Brand Week Istanbul 2021 oturumları Zorlu PSM ve brandweekistanbul.com adresinden eşzamanlı olarak başladı.
Bu yıl 8-12 Kasım tarihlerinde “21. Yüzyılda İnsan Olmak” temasıyla gerçekleşen Brand Week Istanbul’un Zorlu PSM ve brandweekistanbul.com adresinde üç gün boyunca devam edecek ilham maratonu başladı.
Yekta Kopan’ın açılış konuşmasının ardından günün ilk konuşması için Inspiration Hall sahnesinde yerini alan Wikipedia Kurucusu Jimmy Wales, “İnterneti Özgürleştir” adlı sunumuyla, kuruluşundan felsefesine Wikipedia’nın hikâyesini izleyicilerle paylaştı.
2001’ yılında siteye yazdığı “Hello, world” yazısıyla dünyaya gözlerini açan Wikipedia’nın bugün 314 farklı dilde sunduğu içerikler ve 1,5 milyarı aşan tekil ziyaretçi sayısıyla küresel kültürde eşsiz bir rol oynadığını söyleyen Wales, Wikipedia’da yaptıklarını şu cümleyle özetledi: “Gezegendeki her bir insanın insanlığın tüm bilgisine erişiminin olduğu bir dünya hayal edin. Wikipedia’da işte bunu yapıyoruz.”
Wikipedia’nın felsefesini anlatmak için bir restoran analojisine başvuran Wales, tüm müşterilerin bıçağa erişiminin olduğu bir restoranda bıçaklı saldırı ihtimalinin her zaman olduğunu söyleyerek, müşterilere onları kafeslere koyarak hizmet etmenin potansiyel soruna ideal bir çare olmayacağını belirtti. “Bazen kötü şeyler olur ama herkesi hapsetmek çok daha kötüdür” diyen Wales’e göre bu bakış açısı, aynı zamanda Wikipedia’nın da felsefesini teşkil ediyor.
Büyük bir kısmı savaş alanı olan internetin en azından Wikipedia kısmının barışçıl, demokratik bir ortam olarak korunmasına büyük önem verildiğini söyleyen Wales, konuşmasının sonuna doğru WT.Social adlı platformundan da genel hatlarıyla bahsetti. Reklam içermeyen, ücret vermenin kullanıcının isteğine bırakıldığı bir topluluk olmayı hedefleyen WT.Social, eski zamanların forum sitelerini andıran bir yapıya sahip. Sosyal medyanın tık alma kısmına değil, insanlarla gerçekten de iletişim kurma kısmına odaklanan bu oluşum belki de sosyal medyayı ve interneti eski özgürlüğüne kavuşturabilir.
Inspiration Hall’da dinleyicilerle bir araya gelen Coşkun Aral ve Pervin Çoban Savran; göçebelik, dünyanın şahit olduğu hızlı değişim ve doğanın tahribatı konularında feyz alınması gereken noktalara ışık tuttukları bir sohbet gerçekleştirdiler.
Toroslarda göçebe yaşayan, Anadolu’daki son göçer topluluklardan Sarıkeçili göçerlerinden biri olan Pervin Çoban Savran doğayla iç içeliklerinin göçerleri virüs gibi “şehirli” problemlerine karşı dirençli kıldığını söyleyerek hijyene, düzene önem vermeye çalışan şehirlilerin küçücük alanlara tıkılıp hikâyesi belli olmayan ürünler tüketmeye razı kaldıklarını belirtti.
Sarıkeçililerin hikâyesini can kulağıyla dinlemenin dünyadaki kaosa çözüm olabileceğini söyleyen Savran, herkesin göçerlerin hikâyesine kulak vermesi gerektiğine inanıyor: “İkim değişikliğinden biz 20 senedir haberdarız. Su yolları değiştikçe, yok oldukça doğanın dengesi de aynı şekilde bozuldu. Bu göçebe yaşama herkes tanıklık etsin, hakkımızda yazılsın, bizimle yolculuk edilsin istiyorum. Elimizdeki mirası sonraki nesillere aktarmak için doğaya gözü gibi bakanların hikâyesini can kulağıyla dinlememiz gerekiyor.”
“21. Yüzyılda Türkiyeli Olmak” başlıklı konuşmalarıyla Brand Week Istanbul sahnesine çıkan Prof. Dr. Evren Balta ve Soli Özel, Türkiye’nin toplumsal ve siyasi gidişatı hakkında realist bir tablo çizdiler. Ana eksenini siyasi ve toplumsal birimlerin 21’inci yüzyılın getirdiği radikal değişimlere zihnen ayak uyduramamasının oluşturduğu konuşmada sunulan verilere göre adalet önünde eşitlik, seçimlerin güvenilirliği, yürütmenin anayasaya saygısı, kamusal işlerde liyakat ve toplumsal dışlanma, kurumsal demokrasi ve toplumsal cinsiyet ve güç paylaşımı konularında özellikle 2005-2015 döneminden sonra ciddi bir düşüş yaşandığı görülüyor. Tüm bunların sonucunda Mutluluk Endeksi’nde Türkiye’nin üç yıl içinde 69’uncu sıradan 104’üncü sıraya düşmesi ve toplumun “sanki bir düdüklü tencere içinde yaşadığını hissetmesiyse” hiç şaşırtıcı değil.
Samuel Huntington’a atıfta bulunan Balta ve Özel, Türkiye’nin durumunu şöyle özetliyor: “Değişimin dilinin olmaması, diskurun değişime ayak uyduramaması otoriter politikalara yol açıyor. Fakat bu otoriter politikalar beraberinde tabandan gelen bir dalgayı da getiriyor.” Bu noktada Türkiyeli olmanın 21’inci yüzyılın gereklilikleri çerçevesinde yeniden gözlemlenmesi, siyasi ve toplumsal kurumların yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Yeniden şekillenmenin gerçekleşmesi için ise eski siyasi söylemleri bir kenara bırakıp yerel politikalara odaklanmak ve bireyci anlayış yerine modern anlamda dayanışmacı bir toplumsallığa önem vererek siyaset – toplum arasındaki güven bağını yeniden kuvvetlendirmek, Türkiye’ye yeni bir çehre kazandırmak için izlenmesi gereken tek yol gibi görünüyor.
MullenLowe Group UK CCO’su Jose Sokoloff, “21. Yüzyılda Etki ve Samimiyet” başlıklı konuşmasıyla Brands & Trends sahnesindeydi. 21’inci yüzyıl iletişimcilerini nelerin beklediğini anlatmak üzere sahnedeki yerini alan Sokoloff, iletişimcilerin etkili ve samimi bir anlatı geliştirmesinin yollarından bahsetmenin yanı sıra pandemi koşullarının çizdiği sınırlar içerisinde yaratıcılığın nasıl hâkim kılınacağını da tartıştığı bir konuşma yaptı.
Pandeminin başlangıcından bu yana yürütülen iletişim stratejilerini case videolar üzerinden değerlendiren Sokoloff, Birleşik Krallık hükümetinin pandemi döneminde yürüttüğü iletişim çalışmasının savaş döneminden beri yaptığı en büyük kampanya olduğuna değindi. İletişim stratejilerinin başlarda rasyonel olma dürtüsüyle ilerlediğini ancak pandeminin seyrinin değişmesiyle birlikte neyin iletişimini kurmak gerektiğiyle ilgili kontrolü ele almaya doğru evrildiğine dikkat çeken Sokoloff, verdiği örneklerle kreatiflere asıl amaçlarının ödül kazanmak değil, insanların yaşamında fark yaratmak olması gerektiğini hatırlattı: “Reklamcılığın amacı bir şeyleri değiştirmektir. Elimizdeki en büyük araç da budur. Biz kutsanmış kişileriz. Elimizde bir sihirli değnek var ve bunu insanlığın iyiliği için kullanmalıyız.”
Sokoloff’un ardından sahne, kadın hedef kitleye yönelik pazarlama çalışmalarındaki değişimi konuşmak üzere, “Mark(adam)laşma: Kadınlar Ne İstemez?” başlıklı oturumla PrettyLittleHead Research Agency Kurucuları Jane Cunningham ve Philippa Roberts’ındı. Pazarlama ve reklamcılık alanında uzun yıllar deneyim sahibi olan ikili, yaşanan değişimden bahsederken markalara çok güçlü mesajlar da verdi.
Kadınları hedefleyen kategorilerin hedef kitleyi anlama konusunda çok zayıf olduğuna dikkat çeken ikilinin araştırmalarının odak noktasını kadın tüketicilerle nasıl daha iyi iletişim kurulabileceği sorusu oluşturuyor. Günümüz iletişim kampanyalarına genç kızlar ile kadınlar arasında kurulan iletişimin azaldığı yönünde eleştiri getiren ikili, “Gençlik güzeldir, gerisi önemli değildir” mesajlarının artık geride bırakmak gerektiği görüşünde.
Artık pazarlamada kapsayıcılığın ve çeşitliliğin hâkim olduğu söylense de bir sıralamanın her daim var olduğunu söyleyen Cunningham ve Roberts’ın çalışmalarında önemli yere sahip olan bir diğer kavram da “kadının güçlendirilmesi”. Kadınların daha fazla çalışmaları, daha cesur ve metanetli olmalarının onları başarıya götüreceği yönündeki söylemin yanlışlığına vurgu yapan ikilinin markalara verdiği mesaj ise şu: “Cinsiyetçiliğin giderilmesi için kadınları düzeltmeye çalışmaktan vazgeçin. Markalar, kendilerini kitlenin patronu, efendisi olarak görmeyi bırakmalı; onların hizmetkârı olarak hareket etmeli.”
Brand Week Istanbul’da World Stage sahnesinin açılışı Ece Temelkuran’ın Arkadaşlıkla Dünyayı Dönüştürmek başlıklı konuşmasıyla gerçekleşti. Temelkuran’ın ardından World Stage sahnesinin konuğu, yakın geçmişte adını sıkça işittiğimiz metaverse odaklı konuşmasıyla Meta Global Business Marketing Director Asher Rapkin’di.
Geçtiğimiz günlerde yeniden markalamayla birlikte Facebook adından Meta’ya geçiş yapan şirketin yalnızca topluluklar oluşturma hedefinin bulunmadığını, isim değişikliğinin yeni geleceğe, metaverse’e yolculuğu sembolize ettiğini söyleyen Asher Rapkin, şirket bünyesinde yeni uygulamalar geliştirmeye devam edeceklerini ifade etti.
Metaverse’ün insanlara akıllara gelmeyecek yeni deneyimler kazandıracağını söyleyen Rapkin, yeni evrenin ardındaki üç teknolojiyi sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve karma gerçeklik olarak tanımladı.
Metaverse’ün pazarlama ve eğlence açısından potansiyelinin bir hayli yüksek olduğunu, markalara müşterileriyle ilişki kurabilmeleri için olağanüstü fırsatlar sunacağını vurgulayan Rapkin, metaverse’ün yalnızca Meta tarafından kurulamayacağını, herkesin bu evrenin kurulumuna dahil olması gerektiğini de ekledi.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.