Brand Week Istanbul’un son günü erkek egemen sanat dallarında önemli başarılara imza atarak alanlarında fark yaratan beş kıymetli kadın sanatçının Yekta Kopan’ın sorularını yanıtladığı Sınır Tanımayan Kadınlar oturumuyla başladı. Inspiration Hall’a canlı bağlanan isimlerden ilki, Disney’in acappella grubu DCappella’nın yardımcı müzik direktörü ve AudioBrew’un lider bestecisi Esin Aydıngöz oldu. Özellikle kendisi için yaptığı üretimlerde konuşmayı tercih etmeyeceği ya da sübjektif bir şekilde dışavurmak istediği konuları seçtiğini ifade eden Aydıngöz, sözsüz iletişimin kıymetine bolca değinirken, izleyenlerle başarı hikâyesini de paylaştı.
Aydıngöz’ün ardından sahne dijital sanatçı Eda Dürüst’e aitti. Çalışmalarında farklı sanat dallarını bir araya getiren ve bağlamlarından kopardığı nesnelerle yeni anlamlar yaratan multidisipliner bir sanatçı olan Dürüst, sanatını icra ederken izlediği yola dair ilham verici bir konuşma yaptı ve bir çalışması üzerinden çalışma disiplinini örneklendirdi.
Sahnedeki isimlerden bir diğeri Cannes, D&AD, Eurobest gibi yarışmalardan ödüllü; Wieden & Kennedy Amsterdam Senior Art Direktörü Zeynep Orbay’dı. Orbay konuşmasında görsellik ve hafıza ilişkisine değindi ve endüstrisinde fark yaratan işlerin ana bileşenlerini şöyle özetledi: iyi görsel, cesur fikir ve yeni hikâye.
Orbay’ın ardından sıra kendisi de bir sporcu olan başarılı Spor Fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu’ndaydı. Olimpiyatlarda kadın spor fotoğrafçıların oranının yüzde 2’yi geçmediğine dikkat çeken Kasapoğlu, sporculuktan geldiği için işini yaparken en yoğun hissettiği duygunun empati olduğunu belirtti ve ekledi: “Deklanşöre bastığım an karşımdaki sporcunun hissettiklerini hissediyorum ve onu her zaman bir süper kahraman gibi göstermeye çalışıyorum.”
Oturumun son ismi ise son dönemde adından sıkça söz ettiren müzisyen ve söz yazarı Zeynep Tanyalçın, namıdiğer Lil Zey oldu. ABD’de pişen, ilhamını İzmir sokaklarından alan ve İstanbul’da rap yapan sanatçı işlemekten keyif aldığı konuların ağırlıklı olarak deneyimleri ve hayal kırıklıkları olduğunu; ötekileştirilenlerin gözünden dünyaya bir pencere açabilmeyi de oldukça önemsediğini ve bunu son parçası Zor ile başardığını ifade etti. Lil Zey; Rap müziğin trap’in yükselişi ve markaların dahiliyetiyle altın çağını yaşadığını ancak eşzamanlı olarak sokağın sesinin dijitalleşmeyle beraber giderek kısıldığına da dikkat çekti.
Sınır Tanımayan Kadınlar’ın ardından Inspiration Hall sahnesi, insanın hem biyolojik hem kültürel evrimini irdelemek üzere City University of New York Biyoloji Profesorlerinden Nathan H. Lents’i ağırladı.
Prof. Dr. Lents, insanlığın bugünkü halini nasıl aldığına dair bilgiler paylaştığı sunumuna “İnsanı eşsiz yapan, gezegeni paylaştığımız diğer canlılardan ayıran nedir?” sorusuna yanıt arayarak başladı. Duygu, akıl, aşk, dil, sosyalleşme, sanat, şiddet gibi unsurlar açısından insanın hayvanlardan sanıldığı kadar ayrışmadığını örneklerle ortaya koyan Prof. Dr. Lents, insanın gezegen üzerinde kurduğu hâkimiyetin kültürel evrimle mümkün olduğunu söyleyerek, biyolojik ve kültürel evrim arasındaki çatışmaları ve farkları, hem gezegeni paylaştığımız diğer canlılar hem de modern insan hayatında yol açtığı sonuçlarıyla birlikte aktardı.
COVID-19’un toplum üzerindeki etkileriyle sürecin duygu durumumuz ve davranışlarımızda yarattığı dalgalanmalar MediaCat Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan ve Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik’in gündemindeydi. Krizde pandemi öncesi, hazırlık normal, uyum, alışma, açılma, tekrar başlama, yeni normal ve pandemi sonrası olarak sekiz temel aşama gözlemlediklerini belirten Gedik, toplumların bu aşamaları farklı zamanlarda ve farklı hissediş biçimleriyle deneyimlediklerini ve ikinci dalgayla beraber ilk aşamalara geri dönüldüğünü ifade etti.
Büyük bir kesimin kendini karantinada ya da karantinaya girmek üzere hissettiğine ve toplumdaki endişe seviyesinin yüzde 70 dolaylarında olduğuna dikkat çeken Gedik, salgının abartıldığını düşünen ve yeterli önlem almayan yüzde 20’lik kesimin ve salgını ciddiye aldığı halde zaman içerisinde bireysel önlemlerini hafifleten yüzde 50’lik kesimin önemli bir risk unsuru oluşturduğuna parmak bastı.
Her 10 kişiden 7’sinin salgının minimum altı ay daha süreceğine dair öngörüsünün ve ekonominin giderek kötüleşeceğine yönelik yaygın inancın toplumda anksiyeteyi tetikleyen etmenler olduğunu belirten Gedik’in değindiği bir diğer konu da bu veriler ışığında tüketici harcamalarının nasıl şekilleneceğiydi. Ipsos’un verileriyle sağlık, giyim/tekstil, gıda/mutfak alışverişleri artarken; alkol, bilgisayar ve konsol oyunları, sinema/tiyatro/etkinlik ve turizm/seyahat harcamalarının azalacağı altı çizilen konulardandı.
Sidar Gedik tarafından paylaşılan veriler arasında belki de en umut vaat edici olanı Pelin Özkan’ın da oturum sonunda vurguladığı gibi toplumda çevre, bilim ve sade yaşam konularında farkındalığın artmış olmasıydı. Bu dönemde yaşanan değişikliklerden bazılarının kalıcı hale gelmesinin kaçınılmaz olduğunu belirten Gedik’in şu sözleri de dikkate değerdi: “Bu bir fırtına. Girdiğimiz gibi çıkmamız mümkün değil.”
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.