Kıtalararası koşulan İstanbul Maratonu, hem kurumlar hem de çalışanlar için ayrı bir yerde.
Kasım ayı İstanbul için maraton ayı demek. Sonbaharın serinliğinde İstanbul Boğazı’nın üzerinde koşarken hissedilen o büyülü atmosferde şehre aşık olmamak zordur. Parkur boyunca geçilen tarihi noktalar size İstanbul’u tanıtır, her köşesinde ayrı bir detay vardır.
“Dünyanın Kıtalar Arası Tek Maratonu” sloganıyla koşulan Türkiye İş Bankası İstanbul Maratonu da geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirildi. Organizasyona 126 ülkeden 42 kilometrede 5 bin 976, 15,5 kilometrede 12 bin 440, Kurumsal Koşu’da 18 bin ve Halk Koşusu’nda da 5 bin olmak üzere toplam 41 bin 416 kişi kayıt yaptırdı.
Koşu sadece bireysel sporcuların değil aynı zamanda şirketlerin de yoğun ilgi gösterdiği bir organizasyon oldu. İş dışında bir araya gelen çalışanlar ortak bir hedef için koştu.
Kurumlar genelde “İyilik Peşinde Koş” platformu aracılığıyla sivil toplum kuruluşları (STK) için bağış topluyor. Kurumsal sosyal sorumluluk misyonlarını yerine getirip toplumsal fayda yaratıyor ve marka imajlarını güçlendiriyorlar. Kurumsal koşu katılımcıları, bu platform sayesinde destekledikleri STK’lara önemli ölçüde destek olabiliyor.
Ayrıca koşular, şirket içinde sağlıklı ve aktif bir yaşam tarzını teşvik ediyor. Şirketler, çalışanlarını bu tür spor etkinliklerine yönlendirerek onların fiziksel ve ruhsal sağlığını önemsediklerini gösteriyor.
Binlerce kişinin ve medyanın ilgi odağı olan İstanbul Maratonu’nda yer almak, şirketlerin marka bilinirliğini de artırıyor ve dinamik, sosyal sorumluluk sahibi bir kurumsal imaj sergilemelerine olanak tanıyor.
Yine de şirketlerin bu samimi anları ve ortak hedefleri sosyal medyadan paylaşırken fazla resmi olması da gözden kaçmıyor.
Kurumlar için özel olarak tasarlanan 6.5 kilometre parkura sahip Kurumsal Koşu kategorisi, herhangi bir kriter gerektirmemesi sayesinde de her seviyeden çalışanın katılımına imkân tanıyor.
İstanbul Maratonu’na kurumsal katılım ise çalışanlar için ise çok daha kişisel, motivasyonel ve duygusal bir anlam taşıyor. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü geçmek, kentle bağ kurmak, bir hedefe ulaşmak ve sonunda başarmak bireyin motivasyonunu yükseltiyor. Asya’dan Avrupa’ya olan bu koşu özgüveni artırıyor.
Ayrıca çalışanlar daha düzenli spor yapmaya teşvik oluyor, sağlıklı yaşama dair alışkanlıklar ediniyor.
Hiyerarşinin dışında bir araya gelen yöneticiler ve çalışanlar aynı tişörtü giyip, aynı parkurda ter dökünce resmiyet perdesi de ortadan kalkabiliyor.
Çalışanların bireysel veya kurumsal olarak belirledikleri bir STK adına koşmaları da attıkları her adımı anlamlı bir amaca dönüştürdüğü için çalışanlara, toplumsal bir değer yarattıkları hissini veriyor. Bu çalışanların empati yeteneğini geliştiriyor ve sosyal sorumluluk bilincini artırıyor.
Öte yandan markalar da koşu kiti almak için fuara gelen on binlerce sporcuya ve spor meraklısına doğrudan ulaşma imkanı yakalıyor. Bu ‘spor festivali’nde açtıkları stantlarla yer alan markalar hedef kitlelerine zahmetsizce dokunuyor. Birçok marka, maratona özel dirimler ve kampanyalar sunarken katılımcıları satın almaya teşvik ediyor.
Kısacası, İstanbul Maratonu’na katılmak çalışanlar ve kurumlar için spor yapmaktan çok daha fazlası… Bireysel gelişimin, kurumsal görünürlüğün, kuvvetli ekip bağlarının, topluma fayda sağlama hissinin ve sonunda hep beraber bir hedefe ulaşmanın birleştiği bir deneyim.
Here you'll find all collections you've created before.