MediaCat

Bolluğun zorbalığı

Çok fazla seçeneğe sahip olmak ne kazandırır ne kaybettirir? Barry Schwartz çoksatan kitabı Bolluk Paradoksu’nda “Bize sunulan seçeneklerin hepsine birden inatla sarılmamız, bizi kötü kararlar almaya, kaygıya, strese, tatminsizliğe hatta klinik depresyona götürüyor” diyor.

“İnsanların seçim şansı olmayınca, hayat katlanılmaz bir hal alır. Bizim tüketici kültürümüzde olduğu gibi, seçenekler çoğaldıkça bu çeşitliliğin getirdiği özerklik, kontrol ve özgürlük de daha güçlü ve olumlu hale gelir. Fakat seçeneklerin sayısı artmaya devam ettikçe çok fazla seçeneğe sahip olmanın olumsuz yönleri ortaya çıkmaya başlar. Seçenekler iyice arttığında ise olumsuz yönler biz aşırı yüklenene kadar çoğalır. Bu noktada seçim şansı özgürleştirmez, aksine güçsüzleştirir. Zorbaca yönetir bile denebilir.”

Ünlü psikolog ve akademisyen Barry Schwartz’ın çoksatan kitabı Bolluk Paradoksu’nda “bolluğun zorbalığı” böyle tarif ediliyor.

Schwartz’a göre önümüze bazı seçenekler konulmasının iyi olması, daha fazla seçenek sunulmasının daha iyi olacağı anlamına gelmez. Ona göre çok fazla seçeneğe sahip olmanın bir bedeli var. “Toplum olarak özgürlük, özgür irade ve çeşitlilikten büyülenmiş durumdayız ve önümüze çıkan hiçbir opsiyondan vazgeçmek istemiyoruz. Fakat bize sunulan seçeneklerin hepsine birden inatla sarılmamız, bizi kötü kararlar almaya, kaygıya, strese, tatminsizliğe, hatta klinik depresyona götürüyor.”

Alışverişte bolluk

Tipik bir süpermarket 30 binden fazla ürün barındırıyor ki yazara göre bu, aralarından seçim yapmak için çok fazla. Ayrıca, kitapta her yıl raflara 20 bin yeni ürün girdiği ve bunlardan neredeyse hepsinin başarısızlığa mahkûm olduğu da belirtiliyor.

En iyi fiyatı bulmak için kıyaslamalı alışveriş yapmak da sıralanmış seçeneklere başka bir boyut ekliyor. Fiyat, yağ oranı, sodyum ve kalori özelliklerine dikkat ederken bir paket bisküvi almak için günün büyük kısmını harcayabilirsiniz. Ama hiçbirimizin böyle bir vakti yok. “Belki de bu yüzden,” diyor Schwartz, “tüketiciler, dikkatlerini ve dolarlarını çekmek için birbiriyle yarışan ürünlerin yüzde 75’ini fark etmeden, genellikle satın aldıkları, alışık oldukları ürünlere yönelme eğilimindeler”.

Süpermarket ürünlerinin aksine, elektronik mağazalarındaki veya oto galerilerdeki ürünler çok hızlı tüketilmez. Bir hata yaparsak ya seçtiğimiz ürünle yaşamak zorunda kalırız ya da onu geri verip o zorlu seçim yapma sürecine tekrar gireriz. Ayrıca, seçimimizi kolaylaştırmak için alışkanlıklarımıza da güvenemeyiz çünkü normal olarak iki haftada bir bilgisayar veya otomobil satın almayız. Bu bedeller göz önüne alındığında buradaki seçimlerimizin, süpermarkettekine göre çok daha ciddi sonuçları vardır.

Karar vermek kolay değil

Schwartz’a göre iyi seçim yapmak zordur ve çoğu kararın birçok farklı boyutu vardır. Çoğu iyi seçim ise bazı belli adımları izler.

Bu adımları şöyle sıralıyor yazar: amaç veya amaçları belirlemek, her bir amacın önemini tartmak, opsiyonları sıralamak, her bir opsiyonun amaçlara uygunluğunu tartmak, aralarından en iyi opsiyonu seçmek ve son olarak da seçimimizin sonuçlarını; amaçlarımızı, onlara atfettiğimiz önemi ve gelecekteki opsiyonları değerlendiriş biçimimizi modifiye etmekte kullanmak.

Fırsat maliyeti

Schwartz’a göre çok fazla seçenek olmasının olumsuz taraflarından biri her yeni seçeneğin vazgeçilmesi gerekenler listesine yeni bir madde eklemesidir. Zira fedakârlıkların psikolojik sonuçları vardır. Bir şeyi elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme gerekliliği, karşı karşıya kaldığımız kararlarla ilgili hislerimizi değiştirir. Daha önemlisi, verdiğimiz nihai kararlardan duyduğumuz tatminin seviyesini etkiler.

“Birden fazla alternatifin olması, var olmayan alternatifleri hayal etmemizi kolaylaştırıyor. Hayal güçlerimizi bu yönde çalıştırmaya devam ettikçe, yaptığımız nihai seçimlerden duyduğumuz tatmin çok daha az olacak. Bu yüzden, bir kez daha, önümüzde çok fazla seçenek olması aslında bize kendimizi kötü hissettirmekten başka işe yaramıyor” diyor Schwartz.

Hayal kırıklığının çaresi

Yazara göre zevkin konfora dönüşmesi hayal kırıcıdır ve tükettiğimiz şeyler araba, ev, şık kıyafetler, mücevher ve bilgisayar gibi “dayanıklı” tüketim maddeleriyse, hayal kırıklığı özellikle şiddetli olur. Ve bir toplumun refah seviyesi arttıkça, tüketim giderek pahalı dayanıklı tüketim maddelerine kayar. Bunun sonucunda da tüketimle ilgili hayal kırıklığı artar.

Yazara göre sıkıntının kaynağını yumuşatmak hatta ortadan kaldırmak için atılabilecek birtakım adımlar var ama bunlar kolay değil. Her biri uygulama, disiplin ve yeni bir zihniyet gerektiriyor. Schwartz burada atılacak adımları şöyle sıralıyor: Seçimin zamanını belirleyin, seçici olun, en iyiyi aramaktan vazgeçin, fırsat maliyetlerinin maliyetini düşünün, dönüşü olmayan kararlar alın, minnettarlık hissinizi geliştirin, pişmanlıkları hafifletmeyi öğrenin, her şeye adapte olacağınızı bilin, beklentilerinizi dizginleyin, sosyal kıyaslamalardan kaçının ve son olarak da kendinize sınırlar çekin ve onları sevin.

Schwartz kitabı bir modernite eleştirisiyle bitiriyor: “Modernitenin ‘başarısı’ hem acı hem tatlı… Nereye baksak bunun en önemli sebebi olarak karşımıza seçenek bolluğu çıkıyor. Çok fazla seçeneğe sahip olmak, özellikle pişmanlık, statü endişesi, adaptasyon, sosyal kıyaslama ve belki de en önemlisi, her şeyin en iyisine sahip olma arzusuyla; yani en iyiyi arama durumuyla birleştiğinde psikolojik sıkıntıya yol açıyor.”

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.