Ajanslar mobil öncelikli yaratıcılığa ne kadar hazır dersiniz?
Meg Whitman ve Jeffrey Katzenberg tarafından 1 milyar doları aşkın bir yatırımla sadece mobil cihazlara özel olarak 2018 yılında kurulan Quibi bugün kullanıma açılıyor. 10 dakikadan kısa içerikler üretme prensibiyle yola çıkan, gelir modeli abonelik ve reklamlardan oluşan ve yalnızca geçtiğimiz ocak ayında 400 milyon dolar yatırım alan platform, geliştirmiş olduğu yepyeni video ve reklam formatıyla, yaratıcı endüstride reklam stratejilerinin değişeceğinin sinyallerini veriyor. Öyle ki, Quibi’nin reklam geliri daha ilk yılında 150 milyon dolara ulaşmış durumda. Bu da değişimin ne denli hızlı yaşanacağının bir göstergesi.
Z Kuşağı şimdiden 150 milyar dolarlık harcama gücü ve mobilde diğer nesillerden yüzde 60 daha fazla zaman geçirmesiyle en büyük mobil kullanıcı kitlesini oluşturuyor. Dolayısıyla mobil cihazlarda deneyim oluşturmak reklamverenler için artık ticari başarının temel ölçütü durumunda.
Mobil, varlığımızın merkezi haline geliyor ve artık sadece bir araç değil. Endüstrinin dönüştürücü gücü olduğu herkesin kabulü. Bu doğrultuda globalde Quibi ile yaşanacak güçlü değişime karşılık Türkiye’deki ajanslara sorduk: Mobil öncelikli yaratıcılığa ne kadar hazırız?
Kaynak: App Annie, State of Mobile 2020
Uygulamalarda harcanan zaman (%) | ||
2018 | 2019 | |
Sosyal medya ve iletişim uygulamaları | 53 | 50 |
Video ve eğlence uygulamaları | 20 | 21 |
Oyun | 9 | 9 |
Diğer | 19 | 19 |
Kaynak: App Annie, State of Mobile 2020
Son bir yıl içinde büyük değişikler oldu. Geride bıraktığımız dönemde içerikler televizyon odaklı hazırlanıp dijitalde kullanılıyordu. Bu da markanın kullanıcıyla iletişimini kısıtlıyordu. Şu an ise markaların neredeyse tamamı mecraya özel içeriklere öncelik veriyor. 9:16 da bu noktada önemli bir role sahip. Markalardan medya planlarını talep edip, mevcut içeriklerini iletişim yapacakları her mecra için data ve yaratıcılıkla en iyi performans gösterecek şekilde yeniden tasarlıyoruz. 2019’da 150 global marka için 7 bin video tasarladık ve hazırladığımız çalışmaların yüzde 95’inde performans pozitif şekilde artış gösterdi.
Mecraya özel tasarım büyümeye devam ederken kullanıcıyla etkileşim noktasında yeni gereksinimler ortaya çıkacak. Markaların bu noktada mecraya özel hikâye tasarımına hazırlıklı olması gelecekte iletişim için işlerini kolaylaştıracak. 9:16 olarak gelecekteki oyun alanlarına şimdiden hazırlık yapıyoruz ve her sene anlatacak farklı bir hikayemiz ve çözümümüz olacak.
Sadece “mobile first” değil, mobilin içinde de çok katmanlı iletişim örgüleri kurulacağını öngörüyoruz. Bundan önce tekil olarak düşünülen birçok mecranın birbirleriyle entegre olacak şekilde kurgulandığı; kullanıcıya çoklu mecralarla yaratılmış deneyimler sunulan, interaktif ve kapsayıcı dijital kampanyalar göreceğiz. Kullanıcıyla ne kadar farklı mecradan konuşursak, onu ve alışkanlıklarını o kadar iyi tanıyıp, gittikçe daha kişisel ve nokta atışı etkileşimler sunacağımızı düşünüyorum.
Öte yandan, AR hayatımızda kalmaya uzun bir süre devam edecek. Özellikle 5G sonrasında, AR’ı daha fazla alanda, daha çeşitli amaçlarla göreceğimize inanıyorum. Biz de uzun süre bu teknolojiye yatırım yapmış ve bu konuda deneyim kazanmış bir ajans olarak, AR’ı hayatımızda önemli bir yerde tutmaya devam edeceğiz. Bunu yaparken de, AR teknolojisini anlık etkileşimlere gireceğimiz küçük “oyuncaklar” olarak ele almayacak; çok katmanlı teknolojileri entegre bir şekilde kullanacağımız, fiziksel dünyayla dijitali birleştireceğimiz ve kullanıcıyı çevreleyen deneyimler sunacağımız bir yolda gideceğiz. Öngörüm, bu teknolojinin dünyada da bu şekilde yorumlanıp ele alınmaya başlayacağı yönünde.
Mobil kullanım yaygınlaştığından beri, her sene mobilin yılıydı. Ama bunu gerçek anlamda son bir iki yılda çok daha iyi hisseder ve görür hale geldik. Hem global hem de Türkiye’de, son dönem adından sıklıkla söz ettiren iyi işler arasında, mobilin destekleyici mecra olmaktan çıkıp ana iletişim kanalı olduğu birçok proje ve ürün gördük, kullandık.
Sektörüne göre değişmekle birlikte, mobil trafik oranının yüzde 90’lara çıktığı alanları gördük. Tüketicilerin bu tercih ve alışkanlığı, bizim de ajans olarak görmezden gelemeyeceğimiz durum. Markalarımızı, tüketicileri neredeyse orada konumlamamız işlerimizi yaratırken hissettiğimiz ilk sorumluluk. Bu sebeple biz de milklab olarak özellikle son üç yıldır sıklıkla “mobile first” deneyimleri üretiyoruz. Örneğin, 2019 yılında lansmanını yaptığımız ETİ Puf Müzik Akademisi, tamamen mobil bir uygulama çevresinde örülmüş bir kampanyaydı. Tabii ki bunu milklab olarak tek başımıza yapmadık, müşterimizin de böyle bir kampanyaya inancı ve desteği büyüktü.
Bu konuda kimsenin kendini tam anlamıyla olması gereken seviyeye getirebildiğini düşünmüyorum. Bu da çok doğal çünkü gerek reklamveren gerek ajans tarafında yönetici konumunda olan kişilerin tamamı “mobile first” ne demek zaten son beş yıl içinde öğrenmeye başladı. Bu, çoğu marka için hedef kitle konumunda olan gençler gibi içine doğduğumuz bir şey değil, öğrendiğimiz bir şey. Ve şunu da açıkça söyleyebilirim ki bize bugüne kadar hiçbir markamızdan bir “mobile first” brief’i gelmedi mesela.
“Digital first” çok iş yaptık, hâlâ da yapıyoruz ama mobil, hâlâ çoğu reklamverenin tamamlayıcı olarak gördüğü bir mecra. Oysa günün çok uzun bir kısmını mobil ekranlarımızda geçiriyoruz. Bu yüzden herkes gibi kendimizi geliştirmek için çalışıyoruz ve öğreniyoruz. Yıllardır “hikâyesi olmayan reklam iş yapmaz” prensibine sadık kalarak uzun saniyeli dramalar, önce sorunu sonra çözümü sunan reklam fikirleriyle para kazanan bizler, “mobile first” dünyanın kuralları gereği artık mesajı çok daha hızlı ve etkili vermenin yollarını keşfediyoruz. Buna tam anlamıyla bir keşif demek de yanlış çünkü yapılması gereken çok belli, çok kolay. Kolay olmayan ise bunu bu basitlikte yapmayı kabul etmek ve sindirmek. Bahsettiğimiz bu yeni dünyanın bir diğer zor tarafı ise basitleşen ve sadeleşen bu kültürde fark yaratmak. Bunun için de benim “kreatif anomali” dediğim o ufak dokunuşları yapmaya devam edebilmek gerekiyor.
Tüm bunlara ek olarak, geliştirilmesi gereken bir diğer kas da mobil dünyada çıkan her yeniliği takip edebilmek ki böylece gerçekten “mobile FIRST” bir iş üretme imkânı olsun.
Biz Titrifkir olarak mobil dünyanın neferleri konumundaki Facebook/Instagram ve Google/YouTube platformlarından düzenli olarak yenilikleri ve yapılabileceklerin eğitimini alıyoruz, öğreniyoruz. Evet “mobile first” brief’i hâlâ almıyoruz ama biz tüm iştahımızla her projemizde mutlaka mobile özel fikirler geliştiriyoruz.
Bugün en büyüğü 10 yaşında olan Alfa jenerasyonu bağıra bağıra geliyor. Beş yıl içinde birçok farklı brief’in hedef kitle kutucuğunda bu çocuklardan bahsedeceğiz. Onları doğru anlamak, onlara doğru yaklaşmak için de “ben dijitalciyim”, “onlar sadece sosyal medya yapar”, “şu da mobil uzmanıdır” gibi ayrımların olmadığı bir dünyaya geçeceğimizi düşünüyorum. Yani en azından Titrifikir 2.0 olarak kendimize koyduğumuz hedef bu ve bu yolda oldukça hızlı adımlar attığımızı söyleyebilirim.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.