Markalı caddeler devri mi başlıyor?

Belediye Sosyal Alanlar Projesi belediyeye ait sosyal alanların isimlerinin markalara kiralanmasını hedefliyor.

Markalı caddeler devri mi başlıyor?

NHaber Ajans Sahibi Aydın Coşkuntürk, belediyelere ait cadde, sokak, park, bahçe, spor merkezi, sağlık ocağı ve otobüs durağı gibi alanların adlarının iki ila dört yıllığına markalara kiralanmasına dayanan Belediye Sosyal Alanlar Projesi’yle marka–tüketici ilişkisine yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyor. Projesinin belediyelerin kalkınması ve ilgili caddelerde yaşayan halka daha fazla hizmet getirilmesi amaçlarını taşıdığını belirten Coşkuntürk, telif hakkını almayı başardığı projesinin yerel seçimleri takiben hayata geçeceğini ekliyor.

Belediye Sosyal Alanlar Reklam Projesi kaç aktörlü bir proje?

Markalı caddeler devri mi başlıyor?Projede üç bileşen var: firma, belediye ve ikisinin arasında duran bir medya planlama şirketi.

Firma, medya planlamadan hedef kitlesine uygun bir sokak bulmasını istiyor. Medya planlama da işin organizasyonunu üstlenerek uygun belediyelerle görüşüyor ve talep edilen sokağı buluyor. Belediyelerin bu iş için özel olarak oluşturdukları kurul; geçit, tünel, bulvar, cadde, sokak ya da kültür sarayı sayılarını önceden belirliyor.

Yine belediye bünyesinde oluşturulacak bir birim bunların herbirine bir fiyat belirliyor ve bu fiyatlara göre görüşülüyor. Dolayısıyla talep firmadan medya planlamaya gidiyor, medya planlama belediyeyle görüşüyor ve bu şekilde oluşum başlıyor.

Cadde isimleri ne şekilde değişecek?

Tamamen ya da kısmen, belediyeyle yaptığı anlaşmaya bağlı. Örneğin isterse Nokia Hürriyet Caddesi olacak ama belediye uygun görürse Nokia Caddesi de olabilir.

Resmî bir değişiklikten mi söz ediyoruz?

Evet, Navigasyona hemen düşecek. Mektup ve faturalar Nokia Caddesi’ne gelecek mesela.

Cadde adlarının sürekli değişecek olması lojistik anlamda bir sıkıntı doğurmaz mı?

İki yıl doğurmaz da altı ay derseniz doğurur tabii. Bunun navigasyona düşmesi, oradan tekrar çıkarılması çok basit işler olmadığı için iki yıldan az mümkün değil. Gelen talepler marka adlarının cadde isimlerinin başına gelmesi yönünde, örneğin Samsung Hürriyet Caddesi. Yani Hürriyet Caddesi zaten kalıcı. Bizim standardımız dört yıl ama belediye başkanı iki yıl sonra değişirse o zaman iki yıla düşebiliriz. Bu tür değişikliklerin haricinde normal süre seçim süresi kadar. O yüzden 1 Nisan’ı bekliyorum ben de. 2–3 ay önce başlasaydım bu işe beş aylığına soyunmuş olacaktım ve iş rezil olacaktı. Özetle dört yıl ama çok acil durumlarda iki yıla düşürebiliriz. Bu da az bir süre değil.

Markalar kiraladıkları caddelere ne ölçüde müdahale edebiliyorlar?

Belediyelerle görüştüğümüzde bize markaların kırmızı tabelaları ferforje, ışıklı ve daha modern tabelalarla değiştirebileceklerini, çöp toplama sistemini iyileştirebileceklerini, diledikleri binaların yönetimleriyle anlaşıp bu binaların boya badanasını yapabileceklerini söylediler. Bu, bir anlamda şehrin güzelleşmesi demek. Ayrıca ben de belediyelere ürün sahiplerinin senede 1–2 defa ilgili caddede etkinlik tertiplemelerini, orayı bayram yerine çevirmelerini teklif ettim. Markalara gelince onlar çöp kontrolünün ücretini ödemeye, binaların dış cephesini güzelleştirmeye, yaz ve kış olmak üzere yılda iki kez etkinlik düzenlemeye sıcak bakıyorlar. Arçelik mesela, ‘buzdolabımı o caddede 1000 lira yerine 700 liraya veririm çünkü o cadde benim yüzüm’ diyor; yıl sonu kampanyası düzenleyeceğini ya da elinde kalan modelleri kendi caddesinde yarı fiyatına satacağını söylüyor. Firmaların görüşleri de genel anlamda böyle.

Belediyeler projenize sıcak bakıyor, peki ya markalar cephesinde durum nedir?

“Eminönü için Koç’la görüşüldü. Nispetiye için Samsung ile konuşuldu”

Bu işe çok sıcak bakan çok büyük firmalar ve birkaç talep de geldi ama bunlara şu anda cevap vermem mümkün değil, ancak 1 Nisan itibarıyla konuşabilirim.

Bu, en erken belediye seçimlerinden sonra başlayacak bir proje, ondan önce başlaması söz konusu değil çünkü aksi türlü havada kalır. Burada amaç, kampanyanın belediye başkanının görevi süresince oluşabilmesi. Adamın iki yılı kaldıysa benimle iki yıllık bir anlaşma yapabilir ya da ben bu işin telif hakkı sahibi olarak araya girip daha az bir süre için anlaşılmasını engelleyebilirim. Bir şekilde insanların zararına dönmeye başlarsa ‘orada dur’ derim.

Diyelim ki Bağdat caddesini Turkcell aldı…

Ya Ülker alır ya Turkcell alır, öyle söyleyeyim. Gelen talepler o yönde.

Üzerine konuşuldu yani. Peki başka caddeler var mı konuşulan?

Nispetiye caddesi çok konuşuluyor. En fazla konuşulan caddelerden biri. Sonra Eminönü, korkunç bir potansiyel.

Oraların taliplileri kimler?

Eminönü için Koç’la görüşüldü. Nispetiye için Samsung ile konuşuldu, talep onlardan geldi. Bunlar konuşulan şeyler.

Takviminize göre ne zaman değişebilir isimler?

15 Nisan’dan itibaren başlar. Rahat rahat başlar yani. 15 günlük süreçte de tahminimce 20–40 tane filan değişiklik olur, İstanbul için söylüyorum bunu tabii.

Markalı caddeler devri mi başlıyor?

Fiyatlandırma sürecine herhangi bir müdahaleniz olacak mı?

Fiyatlandırmayı belediyeler yapacak; fiyatları her belediye kendi komisyonuyla, kuruluyla belirleyecek. Ben hiçbir şekilde müdahale etmeyeceğim. Ancak birkaç firmayla da konuştuğumuz bir konu var, örneğin belediye bana ‘yıllık 1 milyon istiyorum’ derse ben ona yıllık ‘800 binden 4 yıllığına hazır müşterim’ var diyebilirim. Bu söz konusu olabilir.

Bu işten sizin nasıl bir kârınız olacak?

Medya planlama firması, telif hakkı sahibi olarak bana bir yüzde önerir; ‘Aydın ben yüzde 5 aldım birini sana veriyorum’ der. Benim kârım o olur.

Halkın tepkisini ölçümlediniz mi?

Halkın tepkisi şu anda çok iyi. Genelde insanlar, menfaatleri söz konusu olduğunda, orada bir tabelanın duruyor olmasında zarar görmüyorlar; “zaten tabelaya bakmıyorum. Bu adam burayı alsa ne yapacak, güzelleştirecek. Çöpüm toplanacak, kontrol mekanizmasını çalıştıracak, kötü görünen binaları düzeltecek, etkinlik yapacak. Buzdolabım eksikse mesela, bu caddede oturduğum için daha uygun fiyata alacağım. Belki vergim düşecek, belki emlak vergisini almayacaklar. Belediyem sağlam olursa belediyeden her türlü yardımı görürüm” diye düşünüyorlar.

Varsayalım ki Vakko bir caddeyi aldı ve oranın sakinleri Vakko’yu istemiyor…

Markalı caddeler devri mi başlıyor?Böyle bir durumla karşılaşmadık –ki benim telif müracaadım 15–16 ay öncesine dayanıyor ve o zamana kadar bu konu hakkında ciddi araştırmalar yapıldı.

Belki inanmazsınız ama 50 milyara yakın para harcadım ben insanların bu işe ne gözle baktıklarını anlamak için. Büfeciyle, ayakkabıcıyla da konuştum; bakan, milletvekili statüsünde insanlarla da konuştum. Vakko o caddeye geldiği zaman oranın temizliğini yapmak, o caddeyi baştan sona kontrol altına almak, uygun olmayan binaların boya badanasını yapmak zorunda. O cadde Vakko’nun reklam yüzü oluyor. Vakko orada, örneğin, İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış diye bir yılda dört gün etkinlik yaparak ürünlerini Kiğılı fiyatına indireceğini söylerse kimse ‘istemiyorum’ demez.

Projenin sosyal anlamda başka ne gibi vaatleri var?

Kampanyanın başlamasıyla birlikte en az 25–30 bin kişilik bir istihdam öngörüyorum. Belediye bu iş için en az 3-4 kişi alacak mesela. Bunlar mühendis olabilir, çevrebilimci olabilir, o alanlara fiyat verebilecek donanımda insanlar olabilir. Bu kadar tabelanın ortaya çıkması, değiştirilmesi kolay değil. Şöyle söyleyeyim, 2 bin 464 tane belediye var Türkiye’de. Bunlara beşer kişi aldığınız zaman 12 bin 500 kişi yapar. Tüm süreci kabaca düşününce en az 25-30 bin kişilik bir istihdam sağlanacak.

İşin başına dönecek olursak; proje nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Türkiye’de son 10–15 yıldır reklamın pastada korkunç bir payı var. Beni rahatsız eden şu ki, reklam sektörü iyiden iyiye bir sömürme aracı olmaya başladı. Televizyonda reklam izliyorum ve izlediğim her reklamın parasını ödüyorum. O reklamı izlemesem de ürünü alırken reklamın parasını da ödüyorum. Bu da benim kanıma dokunuyor. Ben de bu pastadan benim devletim, hükümetim, yaşadığım ülkenin belediyeleri faydalanamaz mı diye düşündüm.

Neden özellikle belediyeler?

Kampanya için belediyenin çok daha büyük avantajı var çünkü belediye reklam aldığı zaman ben para ödemeyeceğim, hizmet göreceğim. Belediyenin kasasına giren para; benim yaşadığım ilçede, mahallede bana hizmet olarak gelecek. Belki çöp vergisi, emlak vergisi kalkacak veya emlak vergisi taksitlendirilecek. Belki çok zenginden vergiyi alacak da fakirden almayacak. Kampanya kapsamında örneğin Arçelik tutup da ‘ben bu caddede 10 çocuk okutacağım’ da diyebilir. Koç çıkıp bu çocukları okutup mezun olduktan sonra bünyesinde çalışmaya başlatabilir. Yani benim bakış açım çok geniş bu konuya.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.