Yapay zekâ ajanları artık sadece ürün ve hizmet önerisi yapmıyor. Bu öneriler arasından seçim yaparak sizin için alışveriş yapıyor. Öneri motorundan icra motoruna geçiş, tüketici yolculuğunu da baştan şekillendiriyor.
Çok da uzak olmayan bir galakside -yani bizimkinde- farklı bir tür droid sessizce sahneye çıktı. Sahneyi devralan bu yeni droid, George Lucas klasiği Yıldız Savaşları serisindeki şirin droid R2-D2 gibi ötmüyor, yardım çağrısı yapan hologramlar yansıtmıyor.
Kendinizle ilgili yeterince bilgi paylaştıysanız, tatil planı yaparken Hırvatistan’daki butik otellerin Wi-Fi hızlarını sizin için karşılaştırabilir ve siz kahvenizi yudumlarken tüm formları doldurup sizin yerinize rezervasyon basamaklarını teker teker halledebilir.
R2-D2, Yıldız Savaşları serisinin ana karakterlerinden Luke Skywalker’ı pratik zekâsı ve uzayabilir koluyla kurtarmış olabilir. Yeni nesil droid yapay zekâ ajanları ise bir hizmet ya da ürün satın alırken yüzbinlerce seçenek arasında sizi kaybolmaktan kurtarabilir.
İkisi de sadık, garip şekilde sempatik ve sadece belli bir kitlenin anlayabildiği diller konuşuyor: R2-D2 için ikili kod, ajanlar için Python ve API. İkisinin de varoluş amacı görev odaklı. R2-D2’nun görevi uzay gemisi bakımı, bilgi taşıma, sistemlere erişim ve kurtarma iken, sizin ajanın görevi “deniz manzaralı odayı son kontenjandan kapmak.” Sizin droid’iniz galaksiyi kurtarmıyor belki, yine de “üketim” kelimesinin bu çağı tanımlamakta en öne çıkan kavram olduğunu düşünürsek, kahramanca bir hareket.
OpenAI’ın son güncellemesiyle ChatGPT, kullanıcıların adına alışveriş yapabilen bir asistana dönüştü. R2-D2 gibi “neye ihtiyacın olduğunu sen daha sormadan bilen” bu yapay zekâ artık sadece bilgi sunmakla yetinmiyor; karar veriyor, seçenekleri kıyaslıyor ve harekete geçiyor.
OpenAI’ın Instacart, Shopify, Klarna gibi alışveriş platformlarıyla yaptığı yeni entegrasyonlar, bu dönüşümün temelini oluşturuyor. Artık ChatGPT’ye “Annem için şık ve bütçe dostu bir el çantası öner” dediğinizde, yalnızca öneri almakla kalmıyorsunuz. O çanta hangi mağazada varsa bulup, sepete ekleyip, ödeme sürecine kadar ilerleyebiliyor. Hatta teslimat tarihini bile kontrol edip sizin için en uygun zamanı seçebiliyor. İşin aslı, bu artık bir “öneri motoru” değil; bu bir “icra motoru.”
Pazarlama ve yaratıcılık açısından icra edilen bu işin önemi mühim. Çünkü bu alışveriş yapabilen droid’ler tüketici yolculuğunu dönüştürüyor. Bir bakıma yolculuğa çıkan insanlar değil, yapay zekâ çözümleri yani AI Agent’lar.
Peki reklamlar? Alışveriş droid’leri, AI Agent’lar reklamlara tıklıyor mu? Cevap “evet” ama insanların tıkladığı gibi değil.
İnsanlar için ilgi çekici olan ve “tık” getiren görsel kompozisyon veya duygulara hitap eden mesajlar varken, yapay zekâ ajanları banner’ları bir HTML gibi okuyup, pikselleri atlayıp gömülü ve yapısal dataya bakıyor. Bu bilgilere göre fiyat, stok durumu ve ürün özellikleri gibi net ve düzenli bilgilere göre karar veriyor.
AI Agent’ların aramayı ve satın almayı giderek artan bir oranda sahiplendiği bir dünyada cevap bekleyen sorular peşi sıra geliyor. İnsana özgü “dikkatte seçicilik”, AI Agent’ların tüketici adına arama ve satın alım yaptığı bir dünyada reklam, iletişiminde ne derece odakta olacak? İnsan odağına ulaşmayı hedefleyen banner gibi geleneksel formatlar etkisini kaybedecek mi? Nihai karar verici bir makine olduğunda pop-up’lar konudan alakasız bir yapıya mı dönüşecek?
Gartner’ın tahminlerine göre, 2026 yılında yapay zekâ çözümleri ve diğer AI Agent’lar nedeniyle klasik arama motorlarının kullanımı yüzde 25 oranında azalacak. Bu daralma, arama pazarlamasının önemli bir bölümünü yapay zekâ destekli sohbet botlarına ve dijital aracılara kaptıracağı anlamına geliyor. Üretken yapay zekâ çözümleri artık kullanıcıların sorgularını geleneksel arama motorları yerine karşılayabilecek alternatif bilgi kaynaklarına dönüşüyor. Bu da markaların pazarlama kanallarını yeniden yapılandırmak zorunda olduğu anlamına geliyor.
SEO stratejileri, alan adı, anahtar kelime kurguları gibi unsurlar yeniden değerlendirilecek. Arama algoritmaları ise yapay zekâ tarafından üretilen içeriklerin bolluğu karşısında, içeriğin fayda düzeyine ve kalitesine daha fazla önem verecek.
“Bir kampanya ne kadar dramatik olursa olsun, XML’de karşılığı yoksa benim için yok hükmündedir” diyor alışverişin R2-D2’ları.
Eğer kullanım hacmi hızla büyüyen AI çözümleri tahmin edildiği gibi alışverişin de gerçekleştiği platformlara dönüşecekse, e-ticaretin DNA’sı yeniden yazılacak. Görsel yaratıcılığın yerini veri zenginliği, sloganın yerini tutarlı envanter bilgisi alacak.
Markalar ekrana değil, veri akışına konuşmak zorunda kalacak. AI platformlarının trafiğine bakarsak, bu yeni stratejilerin odak noktasını Chat GPT ve Gemini alacak gibi gözüküyor.
Bu gelecekte tıklama oranı yerini “agent erişilebilirliği”ne, görüntülenme sayısı “API yanıt süresi”ne bırakıyor. Marka kimliği artık .PNG logosunda değil, semantik şemasında yaşıyor.
Elbette bu agent’lar, hikâyenin başında gönderme yapmayı ihmal etmediğimiz R2-D2 gibi sürekli tamir edilmeye ve geliştirilmeye açık.
Her teknolojide olduğu gibi burada da karanlık bir koridor var. AI Agent’lar idealize ettiğimiz kadar tarafsız değil. Eğitim setine gömülü önyargılar, sponsorlu veriler ya da kurnaz kampanyalar temsilcinin seçimlerini çarpıtabilir. Bu agent’ları da kandırmak, farklı veri setleri ve mesajlarla manipüle etmek mümkün.
Avrupa Birliği’nin AI yasa tasarısı “otonom ticari vekiller”i yüksek risk kategorisine sokmayı tartışıyor. Yani geleceğin AI Agent’lı alışverişlerinde “İşlem AI tarafından gerçekleştirildi” ibaresi görebiliriz.
AI Agent’larla yeni bir segment daha markaların pazarlama stratejilerine dahil olacak. Business-to-Agent yani B2A ve Business-to-Agent-to-Business yani B2A2B.
İlk modelde marka, ürünü veya hizmeti doğrudan tüketici adına karar veren dijital vekile sunuyor; ikinci modelde ise agent, diğer şirketlerin sistemleriyle pazarlık yaparak adeta kurumsal satın almacıya dönüşüyor. Başka bir deyişle, müşteriyle ilk teması kuran da tedarik zincirini yöneten de kod satırlarının arasındaki bu görünmez arabulucu.
Bununla birlikte bu gelecekte CRM kurgularının API odaklı yeniden yazılması, katalogların makine-okur formata geçirilmesi gerek. Artık duygusal hikâyeler kadar veri şemalarının tutarlılığı ve SEO’nun yanında AEO yani “agent optimizasyon” uzmanlığı ön plana çıkacak. Yeni çağın müşteri deneyimi yerini kod deneyimine bırakabilir.
AI Agent’ların alışveriş çarkını devraldığı bir evrende karar süresi mikrosaniyelere, sadakat ise verinin doğruluğuna indirgeniyor. Kreatif departman hâlâ var olacak, fakat storyboard’lara artık “agent için açıklayıcı meta veri” satırı da eklenecek. İnsan dokunuşu kaybolmuyor; aksine, veri ormanına yön verecek bir orkestra şefine dönüşüyor. Tüketici karar-sonuç döngüsünde yetki veren kişi rolüne terfi ediyor. Markalar ise bu delegasyonu hak etmek için şeffaflık, hız ve etik üçgeninde kendini kanıtlamak zorunda. Regülasyon cephesinde ise sisli bir gezegen ufukta beliriyor. Yüksek risk sınıfına giren otonom vekiller, şeffaflık kalkanı altında uçmak durumunda.
Özetle; kodu merkeze almayan marka, galaksinin kalbinde yer bulamayacak. Şimdi veri motorlarını sıfırdan ayarlama, içerik stratejisini agent first mantığıyla sil baştan kurma ve yaratıcı zekâyı algoritmik dürüstlükle harmanlama zamanı.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.