İnsanlık tarihinin en eski ritüellerinden biri spor. Modern sporlar antik sporlardan farklı ruhlar taşıyor, farklı mercilere hesap veriyor. Yine sürprizleri var, yine hayal kırıklıkları…
Sporun içinde, spordan daha büyük olan o anlar… Beyaz üstünlüğünün savunulduğu 1936 Berlin Olimpiyatlarında siyahi atlet Jesse Owens’ın dört altın madalyanın ve dünya rekorunun sahibi oluşu, kariyerinin altın çağındayken müesses nizamın aba altından gösterdiği tüm sopalara rağmen Marcellus Clay (sonraki adıyla Muhammed Ali)’in Vietnam Savaşına karşı çıkışı, 1976 Olimpiyatlarında 14 yaşındaki Rumen jimnastikçi Nadia Comaneci’nin yapılmamışı yaparak Perfect 10 skorunu yakalayışı ya da Arjantin ve İngiltere arasındaki Falkland Savaşının en sıcak günlerine denk gelen 1986 FIFA Dünya Kupası çeyrek final karşılaşmasında, Arjantinli yıldız Diego Maradona’nın orta sahadan ceza sahasına doğru beş İngiliz oyuncuyu aşarak “yüzyılın golü”ne imza atışı…
“Oyunlarla yazılan tarih” olgusu baki ancak spor sürekli değişiyor. Yunan atletleri dünyevi meselelerin ötesinde bir saflığı temsil ettiği için çıplak rekabet ederlerdi. Girit medeniyetinde spor erginliğe ulaşmak için verilmesi gereken bir sınavdı. Aztek’lerin ünlü top oyunlarında oyuncuların bazıları -kazansalar da kaybetseler de- tanrılara kurban edilebilirdi. Gladyatör yarışları kölelikten bağımsızlığa uzanan Spartaküs öyküleri yaratabilirdi yaratmasına ancak asli olarak ölüleri onurlandıran toplumsal ritüellerdi Romalılar için. Antik dönemlerde oyunun kuralları yoktu. Kazananı skorlar değil, ilahi yargı belirlerdi. Yalnızca özgür ve erkek bireyler oyunun bir parçası olabilirdi.
Modern Olimpiyatların kurumsal hale getirildiği 1896 yılından bu yana, spor geçmiştekinden oldukça farklı. Bugün daha seküler (dolayısıyla eğlenceli), daha kapsayıcı ve standart kurallara bağlı. 2024 Paris Olimpiyatlarında yalnızca Fransa’da 3 milyon genç Olimpik ve Paralimpik organizasyonlarda görev aldı. 26 bin çocuk düzenlenen programlarla yüzmeyi öğrendi. Etkinlik kapsamında hayata geçirilen kampanyalarla 600 bin insan hayatına düzenli fiziksel aktiviteyi dahil etmeye başladı. Bu sınırlı örnekler bile sporun toplumsal etkilerinin artarak sürdüğünün bir göstergesi.
Peki modern spor, taraftarlık olgusunu nasıl dönüştürüyor? Öncelikle, altını çizmekte fayda var. Spor hiçbir zaman olmadığı gibi, bugün de mağlubiyet ya da galibiyet sabitleriyle ilgili değil; bu iki sınırın arasında ve ötesinde yaşanıyor. Sporcularsa yalnızca hıza, atletik bedenlere ve güce indirgenmiş makineler değil. Onları Golyatlar karşısında Davut’lara dönebilme kabiliyetleriyle değerlendiriyoruz. Bir başka deyişle, kritik anlardaki yaratıcılıklarıyla, azimleriyle ve liderlik vasıflarıyla. Taraftarlar için yarattıkları dram ve duygularla…
Sezgi ve duyguların üzerinde yükselen spor dünyasını “dogmatik uykusu”ndan uyandıran ve en köklü paradigma değişimini sağlayan gelişme Michael Lewis’in 2003 tarihli Moneyball kitabı olmuştu belki de. 2011’de Kazanma Sanatı adıyla sinemaya da uyarlanan eser, ABD’li beyzbol takımı Oakland Athletics’in oyuncu seçiminde geleneksel sezgilerin yerini alan veri-odaklı değişimi ve rekor başarıya ulaşan yolculuğunu anlatıyordu. Döneminde oldukça radikal ve ruhsuz bulunan bu yaklaşımlar 2025’lerin spor dünyası için bir norm. Veri analistleri ve istatikçiler, en az menajerler, yetenek uzmanları ve antrenörler kadar istihdamın bir parçası. Yönetimsel tutum ve bakış açılarını galibiyetlere ve öngörülebilirliğe odaklayan bu dönüşüm bile, taraftarlar için sürpriz etkisini azaltmadı.
Bağımsız kreatif ajans Imagination’ın Power of Fandom (2023) araştırmasına göre, sporseverler, spor karşılaşmalarının ve unutulmaz anların oluşumunda kendilerinin de aktif bir rol oynadıklarını sezgisel olarak hissediyorlar. Sevdikleri takımın formalarını giymek, maç öncesi geleneklere katılmak veya maç gününde belirli davranışsal kalıpları uygulamak gibi ritüellerle bu deneyimin bir parçası haline geliyorlar. Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, sergiledikleri bu performanslarla spor etkinliklerine katkılarını güçlendiriyorlar. Davranışsal Psikolog Patrick Fagan, bu durumu “Ortak Yaratım Teorisi” olarak adlandırıyor. Taraftarlar, deneyimin bir parçası olduklarında, o anları çok daha güçlü ve kalıcı şekilde hatırlıyorlar.
YouTube’un geçtiğimiz yıl yayımladığı Culture&Trends Fandom raporu da bu psikolojik hipotezi destekler nitelikte. Rapora göre, taraftarların aktif bir katılımla oluşturdukları içerikler, etkileşimde orijinal içeriklerin önüne geçiyor (Örneğin geçtiğimiz mayıs ayında Vogue’un yayımladığı MET Gala içerikleri 14 milyon kişiye ulaşırken, Met Gala fanlarının ürettiği içerikler 550 milyonun üzerinde izlenmişti). Orijinal içeriğin ardından taraftarlar tarafından yayınlanan analiz ve tepki içerikleri de her zaman daha fazla etkileşim yaratıyor. Burada markalar için belli başlı dersler yatıyor: Taraftar yaratıcılığını tetikleyecek içerikler yaratmak, duygusal ve aktif topluluk diyaloglarının parçası olacak stratejiler geliştirmek ve taraftarları pasif tüketicilerden ortak yaratıcılara dönüştürecek kültürel ekosistemler inşa etmek.
Elbette taraftarlar için global spor endüstrisinin sebep olduğu deneyim eğlence ve artan yaratıcılıktan ibaret değil. Özellikle son yıllarda yaşanan aşırı ticarileşmenin ve endüstriyel yozlaşmanın taraftar sadakati üzerinde olumsuz etkileri var.
Birlemiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisine göre, spordaki yozlaşmanın önde gelen faillerinden biri olduğu düşünülen yasadışı bahis pazarı, 1,7 trilyonluk ekonomik hacmiyle hem endüstrinin güvenilirliği hem de taraftarların duygu dünyası için büyük bir kara bulut. Çevrimiçi spor bahisleri pazarındaki gelirin 2024’te 45,94 milyar ABD dolarına ulaşması ve kullanıcı sayısının 2029’a kadar 180,8 milyona ulaşması bekleniyor. İngilizler için, spor en yozlaşmış endüstriler arasında ikinci sırada.
Investigate Europe’un geçtiğimiz ay yayımlanan bir raporuna göre, Avrupa’daki 442 spor kulübünden 296’sının en az bir bahis ortağı var. 145’inin forma sponsorları bahis şirketleri. İtalya ve Belçika’daki kulüpler, formanın ön yüzündeki bahis şirketlerinin logo bulundurma yasağını, bu şirketlerin bağış yaptığı hayır kurumlarının ya da haber/eğlence sitelerinin logolarına formalarında yer vererek aşmaya çalışıyor. Raporda analiz edilen 31 ligden 14’ünde, isim sponsoru bir bahis şirketi. Avrupa’nın en büyük beş liginden 27 kulüp, Asya menşeli bahis şirketleriyle ortaklık içinde. Bu markalar yasal bir bahis pazarının oyuncuları olsa da futbol uzmanlarının endişeleri sürüyor.
2023 yılında Avrupa futbolu üzerinde yapılmış akademik bir değerlendirmeye göreyse – How are fans affected by the commercialization of elite sports? – modern spor endüstrisinin aşırı ticarileşmesi, taraftarlık olgusunu dört temel boyutta dönüştürüyor: kimlik, tutum, duygu ve davranış. Araştırma, öncelikle taraftar kimliği kökten değiştiğini ortaya koyuyor. Geleneksel yerel aidiyet yerine, küresel markalaşan takımlara yönelik bireyselleşmiş bir taraftarlık yükselişte. Örneğin, Avrupa futbolundaki “süper kulüpler”, dünyanın dört bir yanından taraftar çekerek yerel köklerinden uzaklaşıyor. Buna karşılık, geleneksel taraftarlar “küresel tüketici” konumuna indirgendiklerini hissediyor. İkinci olarak, taraftar tutumları sponsorluk ve mülkiyet modellerine göre şekilleniyor. Özellikle Alman futbolundaki “50+1” kuralı etrafında dönen tartışmalar, taraftarların kulüplerinin özelleştirilmesine ve finansal yatırım odaklı yönetim kültürüne karşı direnişinin bir göstergesi. Duygusal bağlar da ticarileşmeden derinden etkileniyor. Nostalji pazarlaması (örneğin, eski formaların yeniden satışa sunulması) taraftarların duygusal bağlarını güçlendirirken, stadyumların aşırı ticarileştirilmesi ve çok fazla sayıda marka logosuyla donatılması aidiyet duygusunu zayıflatıyor. Son olarak, taraftar davranışları da dönüşüyor. Aşırı ticarileşme, bazı taraftarları protestolara (Avrupa Süper Ligi karşıtı eylemler gibi) yönlendirirken, diğerleri takımlarına olan bağlılıklarını tamamen kesiyor.
Elbette bu dönüşüm tek yönlü değil. Dijital platformlar sayesinde taraftarlar takımlarıyla daha interaktif bir ilişki kurabiliyor. Bazı taraftarlar da takımlarının rekabet gücünü artıran sponsorlara olumlu yaklaşıyor. Sonuç olarak, modern taraftarlık artık sadece “maç izlemek” değil; kimlik, aidiyet ve ticari çıkarlar arasında giderek karmaşıklaşan bir müzakere süreci haline geliyor. Kulüplerin bu dengeyi kurabilmesi, geleceğin spor dünyasını şekillendirecek en kritik faktörlerden biri olabilir.
PwC’nin Global Sports Survey raporuna göre spor endüstrisinin en büyük sorunları arasında yozlaşma ya da aşırı ticarileşme yer almıyor. Enflasyon, ekonomik durgunluk, jeopolitik istikrarsızlık ve sıkılaşan regülasyonlar daha mühim sorunlar arasında. Bununla birlikte sporseverlerin sadakati, duygusal bağlılıkları ve kolektif spor kültürlerine yönelik araştırmaların medya tüketimi ve alışveriş alışkanlıklarıyla sınırlı kaldığını da belirtmek gerek; bu şartlar altında da spor sosyolojisinden ziyade spor endüstrisinden bahsedebilmek daha kolay görünüyor. Ancak spor, sunduğu mikro datalarla sürprizlerine devam edebiliyor. Örneğin aynı rapor, İngiltere Kadınlar Süper Ligi’nin fanlarının yüzde 65’inin erkekler olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle, taraftarlık ve sevgi üslup değiştiriyor, davranış değiştiriyor, hedef değiştiriyor ama bir şekilde hep yaşıyor.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.