Büyük kazanımların geniş kitleler için dibe vurduğu bir dönemde, küçük kazanımları demokratikleştirmek 2025’teki stratejimiz olmalı. Çünkü bugün itibarıyla, yapay da olsa, ilerleme hissi veren her şey bizim için oldukça değerli.
Evrenin en temel yasalarından biri harekettir. Fizikte gözlemlediğimiz bu gerçeklik, atomik seviyeden toplumsal dinamiklere kadar her alanda kendini gösterir. Bu evrensel hareket prensibi, modern toplumsal yaşamın da temelini oluşturur. Modern kimlik, sürekli bir ilerleme ve değişim halinde olmayı gerektirir. Bu ilerleme, yaşam döngüsünün doğal akışında kendini gösterir: okumak, mezun olmak, işe girmek, araba almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, ev almak, arabayı yeni bir modelle veya teknolojiyle değiştirmek, daha iyi bir semte taşınmak veya son yıllarda sıkça rastlandığı üzere başka ülkeye göç etmek gibi.
Ancak bu ilerleme hızlı ve şehirlinin hayatında sadece maddi değil, niteliksel bir değişimi de ifade eder. İlerleme bugün, “Ben artık…” cümleleriyle başlayan kişisel dönüşüm hikâyeleridir. Bu dönüşüm, her zaman daha pahalı olana bir geçiş değil, bireyin kendi yaşam yolculuğunda yeni bir tanımlamaya geçişini simgeler. Örneğin trafikten şikâyet edenlerin otomobilden motosiklete geçmesi de bir ilerleme hikâyesidir.
Veri Enstitüsü’nün “Türkiye’nin Değişen Yüzü” araştırması, kanımca, toplumun geneli için ortak bir gerçeği gün yüzüne çıkarmaya yardımcı olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde yaşadığımız ekonomik durağanlaşma, bir süredir bireysel olarak ciddi ciddi zorlandığımız, içimizdeki “ilerleme hissini” topyekûn rafa kaldırdı. İlerlemek istiyoruz ama gerçek anlamda ilerleyemiyoruz. Tek istediğimiz, tüm varlığımızla, hayattan ilerleme hissi satın almakken bugün bunda hiç olmadığı kadar zorlanıyoruz. Bu yüzden bize suni bir şekilde ilerleme hissi veren her şeye dört kolla sarılıyoruz. Suni ilerleme hissi nedir diye soracak olursanız, gerçekte anlamlı bir değişim ya da gelişim sağlanmadığı halde bireylere veya topluma geçici bir ilerleme algısı yaratma durumu olarak açıklayabiliriz.
Şimdi Dubai çikolatası fenomenini ve tüm atıştırmalık markalarının peşi sıra yeni ürün çıkarma yarışını tekrar bir düşünün… Kelimenin gerçek anlamıyla Zara indirimlerine koşan orta sınıfı, Sephora’nın kapısında yatanları, sıradan insanın sosyal medya fenomenine dönüşme akımını, kuzeninizin yeni başladığı antin kuntin hobisinin sürekli önünüze düşen hikâyelerini…
2025’in yaratıcılık anlamındaki stratejik temasının “suni ilerleme hissi verme” olduğuna inanıyorum. Çirkin bir tabir mi? Ziyadesiyle. Ancak bu, anlamlı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İnsanlara ilerleme hissi veren markaların, ürünlerin ve hizmetlerin tüketiciyle daha güçlü bağlar kuracağını düşünüyorum. Bu, ister reklam fikrinizin tazeliği ister ürünün (veya hizmetin) tüketiciye yeni bir anlam tanımlaması isterse de tüketicinin iş yapış şeklini ileri götüren bir yapay zekâ entegrasyonu olsun, hiç fark etmez. Ulaşılabilir lüks sunmaktan premium’laştırılan temel (commodity) ürünler getirmeye, mikro-kurslardan kullanıcılarda küçük girişimcilik hazzı yaratacak yenilikçi iş modellerine, beklenmedik marka sürprizlerinden kolektif hedeflere koşan insan topluluklarının desteklenip büyütülmesine kadar, 2025, yaratıcı pazarlamanın yılı olabilir. “Büyük kazanımların” geniş kitleler için dibe vurduğu bir dönemde, “küçük kazanımları” demokratikleştirmek 2025’teki stratejimiz olmalı. Çünkü bugün itibarıyla, yapay da olsa, ilerleme hissi veren her şey bizim için oldukça değerli.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.