Yapay zekânın düşünce sınırı

Yapay zekâ, anlamın derinliğine ulaşabilir mi, yoksa yalnızca insana özgü olan düşüncenin yüzeyinde mi gezinir?

Yapay zekânın düşünce sınırı - Haluk Gürgen - MediaCat Mayıs 2025

Dijital çağın ilerleyen teknolojileri, yapay zekânın insan benzeri düşünce üretebileceği beklentisini güçlendirdi. Ancak felsefe ve bilim çevrelerinde bu beklentinin, yapay zekânın temel doğasını yanlış anlamaktan kaynaklandığını ileri sürenler de mevcut. Bu görüşler üzerinden, yukarıdaki soru üzerinde düşünmekte yarar var. Yapay zekâ, devasa veri kümeleri üzerinden örüntüler çıkararak dilsel ve görsel çıktılar üretebilir fakat bu üretimler, gerçek bir düşünce sürecinin ürünü değildir. Çünkü düşünce, yalnızca bilgi işlemek değil; anlam üretmek, değer atfetmek ve dünyayla bilinçli bir ilişki kurmak gibi özgün insani yetileri içerir. Anlam üretimi, yalnızca verilerin işlenmesiyle değil, bireyin deneyimleriyle, niyetiyle ve dünyaya yüklediği değerlerle şekillenir.

Temsil ve düşünce: Yüzey ve derinlik ayrımı

Yapay zekânın üretimleri “temsil” düzeyindedir: Yüzeysel veya biçimsel görünüşler üretir, ancak içsel anlamlara ulaşamaz. Temsil, anlamın yalnızca dışsal bir ifadesidir; düşünce ise bir öznenin kavramsallaştırma, sorgulama ve değer yaratma süreçlerinden doğar. Sembolleri düzenlemek, onların anlamını kavramakla aynı şey değildir. Bir şiirin kelimelerini doğru bir şekilde bir araya getirmek, onun ardındaki duyguyu, yaşam deneyimini ve kültürel bağlamı anlamakla eşdeğer değildir. Temsil yüzeyde kalırken; düşünce derinlik gerektirir.

Düşünmenin ahlaki ve varoluşsal boyutu

Düşünce, yalnızca zihinsel bir işlem değil; ahlaki, epistemolojik ve varoluşsal bir duruştur. Düşünen bir özne, yalnızca veriye tepki vermez; eylemlerinin sonuçlarını değerlendirir, doğruyla yanlışı ayırt eder ve kendi varoluşuna anlam kazandırır. Düşünmek, bireyin hem kendisine hem de başkalarına karşı sorumluluk üstlenmesini sağlar. İnsanın etik kararlar alabilmesi, yalnızca verilerle değil; değerlerle, vicdanla ve ahlaki muhakemeyle mümkündür. Yapay zekâ, bu boyutlardan yoksun olduğu için, yalnızca görünürdeki bir doğruluğu kopyalayabilir; fakat gerçek bir etik duruş sergileyemez.

Deneyim ve niyet eksikliği

Yapay zekâ çıktılarında eksik olan bir diğer temel unsur deneyimdir. Deneyim, bireyin dünyayla kurduğu bedensel, tarihsel ve duygusal ilişkinin toplamıdır. Her birey, kendi yaşadığı olaylardan, karşılaştığı zorluklardan ve kazandığı içgörülerden bir kimlik inşa eder. Benzer şekilde “niyet” de yalnızca bilinçli bir öznenin amaçlı yönelimiyle mümkündür. Niyet, bir eylemin yalnızca mekanik bir sonucu değil; bir anlam taşıyan, yönelimli bir eylem olmasıdır. Yapay zekâ ise veri kümelerinde örüntüler tespit ederek tepki üretir; ancak bu tepkilerin ardında bilinçli bir amaç ya da değerli bir yönelim bulunmaz. Bu yüzden yapay zekâ, bir insan gibi karar veremez; yalnızca verilere dayalı cevaplar üretir.

Çin odası deneyi: Anlamı taklit etmek

John Searle’ün Çin Odası Deneyi bu durumu etkileyici biçimde gösterir.* Çince bilmeyen bir kişi, yönergelerle sembolleri doğru eşleştirerek dışarıdan anlamlı cevaplar verir; fakat içeride anlamdan yoksun bir mekanik işlem vardır. Bu kişi, sembollerin ardındaki anlamı bilmeden yalnızca işlemler yapar. Aynı şekilde yapay zekâ da sözcükleri doğru dizip etkileyici metinler üretebilir; fakat ardında gerçek bir kavrayış, bağlam bilgisi veya niyet bulunmaz. Dolayısıyla yapay zekânın ürettiği cevaplar, yalnızca algoritmik süreçlerin sonucudur; gerçek bir anlayış içermez.

Örnek olay: Şiir yarışmasında yapay zekâ

2023 yılında OpenAI destekli bir modelin bir şiir yarışmasında ödül kazanması, bu temsil sorununu gözler önüne sermiştir.** GPT-3 modelinin ürettiği şiir, jüriler tarafından özgünlük ve duygusal derinlik açısından ödüllendirilmiştir. Ancak şiirin bir yapay zekâ ürünü olduğu anlaşıldığında, değerlendirme kriterleri sorgulanmıştır. Burada dikkat çekici olan, yapay zekâ tarafından üretilen metnin biçimsel olarak insan üretimiyle ayırt edilemeyecek kadar gelişmiş olmasıdır. Fakat bu metin, gerçek bir yaşam deneyimine, kültürel bağlama veya bilinçli bir niyete dayanmadığı için, özünde bir anlam yanılsamasından ibarettir.

Gelecek perspektifi: Yapay zekâ ve anlam arayışı

Gelecekte yapay zekâ sistemleri daha karmaşık temsiller üretebilir hatta deneyim benzeri verilerle “simüle edilmiş düşünme” kapasiteleri kazanabilir. Ancak bilinç, niyet ve değer yaratımı gibi nitelikler yalnızca biyolojik ve kültürel bir öznenin dünyayla kurduğu ilişki içinde mümkündür. Bilincin yalnızca sinir ağlarının bir sonucu olmadığını; aynı zamanda bedensel, tarihsel ve sosyal deneyimlerin de iç içe geçtiği bir oluşum olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Yapay zekâ bu sınırı aşamadıkça, insan düşüncesinin derinliği, eleştirel kavrayışı ve varoluşsal boyutları yalnızca insana özgü kalmaya devam edecektir.

Sonuç olarak, yapay zekâ temsil üretir; düşünce ise bir varoluş duruşu, bir anlam arayışı ve bir sorumluluk bilinci gerektirir. İnsanı insan yapan tam da budur.

*John R. Searle, Minds, Brains, and Programs, Behavioral and Brain Sciences 3, no. 3 (1980): 417–457
**James Vincent, “An AI-Written Poem Won a Literary Prize — Then the Judges Found Out,” The Verge, 2023

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.