Lovemarks algısında yıllar içinde bir dönüşüm olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Hürriyet gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken hatemark‘ların da bir fırsatı olduğu iddiasında. Örneğin, 2014 yılında Hollywood‘un elinden çıkan iki film Sin City 2: A Dame to Kill For ve Maleficent kötü karakterler merkezinde kurgulanan ve bu haliyle seyircilerden büyük ilgi toplayan yapımlar olabilmeyi başardı.
Özkök’ün vurgusunun merkezi elbette geleneksel anlamıyla “kötü” olmak değil; toplumsal uzlaşım alanlarında makbul olmadığı düşünülen kimi değerleri kurumsal olarak sahiplenerek, alışılmışa meydan okuyabilmek. Dünyanın en değerli markalarından Apple‘ın yönetici koltuğunda oturan Tim Cook‘un geçtiğimiz günlerde eşcinsel olduğunu açıklayabilmesi Apple’ın savunduğu farklılık ve cesaret gibi değerlerle uyum içinde bir hamle idi Özkök’e göre. Bu hareket, Apple’ı Steve Jobs referanslı bir şirket olarak tanımlanmaktan çıkararak, Apple’da Tim Cook döneminin başlamasını beraberinde getirdi.
Kendi genel yayın yönetmenliği döneminde Ayşe Arman, Serdar Turgut, Ahmet Hakan gibi birçok köşe yazarını yaratan özgür ortamı yerleştirdiğinden bahseden Ertuğrul Özkök, kurumların alt markalarıyla iktidarlarını paylaşmaları gerektiğinin altını çizdi. Bunun, tüm insanların ve medya mensuplarının kişisel markalarını yaratabilmelerini, sektörde farklılıklarını ön plana çıkarabilmelerini ve yaratıcı bir medya atmosferinin gelişimini beraberinde getireceğini belirten deneyimli gazeteci, öncelik verdiği en önemli markanın Ertuğrul Özkök markası olduğunu ifade ederek sunumunu noktaladı.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.