MediaCat

Devrimin ayak sesleri

“Dördüncü sanayi devrimi bize dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek adına büyük fırsatlar sunuyor. Bunu harcamamalıyız” diyor Bernard Marr. Yazarın anlattığı fırsatlar dünyasına, MediaCat Kitapları’ndan çıkan Yarının Teknolojileri İş Başında kitabı üzerinden bakıyoruz.

Devrimin ayak sesleri

Çok heyecan verici zamanlardan geçiyoruz. Hiç bu kadar hızlı ve hayatımızı bu denli değiştiren teknolojik yeniliklerin olduğu bir zamanda yaşamamıştık. Yapay zekâ, blokzinciri, akıllı robotlar, kendi kendine gidebilen arabalar, üç boyutlu baskı, ileri genomik teknolojiler ve diğer inanılmaz teknik mucizelerle bilimkurgu gerçekliğe dönüşüyor.

Bu hızlı gelişmeler ekonomi, finans, üretim, pazarlama ve emek ilişkilerini hatta bireysel ilişkileri kökünden dönüştürüyor. Bernard Marr işte bu kökten dönüşüme “Dördüncü Sanayi Devrimi” adını veriyor. Daha önce buhar, elektrik ve bilgisayarlar sırasıyla ilk üç sanayi devriminin itici gücü olmuştu. Marr da bu mantıkla Yarının Teknolojileri İş Başında başlığını taşıyan kitabında ele aldığı 25 teknolojinin Dördüncü Sanayi Devrimi’ni yönlendireceğini söylüyor. Marr’a göre, önceki devrimlerde olduğu üzere, bu Dördüncü Sanayi Devrimi de işletmeleri değiştirecek, iş modellerini yeniden şekillendirecek ve tüm sektörleri dönüştürecek. Bu teknolojiler işletmeleri yönetme biçimimizden ne iş yaptığımıza kadar toplumsal hayatın birçok alanında değişikliklere neden olacak.

Bu 25 teknolojinin bazıları –örneğin, büyük veri, 5G ve yapay zekâ– daha temel nitelikteyken, bazıları da –kendi kendine gidebilen arabalar, sohbet robotları veya bilgisayar görüsü vb.– bu temel nitelikteki teknolojilerle örtüşüyor veya bu teknolojilerden yararlanıyor.

Yapay zekâ, nesnelerin interneti ve akıllı mekânlar

Bu teknolojilerden en öne çıkan, herkesin diline pelesenk olan tabii ki yapay zekâ (YZ). Yaşamımızın her köşesine girmeye başlayan bilgisayarlaşma ve topyekûn dijitalleşmenin ürettiği muazzam miktarlarda veri sayesinde YZ, son 10 yılda olağanüstü sıçramalar gerçekleştirdi. Özellikle de “sohbet” YZ’leri hepimizin hayatına sızmayı başardı. Marr’a göre, sırf 2020 yılında akıllı hoparlörler YZ teknolojisi sayesinde 100 milyardan fazla sesli komuta cevap vermiş.

Marr ayrıca işletmeler açısından şunun altını çiziyor: Makinelerle etkileşimlerimiz daha akıllı hâle geldikçe, müşteriler her türlü ürün ve hizmetin bir şekilde YZ özelliği içermesini talep edecekler.

Akıllı hoparlörler gibi cihazlar ise YZ ile Nesnelerin İnterneti’nin (Nİ) bir kesişimi. Birbirine bağlı akıllı saatler, akıllı buzdolapları ve akıllı termostatlar gibi türlü türlü cihazdan oluşan Nİ, kısa süre sonra başlıca veri toplayıcısı rolünü üstlenebilir.

Marr’a göre gelecekte birbirine bağlanabilecek her türlü cihaz mutlaka bağlanacak. Bu sadece cihazları ve ürünleri değil, aynı zamanda içinde yaşadığımız ve çalıştığımız mekânları da içerecek. Bu “akıllı mekânlar”, akıllı ve internete bağlı fabrika ve ofislerden komple akıllı kentlere kadar çok çeşitli alanlar olabilecek. Bizi çevreleyen mekânlar etraflarını izleme ve ona göre davranma becerisiyle donanacak.

Güvenin dijitalleşmesi

Bernard Marr kitabında dijital dünyada güven teknolojileri üzerinde de duruyor. Ona göre dijital güven esas itibarıyla kullanıcıların, kurumların işlem ve etkileşimlerin güvenli bir şekilde gerçekleştirilebileceği bir dijital dünya kuracaklarına duyulan güven anlamına geliyor.

Marr blokzinciri ve dağıtık defter teknolojilerinin bu açıdan önemli bir rol oynayarak dijital güven düzeyini yükselteceğine ve etkileşimleri daha güvenilir kılacağına inanıyor. Tabii teknolojinin herkes ve her boyutta kurum için erişilebilir olmasına daha çok var. Marr çoğu işletmenin çözümü, blokzinciri alanındaki öncü yenilikçiler ve girişimcilerle ortaklıklar kurmakta bulabileceğine işaret ediyor.

Öte yandan Bernard Marr bir de uyarıda bulunuyor: “Bu teknolojinin en fazla 1996’daki internet kadar olgunlaşmış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Başka bir deyişle, blokzincirlerin norm hâline gelmesine daha çok var. Bu aşamada blokzincir teknolojisini nasıl kullanmak ve bununla neyi başarmak istediklerine dair net bir planı olmadan acele edenler, sonunda çok fazla zaman ve para kaybedebilir.”

Yoktan var etmek

Kitapta değinilen teknolojilerden en heyecan verici olanlardan biri de üç boyutlu (3B) baskı: Hiç yoktan makine parçaları, silahlar, uçaklar hatta evler üretmek. 3B yazıcılarla bu, teorik olarak mümkün. Tabii, parçaları bastıktan sonra birleştirmeniz şartıyla. Günümüzde 3B baskıda aklınıza gelebilecek her türlü materyal kullanılıyor: plastik, metal, toz, beton, sıvılar hatta çikolata.

Marr bunun imalat sektörünü kökten dönüştürme potansiyeli taşıdığını düşünüyor. Ona göre 3B baskı imalatçılara geleneksel yöntemlerle kolay kolay üretilemeyen şeyleri imal etme, imalat sektörünü daha verimli hâle getirme ve kişilere özel ürünler üretme kabiliyeti verecek. Üstelik bunları israf ve maliyetleri azaltarak yapacak.

Yaşamın koduyla oynamak

Kitapta ele alınan 25 teknoloji trendi içinde hem en tartışmalı hem de en çok potansiyeli olan muhtemelen genomik ve gen düzenleme. Tabii ki gen teknolojisinin sağlık alanında yapabilecekleri olağanüstü. Pek çok ırsi hastalıkta ve kanser tedavisinde umut, gen teknolojisinde yatıyor.

Gen düzenlemenin potansiyelini idrak etmek çok zor. Sıfırdan yeni DNA’lar oluşturulması ve tasarlanmış organizmalar yaratılmasına kadar giden uçsuz bucaksız bir ufku var bu teknolojinin. Marr genetik manipülasyon ve düzenleme söz konusu olduğunda, kitabındaki diğer trendlere nazaran çok daha fazla etik ve yasal endişe bulunduğuna da dikkat çekiyor.

Gen düzenleme, insan tarafından genom üzerinde yapılan değişikliklerin gelecek nesillere aktarılması ve insanlar dahil birçok türün gelecekteki evrimini etkileme olasılığı taşıdığından, bu alanda yapılan çalışmalar büyük ölçüde düzenlemeye tabi. Uzun vadeli sonuçların henüz anlaşılmamış olması sebebiyle gen düzenleme halen Avrupa’nın büyük bir kısmı dahil olmak üzere birçok ülkede yasaklanmış durumda.

Ayrıca, diyor Marr, “Genomik hakkında bildiklerimiz artıkça, kişisel bilgilerin yanlış ellere geçerek olumsuz sonuçlara yol açması tehlikesi de var. Bir bireyin genetik yapısından daha kişisel olabilecek bir veri düşünmek zor. Örneğin, böyle bir bilgi, risk altında olduğu düşünülen kişi veya grupların sağlık sigortasından mahrum bırakılması tehlikesini doğurabilir. Hastalığa karşı son derece dirençli, uzun ve sağlıklı bir yaşam için programlanmış ‘tasarım bebekler’ fakirler için değil de zenginler için erişilebilir hâle gelirse, toplum genetik çizgide ayrışabilir ve eşitsizlik daha da artabilir.”

Devrime sahip çıkmak

Bu yazıda Marr’ın kitabında mercek altına yatırdığı 25 trendden sadece birkaçına yer verebiliyoruz. Ama bu örnekler bile hayatımızın yakın gelecekte ne kadar kökten şekilde altüst olacağına dair bir ipucu veriyor. Burada önemli olan bu teknolojilerin toplumun yararına kullanıldığından emin olmak. Orada da hepimize iş düşüyor.

Marr kitabını şöyle bitiriyor: “Bundan önceki sanayi devrimlerinde olduğu üzere, kazananların yanı sıra kaybedenler de olacak ve geçişi yönetmek bizim sorumluluğumuzda. Bu teknolojilerin hepimiz için daha iyi bir dünya yaratacak şekilde kullanıldığından emin olmak da bizim elimizde. Bu teknolojilerin biz insanlara hizmet ettiğinden, hayatlarımızı daha iyi hâle getirdiğinden ve karşılaştığımız en büyük zorluklardan bazılarını çözmemize yardımcı olduğundan; kısacası, bu güçlü araçları iyi amaçlar uğruna kullandığımızdan emin olmalıyız.”

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.