Yüzlerce, hatta binlerce ve milyonlarca markanın etrafımızı sarıp sarmaladığı bir dünyada yaşıyoruz artık. Yalnızca Birleşik Devletler’de 45 bin adet alışveriş merkezi var. Starbucks şubelerinin bulunduğu hemen her ülkede markanın ortalama 19 milyon müdavimi bulunuyor. Bu durum iyi ya da kötü. Bu başka bir sorun. Asıl soru şu: Neden çevrelendiğimiz markalara göre davranışlarımızı belirler olduk? Neden inançlarımız ya da ilişkilerimiz sembollerle, işaretlerle ve kodlarla ilişkili hale geldi?
Marka Kültürü kitabında dünyanın önde gelen marka yaratıcıları ve düşünürleriyle yapılmış yirmi röportaj bulunuyor. İşte bu röportajlar ışığında insanların çevresini saran markalarla birlikte markalaşmasının ve bu durumun kişinin fikirlerini, bireysel gelişimini, iç dünyasını nasıl kontrol altına aldığının cevapları yer alıyor.
Bu kitap, markaları, markalaşmayı somut bir dille açıklamaktan çok daha fazlasını vaat ediyor. Markaların aslında fiziki olarak var olmadığını, onların insanların beyinlerinde ve çoğu kez bilinçaltlarında yarattıkları idealler olduklarını söylüyor. Dolayısıyla Marka Kültürü adından da anlaşılacağı üzere, toplumların artık kitleler olarak adlandırıldığı günümüzde, ait olma ihtiyacının, insanların psikolojik yapısının beslediği tüketici davranışlarının ve tükettiği ürünün [markanın] savunucusu olmasının altındaki felsefi ve sosyolojik temellere vurgu yapıyor.
Marka Kültürü, yeni dünyanın baş elementleri olan “marka”ları hem marka yaratıcıları hem marka sağlayıcıları ve üreticileri hem de marka eleştirmenleri gözünden çok yönlü bir perspektiften incelemek isteyen herkes için önemli bir başvuru kaynağı olacak.
Marka Kültürü’nü detaylı incelemek ve satın alma işlemi için tıklayınız.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.