Dünyanın en önemli tasarım yayınlarından biri olan dergicilik kültürünü basılı, podcast ve radyo gibi ayaklarda çok yönlü olarak sürdüren Monocle, 2015 yılından bu yana düzenlediği Quality of Life Konferansı’nı bu yıl İstanbul’da gerçekleştirdi. 10-12 Ekim tarihleri arasında Artİstanbul Feshane’de gerçekleşen etkinlik; küresel ve yerelden düşünce liderleri, girişimciler, yaratıcılar ve marka yaratıcılarıyla birlikte şehrin yaratıcı enerjisi etrafında örülen “yaşam kalitesi” kavramını tartışmaya açtı.
İBB ev sahipliğinde Kültür AŞ işbirliğiyle düzenlenen konferansta, Porto merkezli tasarım ajansı Studio Eduardo Aires’in sahibi Eduardo Aires, kentsel tasarım ve mimari üzerine çalışan İskandinavya merkezli SLA’in partneri Rasmus Astrup, MSA Genel Müdürü Sitare Baras, Nackiye Kurucuları Başak ve Defne Kocabıyıkoğlu, iş insanı Mehmet Kalyoncu, oyuncu Yasemin Kay Allen gibi farklı disiplinlerden isimler yer aldı.
Konuşmalardan öne çıkan bazı önemli çıktılar şöyle:
- Eduardo Aires marka yaratan ve yöneten herkese bir huni hayal etmesini söyledi. Bu huninin içinde tasarım, vizyon, misyon, CEO’nun bakış açısı gibi türlü katmanlar olduğunu ve oradan damıttığınız anlamlı tek şeyin “markanın kendisi” olduğunu söyledi. Aires’in vurguladığı en önemli şey ise şu oldu: “Her markanın görsel bir kültürü olmalı.”
- Rasmus Astrup’un konuşmasından arda kalan en değerli çağrı şuydu: “Bir şehirde hayatta kalmaya çalışmak istemem, yaşamak isterim. Bu yüzden açık alanlar yaratmak ve yeşili konumlandırmak önemli. Şehir, hafta sonları yazlık yerlere kaçılan bir yer olmamalı. Buna göre tasarlanmalı. Örneğin, İstanbul’un odağında su var, deniz var. Tasarım da suyu takip etmeli.”
- Sitare Baras Türkiye’nin mutfak kültürünü, “Nereye giderseniz gidin her masada bir kültürün izini görürsünüz. Burayı tarifleyen şey ‘diversity” diyerek açıkladı. Baras MSA’da sahip oldukları bakış açısını ise, “Şef olmanın ambalajı çok çekici, ancak bu buzdağının çok küçük bir kısmı. Okulda öğrenciler bunu görüyor. İşin ekonomisini yürütmek en büyük challenge. Mutfak kültürüne sahip olarak yapabileceğiniz çok şey var, Michelin yıldızı almaya çalışmak yapabileceğiniz tek şey değil. Öğrencilerimize bunu söylüyoruz” diyerek anlattı.
- İngiliz romancı Barbara Nadel, diziye de uyarlanan Türk Dedektif kitabını yazmadan önce yaşadığı şaşkınlığı, tüm yaratıcılara bir çağrıda bulunarak tekrarladı: “İstanbul’a dair yazılmış kurgu kitapları sürpriz biçimde çok az, bu duruma hiç anlam veremedim.”
- Defne&Başak Kocabıyıkoğlu ve Autoban Seyhan Özdemir Sarper, lokal marka yaratmanın sırrını, “background ve kişiliği” bir araya getirmek olarak açıkladı ve bir çağrıda bulundu: “Çocukluğunuzu irdeleyin ve ‘sahip olduklarınız ve olmadıklarınız’a bakın.”