MediaCat

“Tek kıstas etkidir”

Usta İşi’nde bu ay Karikatür ve Grafik Sanatçısı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nu ağırlıyoruz.

“Tek kıstas etkidir”

1977 yılından bugüne sanat hayatını sürdüren Karikatür ve Grafik Sanatçısı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’yla birlikteyiz. “İster sadece kömürle, ister en son dijital teknoloji ile ne yapılırsa yapılsın doğru olan tek bir kıstas vardır; o da sonuçtur ve o sonucun bizde bıraktığı etkidir” diyor Ekşioğlu. Daha derinlere iniyoruz…

Çocukluk ve gençlik döneminizde ailenizin resimle ilgilenmenizi istememesini şu an nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çocukluğumda var olan meslekler öğretmenlik, mühendislik, hakim, kaymakamlık vs. idi. Resim yapmayı seviyordum ve en çok resim yaparak kendimi ifade edebiliyordum. Bu sebeple diğer derslerim orta ve zayıftı; bazen ikmale bazen de sınıfta kalınca büyüklerim bana kızar ve ders çalışmam için resim yapmamamı isterlerdi. Ama zar zor güzel sanatlara girince, çalışkan bir öğrenci olup, ödüller alınca ailemin sevinç kaynağı oldum. Sanırım benim gibi birçok sanatçı ve hatta futbolcular gibi klasik meslekler dışında eğilimleri olan kişiler de mutlaka yaşamıştır.

Akademik hayatınızı devam ettirmeyi seçtiniz. Sanat üretimiyle gelir kaygısı birbirini kovalayan durumlar olduğu için mesleğiniz adına ticari bir seçim miydi bu?

Öğrenciyken yarışmalarda ödüller almaya başlamıştım, asistan olmayı o zaman kafama koymuştum. Mezun olduktan sonra bir yıl bir reklam ajansında çalıştım ama mutlu olamadım. Daha az bir maaşla okulda asistan oldum. Gelirim azdı belki ama “ayağını yorganına göre uzat” misali yaşamayı becerdim, daha doğrusu eşimle birlikte başardık. Haftanın üç günü okula gidiyordum, diğer günler bana kaldığı için istediğim çalışmaları yapıyordum. Yayın piyasasına işler yapmaya başlamıştım, daha sonra ajanslarla da çalışmaya başladım ve böyle devam etti.

Üniversite eğitimlerinizden yola çıkarsak; öğrencilerin, gençlerin yaratıcı konuda tembelliklerinden şikayetçi birçok eğitimci var. Öğrencilerinizin yaratıcılığını geliştirmeleri için uyguladığınız özel bir disiplin yöntemi var mı?

Tembellik konusunda ben de zaman zaman şikayetçi oluyorum ama tembelliği oluşturan birçok neden var, bunları görebildiğim için öğrencilere kızmıyorum. Herkesin kendi hayatı sonuçta, yapabildikleri kadarını kabul ediyorum ve öğrencileri sınıfta bırakmıyorum. Zaten öğrenciyken başarısız olup da sonraki yıllarda başarılı olmuş birçok öğrenci gördüm. Hayat belli bir süreden ibaret değil ve hayatlarımızın kime ne getireceğini bilemeyiz.

Ayrıca şimdiki iletişim ve bilgi patlaması içinde yetişen öğrenciler çok şeyden etkileniyorlar, bir sanatçı olarak ne biliyorsam derslerin bana verdiği olanaklar içinde öğrencilerime öğretme çabası içindeyim. Mezun olduktan sonraki yıllarda birçok öğrencimin çok başarılı yerlere geldiklerini görüyor ve bununla övünüyorum. 39 yıllık öğretmenlikten sonra birgün onlarla birlikte bir karma sergi açmayı yıllardır hayal etmekteyim.

Dijital teknolojinin sanat üretiminizi olumlu etkilediğini düşünüyor musunuz yoksa kalem ve kağıdın gücünün yerine hiçbir şeyin geçemeyeceğine mi inanıyorsunuz?

İster sadece kömürle ister en son dijital teknolojiyle, ne yapılırsa yapılsın doğru olan tek bir kıstas vardır; o da sonuçtur, o sonucun bizde bıraktığı etkidir. Klasik dönemden gelen bir sanatçı olarak ben de becerebildiğim kadarıyla dijital işler yapıyorum. Her teknik kendi biçimini oluşturuyor. Ama bir yandan dijital teknolojiyle üretilmiş birçok işi hayranlıkla inceleyip, keşke ben de yapabilsem dediğim oluyor.

27’si uluslarası, 44’ü ulusal olmak üzere toplam 71 ödülün sahibisiniz. Yarışmalardan ödül almak sizin için ne ifade ediyor?

Yarışmalara çok şey borçluyum ama yarışmalara iş üretip ödül alamadığım da oldu. Kazancım ise iş üretmek oldu. Aklıma gelemeyecek bir konu hakkında düşünmemi sağladı. Oluşum, gelişim dönemimde birçok yarışmaya girdim, yarışmalar beni motive etti ama olmazsa olmaz diyemem; yarışmalara hiç katılmamış çok önemli sanatçılar, tasarımcılar da vardır elbet. Ben de son 20 küsur senedir yarışmalara iş göndermedim.

Toplumsal konulara dair üretimlerinizin izleyicileriniz tarafından kalpten hissedildiğine çoğu kez şahit oldum. Toplumsal konular üzerine sanat üretmenin sizde sorumluluğu nasıl?

Bir sanatçının yaşadığı dünyayı ve çağı üretimiyle belgelemesi gerektiğine inananlardanım, amaç sadece güzel bir iş ortaya koymak olmamalı. Misal bugün, doğa hızla yok oluyorsa, açlık artıyorsa, insanlar insanca yaşayamıyorlarsa, özgürlükler kısıtlıysa, adalet terazisi bozulmuşsa, yiyeceklere zehir karıştırılmışsa tüm bunlar düzelsin diye, önce insan sonra sanatçı olarak elimden geldiği kadar mücadele etmeye çalışmalıyım.

Kedilerden ilham aldığınız gibi diğer ilham kaynaklarınızı sormak istiyorum, aklınıza neler geliyor?

Kediler, kuşlar, merdivenler, şemsiyeler, kitaplar ve gece teması en çok işlediğim konular. Kediler teması 1992 yılında kedili bir işimin The New Yorker dergisine kapak olmasıyla başladı, en çok da MediaCat dergisi için kedi temalı işler yaptım. Bir işe ilgili oluyorsa beyin ona göre bir sistem ve bağlantı yakalıyor ve o konu üzerine çalışmaya devam ediyor. Kedi, köpek, kuş fark etmeksizin hayvanları çok sevmemin de bu ilhamla üretmeme etkisi var tabii.

Günün ev verimli saat dilimini ve üretim disiplininizi merak ediyorum. Çalışırken müzik dinler misiniz, ritüele dönüşmüş alışkanlıklarınız var mı?

En çok öğleden sonraları ve geceleri üretim yaparım ama elbette mecbur kalırsam günün her saati çalışabilirim. Çalışırken müzik dinlemeyi çok severim, özellikle radyo dinlemeyi tercih ediyorum; zaten evde ve atölyemde radyolarım var. Radyodan yalnızca müzik dinlemeyi değil, program dinlemeyi de tercih ediyorum. Mesela bir dönem her salı 22:00-00:00 arası Zeki Taş’ın sunduğu Nöbetçi Felsefeci programını yıllarca dinledim.

Bugüne dek dönüp baktığımızda, aklınıza ilk gelen; tamamladığınızda sizi en tatmin eden eserleriniz hangileri?

Kendim için yaptığım her işimi daha çok seviyorum. Tamamladıktan sonra karşısına geçtiğimde mutlu olduğum çok işim var. Bu sebeple birini seçersem haksızlık yapmış olurum. Tüm sanatçılarda geçerli olduğunu düşünüyorum bu durumun.

Bağımsız üretimleriniz dışında, bir brief doğrultusunda eser yaratırken üretim disiplininiz nasıl? Mesela odaklanmak için kendinizi dünyaya kapatarak saatler geçiriyor musunuz? Brief almak, yaratıcılığınızı ne kadar kısıtlıyor ya da kısıtlanmak üretimi rahatlatır mı sizce?

Brief almak hiç düşünemeyeceğiniz bir konuda düşünmenizi, kafa yormanızı ve yeni bir işin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu nedenle brief almanın sanatçıyı geliştirdiğine inanıyorum, eğer piyasaya işler yapmasaydım daha az yaratıcı olurdum diyebilirim.

Türkiye dışında yayımlanan eserleriniz için brief aldığınızda başka bir ülke, başka bir toplumla eserinizi buluşturmadan önce topluma dair araştırmalar yapıyor musunuz?

Buna dair bir kaygı yaşamadım hiç. Kültürel anlamda globalleşen bir dünyada burada nasıl ilgi gördüyse, oralarda da aynı ilgiyi gördüm.

Üretim yaparken stres, endişe seviyeniz nasıl oluyor? Eseri tamamlayana dek kendinizi motive etmek için uğraşır mısınız?

Eğer yapmam gereken kompozisyonu bulmuşsam üretim süreci rahat geçiyor, sadece eskiz yapma aşamasında ve eğer teslim zamanı sınırlıysa işimi yetiştirme sürecinde stres yaşıyorum.

Sanatsal üretimleriniz dışında, ticari üretimlerinizde ticaretin hoyrat tarafıyla uğraştığınız ve bu durumlardan bıktığınız oldu mu?

Talep üzerine yani piyasa için iş üretmek gerçekten zor, yorucu ve stresli. Müstesnalar hariç genelde telif ücretleri çok düşük; mesela büyük bir gazetenin, derginin kapağını yapıyorsanız cüzi bir telif veriliyor veya hafta sonu ilavesinde bir işinizi yayımlamak istiyorlarsa hafta sonu ilavesi için bütçe olmadığı söyleniyor. Kitap kapağı ve kitap illüstrasyonu için de geçerli bu durum.

Eserleriniz imzanız gibi; size ait olduğunu hemen anlıyor ve beğeniyle, hayranlıkla isminizi zikrediyoruz. Siz, eserlerinizle isminizi bir markaya dönüştürdünüz.

Üretim yani espri anlayışım farklı olduğu için insanlar çalışmalarımı göre göre tarzımı ezberlediler bence. Çok iş üretmemin ve paylaşmamın da oluşturduğu bir durum olduğunu görüyorum. İnterneti yakalamış olmam ve internet sayesinde çok kişiye ulaşabilmemi de şans olarak değerlendirebildim.

Pandemi süreci yaratıcılığınızı tetikledi mi? Yeni normal hakkında hem sanat piyasası hem de gündelik hayatlarımız hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum.

Pandemi süreci üretim hayatımda sadece coronavirus konusu üzerine işler üretmemi sağladı. Sanat alanında, sanal bir sergiyi gezmenin sanatseverleri ve izleyiciyi tatmin etmesi olanaksız. Öyle olsa bütün müzeler daha evvel online sisteme geçerdi ve müze binası diye bir yapı olmazdı.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.