Düşük yoğunluklu ama uzun süreli stres ve belirsizlik, bireylerin üzerinde yoğun bir olumsuz tortu bırakacak. Burada suni ilerleme hissi, sıradanlık ve yalnızlığa karşı kısa vadeli iyi hissettirecek işler, dayanışma ağları ile çözüm önemli olacak.
Zor zamanlar. Toplumun önemli bir bölümü huzursuz ve ajite olmuş durumda. Herkesi kucaklayacak “güvenli” ortaklıkların silikleştiği, konuşmanın, susmanın, işine bakmanın… hepsinin ayrı ayrı komplikasyonlarının olabileceği bir dönem. Öyle ki aynı anda iki ayrı cephenin de boykot listesinde olan markalar var. Ne yapmalı?
Ajite olmuş, haksızlığa uğradığını düşünen kitleler, yüreklerini soğutacak, çabalarının karşılığını aldıklarını görecek eylemlilikler peşindeler. Hayatımızı, geleceğimizi kontrol edebilmek bunun somut çıktılarını görmek istiyoruz. Teknik olarak bunun pandemi döneminde konuştuğumuz, eve tuvalet kağıdı stoklamaktan çok farkı yok. Böyle bir tepkiyle karşılaşıldığında rasyonel açıklamalar ile sorunu çözmeye çalışmak pek mantıklı değil, Cem Yılmaz, Gökhan Ünver gibi sarkastik veya üst tondan verilen cevapların ise ters teptiğini hep birlikte gördük. Tansiyonun belirli bir seviyeye düşmesini beklemek ilk etapta en doğrusu gibi duruyor.
Burada şunu soralım: Türkiye’de bir Kaepernick kampanyası yapılabilir mi? Bence hayır. Türkiye’de şu an gündemi dolduran toplumsal tartışmalar için bireylerin, kamusal figürlerin belirli riskleri üstlenerek tavır alması beklenebilir ama markalar için bunu beklemek mümkün değil. Kişisel ve toplumsal özgürlüklerinizin sınırları elinizi uzattığınızda değecek kadar daraldıysa böyle hayaller kurmamak lazım. Buna karşı şu soru sorulabilir: Bugün herhangi bir marka Amerika’nın Gazze’deki tutumunu eleştirebilir mi? Bu da doğru ve haklı bir soru olur.
Bugün Türkiye’de yaşanan, tabandan gelen, aşağıdan yukarıya bir baskı kuran bir protesto, rahatsızlık ifadesi, bir haysiyet mücadelesi… Kamusal alanda siyaset yapmanın zorlaştığı ve tam da bu sebeple kişisel alanlarımızın siyasetle kaplandığı bir dönemi yaşıyoruz. Normalde davranışçı pazarlama merkezli yazılar yazıyorum ama iki aydır elim güncel durum dışında bir şeye kalem oynatmaya gitmiyor. Kısa vadede iki ay önceki modumuza dönemeyeceğimizi ancak önümüzde uzun sürecek engebeli bir yol olduğu için belirli bir içsel dengeye varacağımızı; düşük yoğunluklu rahatsızlık durumunda yaşayacağımızı düşünüyorum. Bu dönemde markaların büyük sözler söylemeyeceğini, ateşin altını kapatmadan kısık tutarak işlerini yapmaya devam edeceklerini, marka yatırımından ziyade satış aktivasyonlarının ön planda olacağı bir dönem geçireceğimizi düşünüyorum.
Düşük yoğunluklu ama uzun süreli rahatsızlık, stres ve belirsizlik, bireylerin üzerinde yoğun bir olumsuz tortu bırakacak. Bu noktada Can Çalışkan’ın önerdiği suni ilerleme hissi, Kayhan Dural’ın önerdiği sıradanlık ve yalnızlığa karşı kısa vadeli iyi hissettirecek işler, iş fikirleri ve reklam kampanyaları önemli olacak. Burada daha da değerli olanın bu ilerleme hissini, sıradanlık ve yalnızlık karşıtlığını, dayanışma ağları ile çözebilmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü iyilik sıfır toplamlı bir oyun değil ve her iki tarafı da olumlu etkiliyor. Pandemi dönemindeki askıda fatura kampanyalarını düşünün mesela. Bugün geleceğe dair rahatsızlıklarını ifade eden gençlere destek olacak, yol gösterecek, dayanışacak bireyler ve kurumlar hem kendi hem de ülkenin geleceği için iyi bir şey yapmış olacaklar. Kişisel olarak ben birden fazla öğrenciye mentorluk yapmaya başlıyorum. Size de tavsiye ederim.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.