir yanılsama. Yarın eskiyecek olan yeniye tapmayı bırakıp temel değişmezlere yeniden bakmamızı öneriyorum. Kitapları, müzeleri, arkadaş sohbetlerini, uzun sofraları, insanı yanındakiyle kardeş yapan mücadeleyi, temiz bir geleceği birlikte tasarlamanın heyecanını öneriyorum.

Bakın, Bach’ın her eseri muazzam bir mükemmeliktedir ve zamansızdır. Caravagio’nun, Renoir veya Klimt’in tablolarındaki tanrısal ışığı yalnızca doğanın kendisinde bulabilirsiniz. Milattan önce 4’üncü yüzyılda Atina sokaklarında “Nasıl daha mutlu yaşarız?” sorusuna cevap arayan insanlar, akşam dost sofralarında insan doğasının sınırlarını tartışıyorlardı. Yani, asabımızın sonuna gelmiş olsak da insanlığın sonunda değiliz.

Hayat kalır

Yapay zekâ birçok işimizi yapacak olsa da iyi yaratıcılar için çok daha renkli bir dünya var yarın. Bu 20 yıl bana bunu öğretti: Her şey geçer. Konkurlar, ajanslar, ödüller geçer. Ama hayat kalır. Bana, Manajans’ı dünyanın en iyi ajansları sıralamasına birlikte soktuğumuz arkadaşlarımla anılarım kalır. Ondan öncesinde Grey’de bulduğum önce patron ve sonra hep ağabey dediğim Alper Üner’in güven veren eli kalır. Markom’daki yoldaşlar, canım Engin Kafadar’la ruh ortaklığım, Ergun Gümrah’ın hayat veren sesi, Faruk Baydar’lı müzik ve felsefe dolu geceler, sabahlar kalır. Şanslıydım, bana bu meslek sadece gurur veren başarılı bir kariyer değil kadim dostlarımı, arkadaşlarımı da verdi. Ve benim için arkadaşlık kutsaldır. Tüm arkadaşlarıma müteşekkirim.
Geçenlerde eşimin rahmetli amcası Mehmet Ali Birand’dan bahsettim. Öğrencilerimden biri o kim dedi? Yani, Birand da geçer, kapandığında kimsenin sesini çıkarıp niye diye sormadığı Manajans da geçer. O koltuklar, o acayip teknolojiler de geçer, yenileri gelir. Bir şeylerin geçip gittiği herhangi bir gün, biri uzanıp bir kitap rafına, Sait Faik’in Havada Bulut kitabını alacak eline, rastgele açtığı bir sayfada öykü şöyle başlayacak:

“İstanbul’da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım.”

 

TUĞBAY BİLBAY

ÖĞRETİM GÖREVLİSİ VE DANIŞMAN

İlgili İçerikler

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.