MediaCat

“Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir”

Brand Week Istanbul’da ilk gün sona erdi.

“Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir”

Bu yıl 9-13 Kasım tarihlerinde online gerçekleşen Brand Week Istanbul, bugün dopdolu bir programla başladı. Sabah gerçekleşen oturumların ardından etkinlik, öğleden sonra da üç farklı salonda zengin içeriğiyle bilgi ve ilham vermeyi sürdürdü.

Brand Week Istanbul’un ilk gününün ikinci yarısından satırbaşları şöyle…

Bağlam her şeydir

Deeper Yönetici Ortağı İhsan Özçıtak’ın Inspiration Hall’da ağırladığı Ogilvy UK Başkan Yardımcısı Rory Sutherland’in “Neden Tüm Sorunlar Kılık Değiştirmiş Pazarlama Sorunudur?” başlıklı sunumu, davranışbilimden beslenen akıl oyunlarının tüketici davranışlarına etkisi üzerine şaşırtıcı derecede basit ve etkili örneklerle doluydu. Davranışı doğuran etmenlerin kabiliyet, fırsat ve motivasyon olduğuna dikkat çeken Sutherland, sunumunda özellikle motivasyonu artırma yollarına dikkat çekti.

"Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir"

Günlük yaşamdaki bazı seçimlerin diğerlerinden daha zor olduğunu ve bu tip durumlarda insanların ya önceden yaptıkları ya da çevrelerinde yapıldığını gördükleri şeylere meylettiklerini belirten Sutherland bu durumu şöyle örneklendirdi: “Hamburger yemek istediğinizde yeni bir yer denemek yerine McDonald’s’ın cazip gelmesinin sebebi en iyi hamburgerleri yapmaları değildir. McDonald’s’ı seçmenin sizi yediğinizi beğenmeme ya da yüklü bir hesap ödeme riskinden kurtarmasıdır. Çünkü burada yiyeceğiniz hamburgerin kötü olmayacağını ve makul olduğunu önceden bilirsiniz. Markalaşmanın anahtarı budur.”

Sutherland’e göre en iyi yatakları satma iddiası olmayan 1800Matress’in müşterilerinin eski yatağını gelip almak gibi basit bir hizmetle; İngiliz girişim Gusto’nun seçilen yemek tarifi ve malzemelerini beraber yollayan hizmet anlayışıyla kârlı iş modellerine dönüşmesi gibi örnekler ve daha nicelerinin başarısının ardında yatan inovasyonlar da teknolojik değil psikolojik temellere dayanıyor. Yani pazarlama dünyasının ihtiyacı olan en temel şey, daha iyi koordine edilmiş talep. Zira Sutherland’in sunuma damga vuran sözlerinin de işaret ettiği gibi; “Balığın tadı bile deniz kenarında yendiğinde daha güzeldir. Aklınıza gelebilecek her şey bağlamla ilgilidir.”

“Yeni ihtiyaçlar yaratmıyoruz”

L’Oréal Technology Global Başkan Yardımcısı Guive Balooch, Digital Future Hub by Garanti BBVA salonundaki Tekno-Güzelliğin Geleceği isimli sunumunda dinleyicileri güzellik teknolojileri tarihinde bir yolculuğa çıkardı.

Temelde yaptıkları şeyin yeni ihtiyaçlar yaratma değil, insanların binlerce yıldır kafalarında yer alan güzellik sorularına yanıt vermek olduğunu söyleyen Balooch; tekno güzellikte geleceğin, “farklı teknolojilerin evliliğinde” saklı olduğunu belirtti. Yarattıkları teknolojilerin birçoğunun dijital deneyimler olduğuna vurgu yapan Balooch, son dönemde kişiselleştirilmiş yapay zekâ teknolojili ürünlerinden de bahsetti. Üstelik söylediğine göre, ten rengine göre kişiye özel fondöten üreten Le Teint Particulier gibi ürünlerinin, akıllı telefonlar aracılığıyla evlere girmesine az bir süre kaldı.

“Yeni şeyler denemek artık bir zorunluluk”

Mosaic Ventures Girişim Ortağı ve Teknoloji Analisti Benedict Evans, Inspiration Hall’da gerçekleşen Teknoloji ve Yeni Normal başlıklı sunumunda pandemi öncesi ve sonrasında teknoloji kullanımında yaşanan değişikliği çarpıcı verilerle gözler önüne serdi. 2020 yılına kadar herkesin internet üzerinden bir şeyler yapmaya çalıştığını ancak Ocak 2020 itibarıyla her şeyi online yapmaktan başka çaremizin olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızı belirten Evans’a göre teknolojinin şimdiden sonra siyaset, toplum hatta gündelik yaşam için daha da önemli hale geleceği kabul görmüşken bu durum eşi görülmemiş bir sosyal ve ekonomik etkiyi de beraberinde getirecek. Lenin’in “Hiçbir şeyin olmadığı onyıllar vardır ve onyılların yaşandığı haftalar” sözünü hatırlatan Evans için esas soru teknolojinin yeni düzendeki konumunun ne olacağı.

"Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir"

Dünyada 5,7 milyar yetişkin var ve telefon sahiplerinin sayısı 5 milyar, akıllı telefon sahiplerinin sayısı ise 4 milyar. Penetrasyon ve yoğunluk yeni ticaret modellerinin ve internet platformlarının doğmasını mümkün kılıyor. Bu da teknolojiyi hayatımızın merkezine taşıyor. Amazon yılda yüzde 30 büyümeye devam ederken Shopify’in geçtiğimiz yıl 80 milyar dolar değere ulaşması ya da Netflix’in Birleşik Krallık’ın en büyük TV kanalı konumuna gelmesi bunun birer göstergesi. Tüketici davranışlarının kökten değiştiğini ifade eden Evans için artık yeni şeyler denenmesi bir zorunluluk halini aldı.

Evans, sunumunun ardından BSH Türkiye Pazarlama Direktörü Hilal Eksel Merter ile tüm bu anlatılanları bu kez tüketici perspektifi açısından değerlendirdi. İkili teknolojinin gündelik hayatımıza etkilerini masaya yatırdı.

“Türkiye’de reklamveren, reklamveremeyen haline gelebilir”

Brand Week Istanbul’un ilk gününde Brands & Trends by MediaCat London sahnesinin ilk konukları BTS&Partners Ortağı Avukat Tuğrul Sevim ve Melek Yatırımcı ve Reklamcı Uğur Şeker oldu. Bilişim Mevzuatındaki Değişiklikler ve Reklam Sektörüne Etkisi oturumunda bir araya gelen ikili; kişisel verilerin korunması kanunu ışığındaki gelişmeler, KVKK’nın özellikle çerezlerle ilgili aldığı kararlar, BDDK’nın finans kuruluşlarının reklam faaliyetlerini ilgilendiren kararları ele aldı.

Son dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan sosyal medya yasasına da değinilen oturumda olası yaptırımlar neticesinde reklamverenin karşılaşacağı tablo da irdelendi. Yaptırımların son aşaması olan, reklamverenlerin sosyal medya platformlarına para transferlerinin engellenmesi ihtimalinin “Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir” sözleriyle değerlendirildiği oturumda, olumlu bir değişiklik olmaması halinde reklamverenlerin yerli ya da diğer alternatif mecralara yönelebileceği, televizyonun bu ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalabileceği ve bu hususta atılacak olası adımları şimdiden düşünmeye başlaması gerektiği ifade edildi.

“COVID-19’u insanlaştırmalıyız”

Virginia University Darden School of Business Pazarlama Profesörü Doç. Dr. Lalin Anık, Yılın Markası COVID-19 isimli sunumuyla Brands & Trends by MediaCat London sahnesinde yer aldı. Anık’ın sunumunda peşine düştüğü soru, “COVID-19 sürecinde insan davranışlarına dair neler öğrendik?” oldu. Sunumdan bazı notlar şöyle:

"Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir"

  • COVID-19 bize insanlığımızı hatırlattı.
  • Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ilk (fizyolojik ihtiyaçlar), ikinci (güvenlik) ve üçüncü (sevgi/ait olma) katmanda zedelenmeler oldu.
  • İnsanbiçimcilik doğuştan geliyor. Şehirleri, hayvanları, robotları bile insanlaştırıyoruz; onlara insan gibi yaklaşıyoruz. Pandemi döneminde de hayvanlarımızı, bitkilerimizi insanlaştırdık. Peki, COVID-19 virüsünü de insanlaştırıyor olabilir miyiz?
  • Pandemi döneminde Anık ve arkadaşlarının yaptıkları araştırma, virüsün dilde insanlaştırılmasının daha temkinli bir davranış değişikliğine yol açtığını ortaya koydu. Bu yüzden Anık sunumunda Sağlık Bakanlığı’na da, kullandıkları mesajı değiştirerek, COVID-19’un daha fazla insanlaştırıldığı bir dil benimsemeleri tavsiyesinde bulundu. Anık’a göre bu, insanların korkuyla da olsa daha fazla tedbir alabilecekleri bir çıkış yolu olabilir.

Daha iyi inovasyon ve daha iyi problem çözmenin anahtarı eşit temsiliyet

Brands & Trends by MediaCat London günün son oturumunda günümüzün sıkça tartışılan konularından marka amacına dair sunumuyla P&G Avrupa Pazarlama Başkan Yardımcısı Taide Guajardo Vite’yi ağırladı.

“Marka: Büyümenin Motoru, İyiliğin İtici Gücü” oturumunda Guajardo Vite, P&G’nin globalde ve farklı ülkelerde hayata geçirdiği iletişim çalışmalarından örneklerle desteklediği konuşmasını medya tedarik zincirinde temsiliyet eşitliği, doğru tasvir, inovasyon, oyun zemininin eşit olması ve iyilik için içerik üretimi olmak üzere beş fikirle temellendirdi.

"Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir"

Pazarlamacılar olarak yapıcı – ezber bozan adımlar atmak için çok önemli bir dönemde olduklarını belirten Guajardo Vite, sağlanacak faydanın hem ekonomiyi hem de insanlığı kapsadığının altını çizerek, şirketlerin büyüme sırasında iyiliği de beraberinde getirmelerinin bir iyilik döngüsü oluşturduğunu söyledi.

Medyada eşit temsiliyetin önemine dikkat çeken Guajardo Vite; daha iyi inovasyon, daha iyi problem çözme ve daha iyi büyümenin yolunun da buradan geçtiğini belirtti. Guajardo Vite, iletişimde insanları doğru yansıtabilmenin markaya olan güven ve satışlara da olumlu yansıdığını eklediği konuşmasında, pazarlamacıların karşı karşıya olduğu mevcut bilgi asimetrisinden ötürü dijital medyada bir reforma ihtiyaç duyulduğunu da ekledi.

ABD seçimlerinde siyasal iletişim

Henüz sonuçlanan ve küresel dengeler üzerinde belirleyici olması yönüyle Türkiye’de de gündemin üst sıralarına yerleşen ABD Başkanlık Seçimleri’nin stratejik iletişim ve kampanya ayağı Öykü Dialogue International Ajans Başkanı ve Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği (IAPC) Yönetim Kurulu Üyesi Necati Özkan moderatörlüğünde BuzzMaker Başkanı Matthew McMillan, Klink Campaigns Başkanı Matthew Klink ve RBI Strategies and Research Başkanı Rick Ridder tarafından Inspiration Hall’de masaya yatırıldı.

Son ABD seçiminde Trump tarafından kabul edilmeyen yenilginin Türkiye’nin 2019 yerel seçimlerini anımsattığını ifade eden Necati Özkan, sonuçların demokrasileri tehdit eden popülizmin durdurulabileceğine dair bir umut ışığı olarak okunabileceğini belirtti. Rick Ridder, Joe Biden’ın iletişim stratejisinde “Trump olmama” mesajına ağırlık verdiğinin ve oylarını Biden’dan yana kullananların çoğunun motivasyonunun Trump’a karşı bir duruş sergilemek olduğunun altını çizdi. Trump’ın ağırlıklı olarak maviyakalı erkeklere, Biden’ın ise şehirli kadınlara ve azınlıklara yönelik iletişim yapmış olması ve sürdürülen kampanyalar sonucunda Biden’ın özellikle orta sınıftan yoğun destek toplaması da Ridder’ın gündemindeydi.

"Reklamveren, reklam veremeyen haline gelebilir"

Dijital kampanyalar konusunda uzmanlaşan Matthew McMillan, kampanyaların dijital ayağında yapay zekâdan aktif olarak yararlanılmasına ve kampanya optimizasyonlarının başarılı sonuç vermesine rağmen iletişimde en öne çıkan kanal olarak televizyon yayınlarının kullanıldığına; Matthew Klink ise kamusal anket şirketleri ve belli başlı kanallar tarafından yapılan seçim öncesi anketlerinin isabet oranlarının önceki yıllara göre daha düşük olduğuna dikkat çekti. Önceden yüzde 55’i geçmeyen seçime katılım oranlarının bu seçimde rekor sayılara ulaşmasının demokrasiye ve ifade özgürlüğüne karşı inancını kaybedenlerin inanç tazelediğinin bir göstergesi olarak okunabileceği ise hemfikir olunan bir konuydu.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.