MediaCat

Sürdürebileceklerden misiniz?

Pazarlama aktivitelerinin merkez hedefi orta sınıf şehirli nüfus, dönemin en büyük kaybedeni. Büyüme dönemlerinin pırıltılı pazarlama yöntemlerinin sorgulanacağı engebeli bir araziye giriyoruz.

Sürdürebileceklerden misiniz?

“Çok şükür kötü günleri geride bıraktık. Şimdi sırada daha kötü günler var!” diyordu röportaj yapılan adam viral olan bir videoda. Önümüzde kısa sürede sonlanmayacak küresel bir durgunluk riski var. Türkiye’nin durumu ise malumunuz, dünyadan daha kötü. Ve pazarlama aktivitelerinin merkez hedefi orta sınıf şehirli nüfus, dönemin en büyük kaybedeni. Büyüme dönemlerinin pırıltılı pazarlama yöntemlerinin sorgulanacağı engebeli bir araziye giriyoruz. Sürdürülebilirlik adına markaların yaptığı pazarlama çalışmaları ve yılbaşı çamının tepesindeki yıldız gibi olmazsa olmaz marka davaları için zor bir dönem başlıyor. Pazarlama dünyası ayı piyasasına giriyor diyebiliriz. Artık büyük bir hata yapmazsanız hep kazanacağınız yükselen Boğa dönemi bitiyor. İnce eleyip sık dokumak, risk üstlenmek zorunda kalacağız.

Kriz zamanında tüketicilerin öncelikleri değişecek, günü kurtaracak kısa vadeli hamleler, marka tercihleri ön plana çıkacak. Kârlılıklar düşecek, böyle bir ortamda gerçekten emek, zaman ve para harcadığınız marka davası çalışmaları fiyat kıran rakiplere karşı sizi korumayacak.

Anlam dünyası sorgulanıyor

Büyüme günlerinde, tüketicinin morali de yüksek, satışlar da düzenli artarken beyan üzerinden yapılan çalışmalarla tüketicilerin -özellikle de gençlerin- artık davasız markalara yüz vermeyeceğinden emin biçimde bir anlam dünyası kuruldu. Geçen yıl Kayhan Dural “Pardon amacınız nedir?” yazısında bu konuya olabildiğince kibarca değinmişti. İşte bu anlam dünyası ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya.

Marka davası, çevrecilik, sürdürülebilirlik… deyince ilk akla gelen markalardan Patagonia’nın sahibi Yvon Chouinard’ın şirketteki tüm haklarını iklim krizi ile savaşılması için bağışlaması çıtayı epey yukarı çıkardı. Bu bağlamda geçen ay Mark Ritson epey ses getiren bir yazı yazdı. Ritson “Pazarlamacılar, marka davalarının büyüme ve kârlılık getireceğine inanıyorlar. Halbuki bir dava fedakarlık gerektirir ve size para kaybettirir” diyor. En azından fedakârlığı ve para kaybetmeyi göze almak zorundasınız diye yumuşatayım. Geçen yıl “Marka davası ve erdem sinyalleri” başlıklı yazımda Bernbach’ın “Size bir maliyeti olmayan ilke, ilke değildir” sözünden hareketle orta vadede başarılı bir marka davasının ciddi bir maliyeti göze almadan başarılamayacağını anlatmaya çalışmıştım. Patagonia bu manada müthiş bir örnek oluşturuyor. Markanın iddiasına güçlü bir inanç için gerekli fedakârlık yapılıyor çünkü.

Senaryo yazımında hocaların hocası olarak anılan, “Hikâye” kitabının yazarı Robert McKee şöyle diyor: “Bir insanın gerçek karakteri, baskı altında yaptığı seçimlerde ortaya çıkar – baskı ne kadar yoğunsa, fedakârlık ne kadar büyükse, karakterin temel doğasına yönelik inanç o kadar güçlü olur.” Seyirci karakterin samimiyetine ancak böyle inanır. Kahramanın sonsuz yolculuğundaki çile aşaması işte buna denk gelir, gerçek dönüşüm fedakârlık ile mümkün olur, ikna eder.

Kimler savaşmaya hazır?

Önümüzdeki zorlu dönem bu açıdan baktığınızda, niyetlerinin halis olduğunu iddia eden markalar için büyük bir fırsat barındırıyor: Bu savaşa girecekler mi? Bu fedakârlığı yapacaklar mı? Bu kaybı göze alabilecekler mi? Yoksa Neo “Tüh! Ben kahraman değilmişim” deyip Morpheus için kendini kurban etmektense Mr. Anderson olmaya mı dönecek?

Davalarına sadık kalıp “çile” aşamasını geçerek, gerçek bir kahraman olarak yeniden doğacak markalar bakalım hangileri olacak?

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.