Konda’nın Evony ile birlikte hazırladığı “Değişen Hayat; Pandemi ve Türkiye 2020-2022” raporuna göre, toplumun çoğunluğu pandemi tehlikesinin geçtiğini düşünmüyor.
Konda Araştırma & Danışmanlık Şirketi’nin Evony ile birlikte hazırladığı “Değişen Hayat; Pandemi ve Türkiye 2020-2022” raporu açıklandı. Hayat Kişisel Sağlık Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Gülhan Eğilmez, Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi, Sosyolog Prof. Dr. Veysel Bozkurt’un katıldığı basın toplantısında paylaşılan rapora göre, toplumun pandemiyle ilgili tehlike algısı sürüyor.
Türkiye’de ilk vakanın açıklandığı Mart 2020’den bu yana pandemi sürecinin nasıl yaşandığına dair sayısal veriler bulunduran raporda aşı istatistiklerinden toplumun ruh haline kadar pek çok konuda araştırmalar yer alıyor. Raporun en çarpıcı bulgularından biri ise toplumun pandemi tehlikesinin geçtiğini düşünmemesi.
Rapordan çeşitli bulgular şu şekilde:
Konda’nın katılımcılara pandemiyi duyup duymadıklarını ilk defa sorduğu 8 Mart 2020 tarihinde soruya olumlu yanıt verenlerin oranı yüzde 97’ydi. Yüzde 87’lik bir kısım ise virüsün nasıl bulaştığını biliyordu. Bekir Ağırdır, bu oranları medyanın başarısı olarak yorumluyor.
Salgının ilk ayında maske kullanım oranı yüzde 7’yken bu oran süregelen aylarda yüzde 95’e kadar yükseldi. Salgın sürecinde toplum genelinde maske kullanma eğilimi neredeyse hiç terk edilmedi. Ne var ki, geçtiğimiz yaz aylarından bu yana maske kullanımı, toplumun genel olarak salgın koşullarında rahatlama evresine geçişinin bir parçası haline geldi.
Aşılamanın başladığı dönemde aşı yaptıranlar da yaptırmayanlar da maske kullanmaya benzer oranlarda devam etti. Eylül ayından bu yana ise aşı yaptıranlarda maske kullanma eğilimi aşı yaptıranlara göre daha yüksek seyrediyor.
Rapordaki ilginç bulgulardan biri de aşıya temkinli yaklaşanların da maskenin koruyuculuğuna güvenmesi. Konda’nın görüştüğü aşı olmamış ve koronaya yakalanmamış bir kişi, “Maskenin zorunlu olması yerinde bir karar bence hatta salgın bittikten sonra da bir süre maske kullanılmalı. Maskesiz yaşam için bir süre daha geçmesi gerekiyor çünkü bir süre daha bu virüsle yaşayacağız” diyor.
Toplum koronavirüsü her dönem bir tehdit olarak görmeye devam etti. Omicron varyantının etkisiyle koronavirüsü tehlikeli olarak görenlerin oranı aralık ayında yükseldi. Toplumun yüzde 48’i virüsün hâlâ çok riskli olduğunu ifade ederken, yalnızca yüzde 8’lik bir oran tehlikenin geçtiğini düşünüyor.
Toplumun yüzde 8’i birinci doz aşısını olduktan sonra, yüzde 7’si ise ikinci doz aşısını olduktan sonra koronavirüse yakalandığını belirtiyor.
Yetişkin nüfusa dahil her 10 kişiden dokuzu aşısını yaptırdı.
Aşı olmadığını ve olmak da istemediğini ifade edenlerin oranı Eylül 2021’de yüzde 8’ken, sırası gelen bütün aşılarını olduğunu ve gerektiğinde diğerlerini de olacağını söyleyenlerin yüzdesi 66. Bunun yanı sıra, yüzde 9’luk bir kesim aşı konusunda tereddütleri olduğu için beklediğini, yüzde 6’lık bir kesim ilk doz aşısını olduğunu ancak ikinci dozu olmak istemediğini, yüzde 11’lik bir kesim ise ilk iki doz aşısını olduğunu ama üçüncü dozu olmak istemediğini belirtti.
Aşı olmayanların yüzde 12’si aşıyı güvenilir bulmadığını ifade ederken, yüzde 1’lik bir kesim aşıda çip olduğu için uzak durduğunu söylüyor. Uzun vadeli etkileri bilmediği için aşı olmayanların oranı yüzde 8, genetik yapısını bozacağını düşündüğü için aşı olmayanların oranı ise yüzde 3 olarak ölçüldü.
Konda’ya göre, aşı yaptırma sırası gelenler çok zaman kaybetmeden aşılarını yaptırdı. Aşılama oranının en düşük ölçüldüğü küme olan 1-17 yaş grubunda aşılama oranı son iki ayda yükselme eğilimi gösterdi ve yüzde 58 oranına ulaştı.
Toplumun yüzde 57’si ailesinde veya yakınında koronavirüsten hastalanan en az bir kişinin olduğunu ifade ediyor.
Fiili olarak çalışma yaşamına dönen beyaz yakalılarda da mavi yakalılarda da evinde koronavirüse yakalananların oranı giderek artış gösterdi. Son dönemde her iki grupta da bu oran eşitlendi.
Şubat itibarıyla toplumun yüzde 37’sinin koronavirüse yakalandığı görülüyor.
Toplum, salgının ilk döneminden itibaren uygulamaya konan koronavirüs önlemlerini benimsedi ve destekledi. En çok desteklenen koronavirüs önlemi ise pazar ve marketlerde maske takma zorunluluğu oldu. Bunu yüzde 95’le 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı, yüzde 92’yle hafta sonları sokağa çıkma yasağı ve yüzde 91’le camilerin ibadete kapatılması izledi.
Toplum genelinde salgın sonrası normal hayata dönüş için hep ağırlıklı olarak bir yıllık vade öngörüldü. Daha kısa bir vade öngörenler azınlıkta kaldı. Temmuz 2021’de bir yıllık vadede normale dönüş öngörenlerin oranı yüzde 64 olarak ölçüldü.
Salgın süresince çocuklarının eğitimi konusunda sorun yaşadığını söyleyenlerin oranı yüzde 69 olarak belirlendi. Yüzde 62’lik bir kesim ise ev işlerinin arttığını ifade etti. Her beş kişiden ikisi çalışma ile ilgili iş yükünün arttığını belirtti.
Toplumun yarısından fazlası evden çalışırken zorlanmadı. Her 10 kişiden üçü ise zorlandığını söyledi.
Pandemi sürecinde her 100 kişiden 44’ü kilo aldığını ifade etti. Kadınların erkeklere göre daha çok kilo aldığı bulgusuna ulaşılan rapora göre, kadınlarda kilo verenler de erkeklerin beş puan üzerinde yer aldı.
Salgın sürecinde toplumun büyük kısmı kendini bunalmış ve mecalsiz hissetti. Bunalmış hissedenlerin oranı yüzde 43 olarak ölçülürken, “Mecalsizdim” diyenler yüzde 37 oldu. Ağırdır, bu oranın yaklaşık 24-25 milyon kişiye denk geldiğini ifade ederek, sorunun büyüklüğünü vurguladı. Her 10 kişiden 3’ü salgın sürecinde huzursuz uyuduğunu, yine her 10 kişiden 3’ü de her şeyin kendisine yük olduğunu söyledi.
Toplum, salgın süresince daha depresif hale geldi.
Kadınlar salgın süresince erkeklere nazaran daha temkinli davrandılar. Rapora göre, kadınların yüzde 36’sı gerekmedikçe sokağa çıkmıyor. Ağırdır, burada cinsiyet eşitsizliğinin de bir faktör olduğuna dikkat çekiyor. Tedbirlere uyan bir diğer grup ise 65 yaş üstündeki bireyler.